Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23.01.10, 03:48   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Kedi
Gamma Üye
 
Kedi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 3.713
Konular: 3171
Puan Grafiği
Rep Puanı:3699
Rep Gücü:56
RD:Kedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond reputeKedi has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 45
128 Mesajına 262 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Manisa Cami Ve Mescitleri

MANİSA Cami Ve Mescitleri

MANİSA Cami Ve Mescitleri Tarihi


Ulu Cami (Merkez)



Manisa’nın güneyinde Sandıkkale Tepesi yamacında, şehre hâkim bir konumda bulunan Ulu Cami Saruhanoğullarından Fahreddin İlyas Bey tarafından 1366’da yaptırılmıştır. Caminin bulunduğu yerde daha önce yapılmış bir Bizans kilisesi bulunuyordu. Caminin yapımında bu kiliseye ait mimari parçalar kullanılmıştır.

Manisa Ulu Camisi Osmanlı sanatında revaklı avlu kısmı küçülmüş olarak yeniden ortaya çıkmıştır. Burada küçülmüş halde yeniden ortaya çıkan revaklı avlu cami ile hemen bir planın iki yarısı konumundadır.

Antik çağlara ait yapılardan toplanan mermer blokların yanı sıra kaba yontma taş ve tuğlalardan yapılan cami iki ana bölümden meydana gelmiştir. Caminin önünde 17.ooX30.00 m. ölçüsünde bir iç avlu ile15.50x30.00 m. ölçüsünde kapalı, bir bölüm bulunmaktadır. Avluda üzeri açık bırakılan bölüm, kapalı olan kısımda kubbe ile örtülmüştür. Kuzey yönünde merdivenle çıkılan ve oldukça sade kesme taştan bir portal bulunmaktadır. Bu giriş taş kemerlidir ve iki yanında da mihrapçık bulunmaktadır. Girişin üzeri yarım kubbe ile örtülmüştür. Bunun üzerinde tek satırlı bir kuşak halinde kitabe nişin batı duvarından başlayarak iç avluya açılan basık kemerli giriş kapısı üzerinde de devam etmektedir.

Kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bağışlayıcı ve esirgeyici Allah adına mescitleri ibadet yeri kılan Allaha hâmd ve yaratılanların en hayırlısı olan Muhammed Peygambere salât ve selâm olsun.
Hâlen ayakta duran bu güzel mabedin, camii şerifin ve yüce kapının yapılmasına emir veren ve tamamlanması için gayretle çalışan büyük Sultan. Ümmetinin kullarına sahip, ikinci İskender olarak anılan, asilerle uğraşan, kâfirleri kahreyleyen, Allah yolunda savaşan, muzaffer, mansur, mağfiret sahibi, Allahın lütfüyle güçlü Sultanoğlu Sultan, Saruhanoğlu, İlyasoğlu Ulu Sultan İshak Çelebi, Allah devletini daim etsin. Sene yedi yüz altmış sekiz h.768 (1368)”.

Caminin iç avlusu yüksek sivri kemerlerin meydana getirdiği revaklar kuzeyde tek sıra, doğu ve batıda çift sıra halindedir. Buradan kapalı bölüme geçilen avlunun güneyinde ise revak bulunmamaktadır. Bu avlunun doğusunda, yandaki sokağa açılan ve batısındaki medreseye geçişi sağlayan birer kapı daha bulunmaktadır. Bunlardan doğu kapısı nişinin üzeri sivri tonoz ile örtülmüştür. Bu kapı üzerinde kitabe bulunmamaktadır. Giriş kapısı üzerine iki pencere açılmıştır. Avlunun ortasında ise üzeri açık sekiz kenarlı bir mermer şadırvana yer verilmiştir.

Revaklar tuğla döşemeli olup avlu ile kapı geçitleri zeminden 50 cm. daha yüksektir. Revaklar pandantifli kubbelerle örtülmüştür. Buradaki sütunlar üzerinde Bizans ve Roma dönemine ait sütun başlıklarının yanı sıra Türk başlıkları da birlikte kullanılmıştır.

Girişin batsında içeriden çatıya çıkan taş bir merdivene yer verilmiştir. Bu nedenle de caminin kuzey cephesinin batısındaki dışarıya çıkıntılı minareye çıkışta bu merdivenden yararlanılmaktadır. Minarenin kapısı çatı üzerinde olup gövdesi yeşil, mavi ve sarı renkte tuğlalarla bezenmiştir. İç avlunun güneydeki cephe duvarının önündeki kısım revak döşemesinden daha yüksektedir. Bu cephenin ortasındaki kemerli bir kapıdan caminin ibadet mekânına geçilmektedir. Bu cephede üç kapı vardır ve bunarın iki yanına birer pencere yerleştirilmiştir.



Caminin kapalı bölümü büyük bir kubbenin örttüğü mihrap önündeki sahın ile onun iki yanındaki sahın ile iki tarafındaki ikişer sıra yan ve arka sahından meydana gelmiştir. Mihrap duvarına paralel yedi bölümlü ve dört neften meydana gelen camide mihrap duvarına bitişik iki sütun ve altı payenin oluşturduğu sekizgen planın üzerine kemerlerle oturan 10.80 m. çapında pandantifli mihrap önü kubbesi bulunmakta olup, bu bölüm diğer nefleri kesmektedir. Kapalı kısmın sahınları yuvarlak sütunlar ve sivri kemerlerin taşıdığı basık kubbelerle üzerleri örtülmüştür. İbadet mekânı kuzey cephesindeki pencerelerin yanı sıra doğudaki altlı üstlü altı pencere ile aydınlatılmıştır.

Caminin minberi kündekâri tekniğinde yapılmış olup devrinin en güzel örneklerindendir. Günümüzde Manisa Müzesi’nde bulunan minber kapısı üzerinde de bir kitabe bulunmaktadır:
“Ümmetin kullarına malik Ulu Sultan İlyas oğlu İshak Çelebi Nasri aziz olsun, bu mübarek minberin yapımını emretti. Sene yedi yüz yetmiş sekiz .(1376)”

Bunun altında da “Bunu yazan nakşeden, resimlerini yapan Yusuf oğlu Fatih, imal eden de el dikki oğlu Hacı Mehmet” yazılıdır.


Sultan Camisi (Merkez)



Manisa Sultan Camisi’ni Yavuz Sultan Selim’in eşi Ayşe Hafsa Sultan 1522 yılında, külliye ile birlikte yaptırmıştır. Yapı topluluğu cami, sıbyan mektebi, hankâh, imaret ve iki medreseden meydana gelmiştir. Sonraki yıllarda yapı topluluğuna darüşşifa ve çifte hamam eklenmiştir. Medreselerden Dış Medrese olarak isimlendirilen medrese yıkılmış ve günümüze gelememiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında hankâh ve imaret yanmış ve yıkılmıştır. Günümüzde bu yapıların yeri Sultan Parkı’na dönüştürülmüştür.

Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşı’ndan sonra 1514’de Tebriz’e girmiş ve Osmanlı Ordusuna katılan Tebriz Türklerinden Acem Alisi’ni (Esir Ali) yanına almış ve Manisa’da yapılmasını düşündüğü külliyenin yapımı ile onu görevlendirmiştir. Külliyenin yapımı için hazırlıklara başlanıldığı sırada Yavuz Sultan Selim ölmüş ve Şehzade Süleyman annesi Hafsa Sultan’ı Manisa’da bırakarak İstanbul’a dönmüş, 1520’de Osmanlı tahtına Kanuni Sultan Süleyman olarak oturmuştur. Bu arada da Acem Ali (Esir Ali) Ser Mimarlığa getirilmiştir.

Caminin yapımına büyük olasılıkla 22 Mart 1521’de başlanılmıştır. Hafsa Sultan h.929 (1523) yılında vakfiyesini düzenletmiş ve yapı topluluğu 1523 yılı Ramazan ayında ibadete ve kullanıma açılmıştır.

XVI. yüzyıl Klasik Osmanlı mimarisinin örneklerinden olan cami, kesme taş ve tuğladan yapılmış olup önünde beş bölümlü bir son cemaat yeri ile ibadet yeri merkezi kubbelidir. Yapı topluluğu geniş bir avlu ortasındadır. Avluya doğu, güney ve batı yönünden kemerli, kuzeyden ise kubbeli birer kapıdan girilmektedir. Ayrıca batı duvarında bir güneş saati ile hünkâr mahfeline giriş kapısı bulunmaktadır.

Sultan Camisinin bir özelliği de Manisa’daki ezani saat ayarının buradaki muvakkithaneden yapılmış olmasıdır.

Cami XVI.yüzyıl Osmanlı mimarisinin ildeki en önemli örneklerindendir. Külliyenin ana binası olan cami, kesme taş ve tuğladan sade bir üslupla yapılmış, ortada bir büyük, yanlarda iki küçük kubbeyle örtülmüş, iki minareli bir camidir. Mermer minberi oyma ve kabartmalıdır. Ünlü Mesir Macunu’nun halka saçıldığı cami olması sebebiyle halk arasında Mesir Camii adıyla da anılmaktadır.

Cami kare planlı kesme taş ve tuğladan, oldukça sade bir üslupta yapılmıştır. İbadet mekânının üzerini yüksek dikdörtgen bir kasnak üzerine yuvarlak kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Önünde yuvarlak kemerlere birbirine bağlanmış altı sütunun oluşturduğu üzeri kubbeli beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Sütunları birbirine bağlayan kemerler beyaz ve kırmızıya yakın renklerde taşların alternatifli olarak sıralanmasından meydana gelmiştir. Son cemaat yerinin giriş kapısı üzerinde sülüs yazı ile iki satırlı bir mısra yazılmıştır:

“Bu mekan âşıkların kıblesi oldu, her kim buraya eksik gelirse tamam olur.”

Giriş kapısı üzerine de Arapça yazılı bir kitabe yerleştirilmiştir:

Ümmü-üs-Sultan Süleyman-il mekin
Kad benet Lillâhi beyt-es-sacidin
Mamislühu kadcaeha tarihuhu Hüve Camiün e-ilmüttekin-il-hamidin.
Bu kitabenin son tarih mısraı ebced hesabına göre h.929 (1522) yılını göstermektedir.

İbadet mekânını örten kubbe iki yarım kubbe ile desteklenmiştir. Kubbenin sağ ve solundaki alçak çift kubbeler ortada birer sütunla duvarlara dayanmaktadır. Caminin sol tarafındaki ikinci kapı sultanlara ayrılmıştır.

Mihrap mermerden olup stalâktitli olarak sona erer. Mermer minber üzerinde “Cuma namazı gibi hutbeyi de dinlemek farzdır” anlamına gelen bir yazı bulunmaktadır.
İç mekân XVI. yüzyıl çinileri, kubbede kalem işleriyle bezenmiştir.

Caminin iki yanındaki minareler kırmızı taştan kuşaklarla bölünmüş, taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

Avlunun ortasında şadırvan bulunmaktadır.


Hatuniye Camisi (Merkez)



Manisa il merkezinde Hükümet Konağı’nın yakınında bulunan Hatuniye Külliyesi’ni Sultan II.Bayezıd’ın eşlerinden Hüsnüşah Hatun adına oğlu Şehzade Şehinşah, vakfiyesinden öğrenildiğine göre; 1490-1491 yıllarında yaptırmıştır. Külliye cami, sıbyan mektebi, han ve hamamdan meydana gelmiştir.

Yapı topluluğunun merkezini oluşturan caminin giriş kapısı üzerinde Hüsnüşah Hatun’un ismi geçmemekle beraber 1490-1491 tarihi yazılıdır. Bu kitabenin üzerindeki talik yazılı dört satırlık ikinci kitabede Sultan Abdülmecit’in tamir ettirdiği yazılıdır. Vakıf kayıtlarına göre cami 1611’de depremden, suyolları 1637 de, camide 1672 de onarılmıştır.

Cami, Osmanlı mimarisinde yan mekânlı veya ters T planlı, zaviyeli camiler gurubundandır. Bu bölümlerin ara duvarları sonraki yıllarda kaldırılmış ve ibadet mekânına katılmıştır. Caminin üzeri orta kubbe ile yanlarda onu destekleyen dört küçük kubbe ile üzeri örtülmüştür. Önünde beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Duvarları bir sıra kesme taş, iki sıra yatay ve dikey tuğlalarla örülmüştür. Günümüzde camekân içerisine alınan son cemaat yerinin orta kısmı ayna tonoz, yanları da kubbe ile örtülmüştür. Sütunların başlıkları ise çevredeki antik yapılardan devşirme olarak getirilerek buraya yerleştirilmiştir. Son cemaat yerinin ortasındaki ana kapıdan ibadet mekânına, sağ ve solundaki kapılarla da yan mekânlara girilmektedir. Giriş kapısı mihrap eksenine göre sağa kaymış durumdadır. İç içe iki kemer içerisine yerleştirilen giriş kemeri kırmızı ve beyaz mermerdendir. Kanını iki yanında birer pencere, sağdakinin üzerinde de balkonlu bir pencere daha bulunmaktadır. Ayrıca burada dışarı taşkın minare kaidesi bulunmaktadır.

Caminin duvar kalınlığı 0.95-1.15 m.dir. İbadet mekânı 24.00x11.15 m. ölçüsündedir Buradaki yan kubbeler ortalarında silindirik birer niş olan iki ayağa oturmuştur. Ana kubbe sekizgen bir kasnak üzerinde olup kasnağın her kenarında yuvarlak kemerli birer pencere vardır. Mihrap yönündeki yan kubbeler diğerlerinden daha yüksektir.

Mihrap silme bir çerçeve içerisine alınmış, üzeri de mukarnaslı olarak sonuçlanmıştır. Yanlarında ise ikişer kum saatine yer verilmiştir. Ahşap minber Selçuklu üslubunda ahşaptan yapılmıştır. Minberin etrafı Rumiler, Hatayiler ve geometrik motiflerle bezenmiştir. Minberin kapısı üzerinde bir ayet yazılıdır. Üzerindeki tarihten caminin yapımından dört yıl sonra 1495’de buraya konulduğu öğrenilmektedir.

Minare kare prizma kaide üzerinde, son cemaat yerinin sağında taş ve tuğla örgülüdür. Kemerli bir girintiden sonra kısa ve dik bilezik gövdeyi süslemiştir. Şerefe altı ise oldukça basit ve pahlıdır.


Muradiye Camisi (Merkez)



Manisa Saruhan Mahallesi’ndeki Muradiye Külliyesi, şehre hâkim Spil Dağı eteklerinde bulunmaktadır. Yapı topluluğu cami, medrese, imaret, dükkanlar ve XIX.yüzyılda bunlara eklenen bir kütüphaneden meydana gelmiştir. Muradiye Külleyesi Sultan III.Murat (1546-1595) tarafından 1583-1585 yılları arasında yapılmıştır.

Caminin bulunduğu yerde Sultan III. Murad’ın Manisa’da şehzade olarak bulunduğu sırada, daha önce bir cami yaptırmıştı. Bu caminin yapım tarihi bilinmemektedir. Büyük olasılıkla da Sultan III. Murat’ın tahta çıktığı 1574’den önce yapılmış olmalıdır. Hazine-i Evrak kayıtlarındaki bir belge de padişahın şehzadeliğinde cami yaptırdığı belirtilmiştir. Tarihçi Naima da Sultan III. Murat’ın yaptırmış olduğu eserlerden söz ederken “Manisa’da camii şerif yanında bir medrese icad, müceddeten imaret ve han, tabhane daha yaptırmıştır” demektedir.

Günümüzdeki kadar geniş bir alana yayılmayan cami ihtiyacı karşılamayınca ilk caminin yerine yenisinin yapılmasına karar verilmiştir. Yapı topluluğunun mimarı olarak çoğu kaynaklarda Mimar Sinan gösterilmektedir. O yıllarda Sinan ihtiyarlamış, İstanbul dışındaki yapıları onun ekolünü benimsemiş, mimarlara bıraktığı da bilinmektedir. Caminin yapımına, Mimar Sinan’ın projesine göre Mimar Mahmut Ağa başlamış, ani olarak ölümü üzerine de Hassa mimarlarından Mimar Mehmet Ağa tarafından tamamlanmıştır. Bu bilgiler, Hazine-i Evrak kayıtları ile Sultan III. Murat’ın 1585 tarihli bir fermanından öğrenilmektedir.

Muradiye külliyesinin etrafı kesme taştan alçak avlu duvarları ile çevrili olup, duvarların kuzey, güney ve batı yönlerine açılan kapıları bulunmaktadır. Külliyenin asıl girişi kuzeyde, cami ile medrese arasında, üzerinde Kelime-i Şahadet yazılı basık kemerli kapıdır. İlk yapıldığı yıllarda avlunun üç tarafında “U” şeklinde medrese odaları sıralanmıştı. Ancak bu odalar günümüze gelmemiş ve iz bırakmadan yıkılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü mimarlarından Y.Mimar Süreyya Yücel tarafından 1955-1956 yıllarında yapılan ve tüm külliyeyi kapsayan onarımında bu avlunun ortasına ve giriş kapısının karşısına sekizgen planlı, geniş saçaklı bir şadırvan yapılmıştır.

Caminin önünde beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Bunun arkasında caminin tüm cephe duvarını kaplayacak biçimde büyük bir kemer yapıya görkemli bir görünüm vermiştir. Bu kemerin iç dolgusu, alternatifli olarak sıralınmış kırmızı ve beyaz taşlarla örülmüş, sivri kemerli, yuvarlak alçı şebekeli iki sıra pencere ve üçgen köşelikler yapının kütlevi görünümünü hafifletmiştir. Burada üst sırada beş, alt sırada da altı pencere bulunmaktadır. Kemerin üstü ise iki taraftan aşağıya doğru inen kademelerle onları tamamlamıştır. Bu görünüm bir bakıma Mimar Sinan’ın İstanbul Edirnekapı Mihrimah Sultan Camisi’ni hatırlatmaktadır.

Caminin son cemaat yeri oldukça narin altı mermer sütunun sivri kemerlerle birbirine bağlanmasıyla meydana gelmiş beş bölümlüdür. Sütun başlıkları stalâktitlidir. Bölümlerin üzeri sekiz kasnaklı küçük birer kubbe ile örtülmüştür. Ancak girişi diğerlerinden ayırmak için de orta bölüm de ayna tonoz kullanılmıştır. Döşeme yassı sekizgen blok taşlardan olup bunların arasında, üzerinde Grekçe yazı olan, antik bir yapıdan getirilmiş bir parça dikkati çekmektedir. Giriş kapısı oldukça sade bir profille çerçevelenmiştir. Kapının iki yanında kum saatli motifleri olan sütunçeler ve örgü motifleri dikkati çekmektedir. İki renkli basık kemerli girişin üzerinde iki satırlı yapım kitabesi ve iki yanındaki nişlerde de ayetler yazılı panolar bulunmaktadır.

Giriş kapısı üzerindeki kitabe:

“Tarakabe ilâzitazemt-ı velceberûl il rahmaniyye ve tarakkabe ila rabbi aimilki vel melekûtil sultanyye esseültanül âzam malikil alem zillullahi alâkaffetil ünem mevlâ mülâkilarabi vel acem es sultan ibn sultan ebülmuzaffer es sultan Murad Han ibn Sultan Selim han halle dalla hiç taalâ saltanatı mi ilen tika it deverain üs sisa hazel cami’ül rafivi bünyan.”

Giriş kapısının sağ tarafındaki hücre üzerindeki kitabe:

“Maliki feyzi bahrü gevheri cud şadı miki Hicaz-ü Rumu ırak Camii cümlei kemâl olur. Vekat fil biglayet-i şekli muharremül karam assena ihdal Teşnrinievvel samie”

Giriş kapısının sol tarafındaki hücrenin üzerindeki kitabe:

“Yaptı bir camii bülend da fük, geldi bir ehildil ziyaret için dedi tarihi kebet-ül üşşah”.

Caminin ibadet mekânı 28.50 m. yüksekliğinde, 10.80 m. çapında kasnağında 18 pencere bulunan merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Güney yönündeki mihrap çıkıntısında ve yan kanatlarda kubbemsi yarım çapraz tonozlu bir örtü sistemi kullanılmıştır. Bu tonozların merkezi kubbeyi taşıyan büyük kemerler ile birleştiği noktaların yerden yüksekliği 18.50 m.dir. Merkezi kubbe pandantifli olup duvar payelerine dayanan dört büyük sivri kemer üzerine oturmuştur. Dışta bunların üzerinde sekizgen planlı dekoratif köşe kuleleri bulunmaktadır.



İbadet mekânında en göze çarpan yer mihrap ve çevresindeki çini kompozisyonlardır. Kapı ve pencerelerde olduğu gibi beyaz bir mermer profille çevrelenmiş mihrap nişi poligonal şekildedir. İki yanında kum saati motifleri olan iki somaki sütunçe vardır. Mihrabın üzerinde mermerden oyulmuş palmetli bir taç ve bunun üzerinde de çini bir ayet panosu bulunmaktadır. Mihrap nişini bir kuşak gibi saran çini fatiha suresine yer verilmiştir.

Caminin güney batı duvar payesinin önündeki mermer oyma minberin basık kemerli kapısı üzerindeki alınlıkta Kelime-i Şahadet yazılıdır. Minber korkulukları yekpare mermerden oyulmuş geometrik şebekelerle bezenmiştir. Caminin güney doğu köşesine hünkâr mahfeli yerleştirilmiştir. Doğudaki duvarlar içerisine yerleştirilmiş merdivenlerle çıkılan hünkâr mahfili duvarlardaki özengiler ile iki sütun tarafından taşınmaktadır. Mahfelin korkuluk levhaları oyma şebekelerden yapılmıştır. Mahfil içerisindeki mihrap ise kemerli bir niş halindedir.

Caminin ibadet mekânını süsleyen çiniler XVI. yüzyıl İznik çinileridir. Bu çinilerde stilize edilmiş motiflerin yanı sıra natüralist çiçek dekorasyonları kendini göstermektedir. Başta mercan kırmızısı olmak üzere çeşitli renklerde parlak zeminli panolar da güller, laleler ve kıvrık dallar bir sıra halinde birbirini izlemektedir. Sultan III. Murat’ın 1585 tarihli bir fermanından anlaşıldığına göre caminin iç süslemesini yapmak üzere hassa nakkaşlarından Mehmet Halife ile birlikte on iki nakkaş İstanbul’dan Manisa’ya gönderilmiştir. Çinilerin yanı sıra kubbe ve kemerler rumiler, madalyonlar ve çiçeklerden oluşan kalem işleri ile bezenmiştir. Ayrıca camide ağaç işçiliğinin en güzel örneklerini sergileyen fildişi, bağa ve sedef kakmalı ceviz ağacından kapılar bulunmaktadır.

Caminin minareleri kuzey cephesinde birer şerefeli iki tanedir. Minarelerinin her ikisi de zamanla taşlarının erimesi sonunda yıktırılmış ve 1955-1956 yılında yeniden yapılmıştır. Zeminden 30 m. yüksekliğindeki kaidelerin papuç kısmına geçilir. Bunların üzerinde de Türk üçgenleri ile yuvarlak gövdeye geçilmektedir. Gövde üzerindeki inci kabartma hatlar minarelerin daha ince görünmesini sağlamıştır. Şerefelerin altında da küçük kemercikler, yatay kordonlar ve dört sıralı stalâktit dizileri görülmektedir.


Hacet Mescidi (Merkez)

Manisa Dış Kale surları içerisinde bulunan Hacet Mescidi Saruhanlılar döneminden kalan eserlerden birisidir. Kaynaklarda mescit olarak geçmesine rağmen adak yeri ve türbe olarak da halk arasında kabul edilmiştir. Mescidin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Günümüze harap bir durumda gelmiştir.

Moloz taştan yapılmış olan mescidin doğu, batı ve güney duvarlarında pencere olmadığı kalıntılarından anlaşılmaktadır. Kare planlı 8.00x8.00 m. ölçüsündeki yapının üzeri kubbe ile örtülmüştür. Kuzey yönünden içerisine girilen ibadet mekânının üzerini örten kubbe pandantiflere dayanmaktadır. Mihrap duvarında yuvarlak bir mihrabı vardır.


Hüsrev Ağa Camisi (Merkez)

Manisa, Sakarya Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Sultan II. Selim’in Kızlarağası Hüsrev Ağa 1554-1555 yıllarında yaptırmıştır. Kitabesi olmamakla beraber caminin Hüsrev Ağa tarafından yaptırıldığı yazma kaynaklardan öğrenilmiştir.

Cami kesme taş ve tuğladan, 8.90x8.90 m. ölçüsünde kare planlı olarak yapılmıştır. Duvarlar yatay ve dikey ikişer sıra yassı tuğla ve araları kaba yontma taştan örülmüştür. İbadet mekânını üzerini pandantifli yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Mihrap yuvarlak olup dışarıya çıkıntı yapmamaktadır. Yanında minberi vardır. İbadet mekânı girişin iki yanında birer, yan ve mihrabın iki yanında ikişer pencere ile aydınlatılmıştır.

Caminin önündeki son cemaat yeri yanmış ve günümüze gelememiştir. Bugün onun yerine camekânlı bir sundurma yapılmıştır. Avlu içerisindeki caminin sağ tarafında sonradan yapılmış, taş kaideli yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.

Büyük Manisa yangınında yanındaki medresesi yanmış ve günümüze hiçbir izi gelememiştir.


Nişancıbaşı Camisi (Merkez)

Manisa Nişancıbaşı Mahallesi’nde bulunan ve mahalleye ismini veren bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi ile ilgili bilgilerimiz bulunmamaktadır.

Cami moloz taş ve tuğladan yapılmış, dikdörtgen planlıdır. İbadet mekânını üzerini ahşap bir çatı örtmektedir. İlk yapılışında minaresi olup olmadığı bilinmemektedir. Eskiden açıkta ezan okunan bir merdivenli kısım sonradan minareye dönüştürülmüştür.


Göktaşı Camisi (Merkez)

Manisa Göktaşı Mahallesinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden ne kimin tarafından yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Yalnızca M. Yusuf Akyurt’un yazma eserinde caminin 1523 yılında yapıldığı yazılıdır. Bazı kaynaklarda ise 1493’de yapıldığı yazılıdır.

Cami kare planlı 7.55x7.55 m. ölçüsünde olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Mihrap dışarıya dikdörtgen çıkıntı yapan yuvarlak bir niş şeklindedir. Mihrabın yan duvarına mihrap geç devirde konulmuştur. Önünde yanları kapalı üzeri kubbeye benzer kiremit çatılı iki payeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Kesme taş ve tuğladan yapılan cami birkaç kez onarılmıştır. Son onarımlarına ait 1908 tarihli bir kitabe günümüze gelebilmiştir.

Y. Mimar Nusret Köklü’den öğrendiğimiz kitabe:

“Delalet eyleyen dünyada imarı müberrat
Olur ukbade mazhar mutlaka ecri mesubata
Müceddet gibi oldu seyai şahanede cami
Cemaat himmet etti baisi hayri mesubata
Ezan bir daveti etti fahri cihandır ehli imane
İcabet eyle daim hazır olvakti münacata
Çıkar bir mısrai cevhrele bak tarihi tamiri
Ne zengin oldu cami afein ashabı hayrete
H.1324 (1908)”.


Hacı Yahya Camisi (Merkez)

Manisa Topçu Asım (Hacı Yahya) Mahallesi’nde bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre Hacı Yahya’nın oğlu Hacı Mehmet tarafından babasının hayrına 1475 yılında yaptırmıştır. Camiye önündeki çeşmeden ötürü halk arasında İki lüleli cami de denilmektedir.

Kitabenin mealen anlamı:

“Bu hayrat ve hasenadın sahibi Hacı Yahyanın oğlu Hacı Mehmet, bu güzel mescidi Allahın rızasını almak için yaptırdı. Allah her ikisini de günahlarını affetsin.879 senesi Ramazan ayının birinci günü. (9 Ocak 1475)”.

Kaba yontma taş ve yassı tuğladan yapılmış olan cami 8.55x8.55 m. ölçüsünde kare planlıdır. İbadet mekânının üzeri kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısını iki yanında birer mihrapçık vardır. İbadet mekânı iki yan duvarlar ile mihrabın iki yanındaki birer pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap dışarı çıkıntılı beşgen şekildedir. Mihrabın ve iç mekânın sanat tarihi yönünde dikkati çeken bir bezemesi bulunmamaktadır.

Caminin önünde dört sütunun taşıdığı üç bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Sütunların başlıkları antik yapılardan getirilmiştir. Son cemaatin üzeri ahşap kiremitli bir çatı ile örtülmüştür. Son cemaat yerinin sağında taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli stalaktitli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.

Manisa yangınında yanan cami onarılmış ve özelliğini kısmen kaybetmiştir.
Kedi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla