Konu
:
Tıp Bayramı Konuşma Metni
Tekil Mesaj gösterimi
16.11.09, 15:53
#
2
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
Nokia
Moderator
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Nerden: Erzurum
Mesajlar: 7.017
Konular: 5376
Puan Grafiği
Rep Puanı:8872
Rep Gücü:112
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 353
264 Mesajına 784 Kere Teşekkür Edlidi
:
--->: Tıp Bayramı Konuşma Metni
Tıp Bayramı Konuşma Metni
Değerli Meslektaşlarımız, 14 Mart Haftasını birlikte coşkuyla kutladık. 14 Mart günü, Odamız Tıp Öğrencileri Kolu adına Stj. Dr. Bilge YILDIRIM'ın, hekimler adına Dr. Birtürk ÖZKAVAK'ın ve Odamız başkanı Prof. Dr. B. Demet Özbabalık'ın konuşmalarını sizlerle bir kez daha paylaşmak istedik.
Meslektaşlarım,
Bugün 14 Mart ve biz yeni bir Tıp Bayramını kutluyoruz. Bu tarih Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adlı tıp okullarının 14 Mart 1827'de açılışından sonra Tıp Bayramı olarak ülkemizde kutlanmaya başlamıştır ve modern tıp eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilir. Bununla birlikte Tıp Bayramı ilk kez 14 Mart 1919 yılında, İstanbul'da işgalci güçlere karşı bir tepki ve direniş hareketi olarak kutlanmıştır. Kayıtlarda yer almayan bir söylenti ise şudur: Dönemin tıbbiyelileri işgali kırmak için gizli toplantılar düzenlerken baskına uğrayan toplantılardan birinin Tıp Bayramı yapılması için düzenlendiğini ileri sürmeleri üzerine o günden bu yana kutlana gelmektedir. Tıp Bayramı adı altında işgale karşı geliştirilen bu açık tepki, tıbbiyelilerin ilk eylemi değildir. 1908'de hürriyet hareketinde, 1915'de Çanakkale'yi geçilmez kılmak üzere yola çıkanların arasında yine genç tıbbiyeliler vardır. Bunun özü, dönemin batı modernizmini taşımaları ve dahası da meslekleri gereği insancıl duygularla donanmalarıdır. Tıbbiyeli Hikmet, Dr. Hüseyin Hüsnü ve daha bir çokları tarih sayfalarına özgürlüğün, bağımsızlığın, ilericiliğin, aydınlanmanın öncüleri olarak geçmişlerdir. Hatta çoğunun kaderinde bu uğurda gereğinde ölmek de vardır. 18 Mayıs 1919 günü çatışmanın ağırlığından kayıtların bile tutulamadığı Gelibolu Cephesinden dönen olmadığı için 1921 yılında Tıbbiye mezun vermemiştir. Cumhuriyet sonrası ise savaştan çıkmış yoksulluk içinde ki ülkede başta sıtma ve verem eradikasyonu olmak üzere hastalıklar cephesinde savaşmışlar, demokratik ve bağımsız genç bir Cumhuriyet için ağır bir sorumluluk üslenmişlerdir.
Misyon yine aynıdır aslında. Her 14 Mart, hekimlerimiz için ülkenin sağlık sorunlarına, sorunların çözümlerine, kendi özlük haklarına dikkat çeken bir süreç haline gelmiştir. Çünkü bu tarihin çıkış kaynağı da bunu gerektirmektedir. Evet, geçen yıl olduğu gibi, bir önceki yıl olduğu gibi yine bugün 14 Mart'ta biraz daha güçlü bir sesle sıkıntılarımızı dile getirme hakkımızı kullanmak istiyoruz.
Son yıllarda sağlık sisteminde yapılan ve yapılmaya çalışılan değişiklikler, sağlık hizmetinin piyasa boyutunun ağır basmasına, hekimlerin özlük haklarında ciddi gerilemelere neden olmaktadır. Oysa biz hekimlerin talepleri son derece basittir. Temel talemiz, hekimlik sanatını içinde bulunduğumuz toplumun hizmetine sunmak ve bunu yaparken de sağlığımızdan, iş güvencemizden vazgeçmeden çalışmak, gelecek kaygısı duymaksızın yaşamaktır.
GELECEK KAYGIMIZ var, niye mi!
Sağlık piyasasının taleplerini önceleyen anlayış, hekimin özlük haklarını geri plana atmakta, hastalarımızı müşteriye dönüştürmekte, dirseklerimizi çürüterek, gecelerimizi gündüzlerimize katarak elde ettiğimiz bilgileri hiçe saymakta, emeğimizi ucuz işgücü haline çevirmeye çalışmaktadır. Bunu yaratmaya çalışan anlayış, hekimliğin toplum sağlığı ve etik değerleri her şeyin önünde tutarak kişisel gereksinimlerini bunların arkasına koymasını kullanmakta ve hekimliğin hatırı sayılır, bilgi, zeka, emek ve dahası da özverisini umursamamaktadır.
HEKİMLERE YÖNELİK ŞİDDET KAYGI VERİCİ BOYUTLARDADIR
Toplumsal yaşantının tüm alanlarında şiddet giderek yaygınlaşan bir eğilim haline gelmiştir. Sağlık ortamının sorunlarının tamamen sisteme bağlı olduğu herkes tarafından aşikar olarak bilindiği halde, hekimleri hedef olarak gösteren ve söylemleri körükleyen kaynaklar hekimlere yönelik şiddeti de körüklemektedirler. Gün geçmemektedir ki; bir hekim belki de hiç hak etmediği bir şiddet eylemi ile karşılaşmasın. Acil servisler, yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere hekimler nerdeyse her gün bazen ölümle sonuçlanan şiddete maruz kalmaktadır. Hekimler her gün bakacaklarının çok üstünde hastaya bakmaya zorlanarak, olumsuz çalışma ortamlarının katkısı ile hedef tahtası haline getirilmektedir. Ve ne yazıktır ki; çoğu zaman siyasi iradenin ve yöneticilerin tutum ve söylemleri bunlara zemin hazırlamaktadır.
"Doktorlar iğne yapmayı bile bilmiyor" ya da "Görevlerini ambulans görevlilerine devredip yan odada oturmayı tercih ediyor" söylemlerinin ise yanlışlıkla söylenmiş talihsiz dil sürçmeleri olduğuna inanmak istiyorum. Bunları söyleyen kişiler, zaman zaman kendi sağlıklarını da Türk hekimlerine emanet ettiklerini unutmamalıdırlar.
SAĞLIK DOĞUŞTAN KAZANILMIŞ BİR HAKTIR ANLAYIŞI DEĞİŞTİRİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR
İşsizliğin ve gelir grupları arasındaki uçurumun giderek arttığı herkes tarafından bilinirken ısrarla toplumun en yoksul kesimlerinden bile prim almayı öngören, üstüne katkı payı, fark ücreti gibi ücretlendirmeleri hasta ile hekim ilişkisine sokan, emekliliği zorlaştıran, sosyal hakları kısıtlayan Genel Sağlık Sigortası yasalaştırılmaya çalışılmaktadır. Oysa toplumun ihtiyacı ülke gerçeklerine dayanan, ülke dokusuna özgü bir sosyal güvenlik reformudur. Kamuya ait hastaneleri ticari şirketlere dönüştürerek satışa çıkaracak "Kamu Hastane Birlikleri Yasası" gündemdedir. Bu tasarıya göre hastane yönetimlerine ticaret odası temsilcileri alınacaktır ama hekimlerin temsilcileri yoktur. Diğer taraftan siyasi anlayış liberal özgürlüklerden dem vururken özel sağlık alanında çalışacak hekimlere "Ben izin vermezsem çalışamazsın." diyerek tutarsızlığını ortaya koymaktadır. Dahası bir zamanlar teşvik ettiği dal merkezleri, özel hastaneler, muayenehaneler, ayakta teşhis ve tedavi merkezlerine ise yaşam hakkı tanımamaktadır. Korkarım ki özel sağlık alanındaki tekelleşmeyi temsil edecek bir yolun başındayız. Bunun tek açıklaması sağlığın siyasetçi için nasıl da "kâr ve rant " kaynağı olarak görüldüğüdür. Bizler sağlığı "hak" olarak gören yasa tasarılarının gerçekleşmesini istiyoruz
BİRİNCİ BASAMAK NEREDEDİR?
Bugün birinci basamak sağlık hizmetlerinin geldiği nokta özetle şudur: Koruyucu sağlık hizmetleri devletin temel ve vazgeçilmez görevi iken hızla geçilen aile hekimliği uygulaması ile bu görevden vazgeçilmiş ve açıkta bırakılmıştır. Yıllar içinde bilerek tüketilmeye çalışılan sağlık ocakları sistemi aceleci bir tavırla aile hekimliği uygulamasına dönüştürülmüş, dahası birinci basamakta çalışan hekimler aile hekimliğini seçenler - seçmeyenler olarak karşı karşıya getirilmeye çalışılmıştır.
BU ARADA AKADEMİK TIP NASILDIR
Ne yazık ki son yıllarda Tıp Fakültelerinin temel görevinin eğitim ve araştırma yapmak olduğu gerçeği unutulmakta, gelirleri kısıtlanmakta ve para kaygısına düşürülmektedir. Öğretim üyeliğini seçen doktor hekimler geçim ve kariyer ekseninde tedirgin bırakılmışlardır. En üst tanı ve tedavinin yapıldığı yerler olarak bilinen 3.basamak sağlık hizmetlerinde emeğin karşılığı çok düşük ücretlendirilmektedir. Geçmiş birikim, bilgi hiçe sayılıp aşırı ve gereksiz tetkiklerle hekimlik yeteneği göz ardı edilmeye teşvik edilmektedir. Asistan hekimden profesöre kadar akademik kadronun her kademesinde bir kar-zarar kaygısı yaratılmaya çalışılmıştır. Yeni açılan ve halen var olan tıp fakültelerinde öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı arttırılarak eğitim kalitesinin düşürülmektedir. Eğitim Araştırma Hastanelerinde başta şef/şef muavinliği, başasistanlık olmak üzere hemen her konumda siyaset hizmetin içine sokulmaya çalışılmaktadır.
Sayın meslektaşlarım,
Hekimler insan sağlığın güvencesi olmak için yetiştirilirler ve İnsanoğlu sağlığı ile varlığını sürdürebilir, yani aslolan insan hayatıdır.
Sözlerimi bir yazarın sözleri ile bitirmek istiyorum.
Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev hayattır. Bu nedenle bir lokma ekmek için şerefini ayaklar altına almaya, bir anlık zevk için namusunu lekelemeye, bir zamanlık mevki için ayak öpmeye, günlük menfaatlerin için faziletini karartmaya değmez.
Yeniden herkesin tıp haftasını kutlar, saygılar sunarım.
Prof. Dr. B. Demet ÖZBABALIK
Eskişehir Tabip Odası Başkanı
Not:
İnternetten alıntıdır.
--------------Tualimforum İmzam--------------
Belirli Gün ve Haftalar Genel Bilgi
Belirli Gün ve Haftalar Konuşma Metinleri
Belirli Gün ve Haftalar Şiirleri
Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Özlü Sözler
Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Resimler
Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Kompozisyonlar
Nokia
Nokia
Açık Profil bilgileri
Nokia - Özel Mesaj gönder
Nokia´nin Web Sitesini ziyaret edin
Nokia - Daha fazla Mesajını bul