Konu
:
Gelibolu-Çanakkale
Tekil Mesaj gösterimi
04.09.09, 21:43
#
1
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
Okyanus
Moderator
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149
Puan Grafiği
Rep Puanı:16317
Rep Gücü:20
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 54
889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi
:
Gelibolu-Çanakkale
GELİBOLU
Antik çağdan beri Avrupa ile Asya arasında bir geçiş noktası pozisyonundaki Gelibolu, 25 Nisan 1915 tarihinde itilaf devletlerinin İstanbul'a ulaşmak amacıyla gerçekleştirdikleri saldırılara karşı verilen savunma harbinin zaferle sonuçlanmasıyla GALLIPOLI 1915 adıyla tarihe geçmiş ve ÇANAKKALE GEÇILMEZ destaninin gerçekleştiği topraklar olmuştur.
Antik dönemlerde Khersonesos olarak adlandırılan yarımadadaki tüm olayların odak noktası olmuştur. Kent, tarihi antik adi Hellespont olan Çanakkale Boğazı'ndaki ve yine antik adi Khersonesos olan Gelibolu Yarımadası'ndaki ilk yerleşime değin uzanır. Kent, Traklar ve Yunan koloni hareketi sırasında eski Yunanlılar tarafından ele geçirilmiştir. Kentin adinin bu koloniler tarafından Kallipolis olarak değiştirildiği varsayılmaktadır. Daha sonraları Miletos, Foça ve Midilli'den gelen halk tarafından iskan edildi.
Büyük İskender M.Ö 336 yılında kral olduktan sonra Anadolu'ya geçmek için M.Ö. 334 yılında Gelibolu güzergâhını kullanmıştır. Sırasıyla Eski Yunan, Pers, Makedonya, Bergama ve Romalıların istilasına uğrayan kent, Romalılar ve Bizans döneminde çok önem kazanmış ve önemli bir liman ve geçit konumuna gelmiştir. Kent Bizans döneminde İmparator Jisitinianus zamanında bakımdan geçirilerek çevresindeki surlar onarılmış, kente erzak depoları yapılmıştır. Bu da bölgede bir merkez haline gelmesine neden olmuştur. 1190 yılındaki Haçlı Seferleri sırasında Alman İmparatoru Friederich komutasındaki Haçlı ordusu Anadolu'ya buradan geçmiştir. 1204 yılında kenti Venedikler, 1235 yılında Bizanslılar ve son alarak da 1311 yılında Osmanlılar ele geçirdi.
Bizans döneminde merkezi bir kent görünümüne kavuşan Gelibolu, Osmanlıların fethinden sonra daha da önem kazanmış ve Türkler'in Avrupa ile ilişkilerinden bir merkez olarak kullanılmıştır. 1391 yılında Yıldırım Beyazıt buraya ilk tersaneyi kurdu ve başına Saruca Paşa'yı Boğaz Muhafızlığı Komutanı olarak atadı. İç kale onarıldı, harap durumdaki dış kale yıkıldı, iç liman elden geçirilerek girişine iki kule yapıldı ve bu kuleler arasına savunma amacıyla üç adet zincir gerildi.
Kanuni Sultan Süleyman'in padişahlığı sırasında, bin Kaptan Paşalım Eyaleti konumunda olan Gelibolu, sınırları İnebahtı, Midilli, Kocaeli, Karireli, Rodos ve Mizistra sancaklarını içine alacak şekilde genişletildi ve merkez durumuna geldi.
I. Abdülhamit dönemine kadar süren durum, Boğaz Muhafızlığı'nın Çanakkale'ye alınmasıyla son buldu ve Gelibolu'nun önemi nispeten azaldı.
1854 yılındaki Kirim savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki durumunda olan İngiliz ve Fransız askerleri, Kırım'a gitmek için çıktıkları Gelibolu'yu bir üs olarak kullandılar ve harap durumdaki Çimpe Kalesi'ni onarak burasını cephanelik olarak kullandılar. Bu dönemde hayatini kaybeden Fransız Askerleri için Gelibolu'nun içinde bir Fransız Mezarlığı bulunmaktadır.
Tarihi Yapıları...
ÇİMPE KALESİ
Bu kale Türklerin Rumeli'nde ilk ele geçirdikleri kaledir. Gelibolu ilçesi ile Bolayır arasında Bolayır'a 1500 mt. mesafededir. Tarihte bu kalenin bir çok adı bulunmaktadır.
Bunlar : Çimpe, Çimbi, Cimbini, Cembini, Cibni, Çimen ve Cemenlik'tir. Ancak Çimpe adı en yaygınıdır.
Gerek Osmanlı ve gerekse batılı kaynaklarda bu kalenin kesin yeri saptanamamıştır. Hiçbir eski haritada yeri gösterilmemektedir. Ama kesin olarak varlığı inkar edilmemekte ve gerek batılı gerekse Osmanlı kaynaklarında, Osmanlıların Rumeli fethinde bu kaleden bahsedilmektedir.
YAZICIZADE MEHMET EFENDİ YATIRI
Yazıcızadeler iki kardeştir. Her ikisi de Gelibolu'da yaşamışlar ve ömürlerinin sonuna kadar bir çok eser yazmışlardır. Yazıcızade Mehmet Efendi'nin mezarı Hamzakoy'a giden Keşan Caddesi üzerinde bulunan ve kendi adıyla anılan Yazıcızade Mezarlığının (Bu mezarlık şuanda yoktur) içinde ve yine kendi adını taşıyan bir mescidin bitişiğindedir. Kardeşi Ahmedi Bican'ın mezarı ise elli metre kadar uzaklıkta, caddenin karşısındaki Yazıcızade Çeşmesinin yanındadır.
Yazıcızade kardeşler Hacı Bayram Velinin daveti üzerine Ankara'ya giderler ve onun öğrencisi olurlar. Mehmet Efendi, Muhammediye isimli bir eseri Çilehane'ye kapanarak yedi yılda tamamlamış ve bu eser dönemin elle çoğaltılan en yaygın eseri olmuştur. Şu anda Vakıflar Genel Müdürlüğünde bulunan eser, kapağında "Bu kitap Gelibolu'dan dışarıya çıkarılmamalıdır." ibaresi bulunmasına rağmen, Gelibolu'ya iade edilmemiştir.
ÇİLEHANE
Gelibolu'nun Feneraltı mevkiinde bulunan dik bir kayanın altındaki oyuktur. Bu oyuk elden geçirilerek küçük bir oda haline getirilmiştir. Yazıcızade Mehmet Efendi ünlü Muhammediye isimli eserini yedi yıl burada inzivaya çekilerek yazmıştır. Günümüzde bu oyukta bir seccade ile abdest almak için ibrik bulunmaktadır.
GAZİ SÜLEYMAN PAŞA TÜRBESİ
1354 yılında Gelibolu'nun fetheden ve amacı Trakya'nın iç bölgelerini de fethetmek olan Gazi Süleyman Paşa, kendisine bir saray inşa ettirmişti. 1359 yılında 43 yaşında iken Bolayır Kavak arasındaki köylerde bir av sırasında atının ayağının sürçmesi üzerine atından düşerek başını bir taşa çarpar ve ölür. 1354 yılında ilk fethettiği yerlerden biri olan Bolayır'a gömüldü. Türbesi 2. Abdülhamit tarafından yeniden yaptırılmıştır ve adına her yıl türbe bahçesinde mevlüt okutulmaktadır.
BARAKLI BABA TÜRBESİ
Baraklı Baba Türbesi, kentin Fener Meydanındaki girişinde Hamzakoy'a bakan tepenin eteğinde merdivenle inilen bir bölgededir. Mezarının üzeri ve çevresi, irili ufaklı binlerce bayrakla donatılmıştır. Yurdumuzun en popüler yatırlarından biridir. Ev sahibi olmak isteyenler, evlenmek isteyenler, okulunu bitirmek isteyenler ya da akla gelebilecek her şey için ilk akla gelen yer Bayraklı Baba Türbesi'dir. Halk, dileği için Bayraklı Baba'ya gelerek dileğinde bulunur. Gelibolu dışındakiler, tanıdıkları vasıtasıyla bayrak yollayarak bu dileklerini dilerler. Hatta Gelibolu Postanesi aracılığı ile de bu sağlanabilmektedir. Bayraklı Baba olayı, Beyazıt zamanında Emir Süleyman'ın bayraktarı olan Karacabey'in, düşman kuşatması sırasında sancağın düşmana geçmemesi için, kılıcıyla lime lime parçalayarak yutması ve daha sonra Osmanlılar'ın muharebeyi kazanmasının ardından bu olayı komutanına ve arkadaşlarına anlatmasıyla baslar. Fakat arkadaşları koskocaman sancağın yutulamayacağını ima ederler, Karacabey de belindeki palasıyla kendi karnini yarar, yuttuğu sancak lime lime etrafa saçılır ve ölürken "Vatan sağolsun, benim mezarımdan hiç bir zaman Türk Bayrağı'nı eksik etmeyin, sonsuza dek mezarımda dalgalansın." olur. Kendisine o gün bu gündür, Bayraklı Baba denir.
NAMIK MEKAL'İN MEZARI
Namık Kemal'in mezarı, Gazi Süleyman Pasa Türbesi'nin hemen yanında, ayni bahçededir.Bu mezarın projesi Tevfik Fikret tarafından çizilip, 2. Abdülhamit tarafından inşa ettirilmiştir. Namık Kemal 9 Temmuz 1872 yılında mutasarrıf olarak Gelibolu'ya atanmış, beş buçuk ay bu görevde bulunmuştur. Gerek Gazi Süleyman Paşa'ya duyduğu sevgi ve gerekse yattığı yerin güzelliği hem de daima halk tarafından ziyaret edilebilmesi için vasiyeti üzerine buraya gömülmüştür.
NAMAZGAH
Gelibolu Azablar Namazgahı olarak da anılır. Bir açık hava camii olan Namazgah, 1407 yılında Beşeoğlu İskender Bey tarafından, sefere çıkan deniz tüfekçi erleri (azepler) için yaptırılmıştır. Azaplar'ın, sefere çıkacakları zaman burada toplu halde namaz kıldıkları varsayılmaktadır. Gelibolu'da boğaz ve Marmara'ya karşı geniş bir alan olan Fener Meydanı'nda inşa edilmiştir. Kendi türündeki yapıların en estetiğidir. Mihrabı bir nis içindedir. Mihrabın yanlarında bulunan ve denize bakan pencereleri süslü olup, rumi yazıtlı kapısı ilginçtir. Önceki yıllarda harap durumda olan namazgah, Gelibolu Turizm Derneği ve Gelibolu Müftülüğü tarafından temelden onarılarak bugünkü durumuna getirilmiştir.
KALAFAT MEHMET PAŞA MEZARI
Sadrazam Kalafat Mehmet Paşa'nın mezarı Fener Meydanındadır. Yeniçeri ağalığından 1778 yılında sadrazam olmuş ve bir yıllık sadrazamlıktan sonra görevine son verilerek Bozcaada'ya sürülmüştür. Daha sonra Hanya Muhafızlığı'na tayin edilince, buraya gitmeyerek görevden affını istedi, Gelibolu'da yerleşmesine izin verilen Kalafat Mehmet Pasa, Halil Hamit Pasa Sadrazam olunca Vezirlik rütbesiyle Belgrad Muhafızlığı'na gönderildi. Bir süre sonra bu görevinden emekli olan Pasa, Gelibolu'ya yerleşti ve 1782 yılında vefat ederek burada defnedildi.
HALLACI MANSUR TÜRBESİ
Fener'e giden yolun kavşağındaki türbe 1971 yılında onarılarak bugünkü durumuna getirilmiştir. Türbede biri tanesi bir kadına ait olduğu sanılan iki mezar bulunmaktadır. Osmanlılar'dan beri Hallacı Mansur Türbesi adıyla anılmaktadır. Esas türbesinin Bağdat'ta olduğu sanılan Hallacı Mansur'un muhtelif yerlerde yedi adet daha türbesi olduğu söylenmektedir.
SİNAN PAŞA TÜRBESİ
2. Beyazıd'ın damadı olan Kaptan-ı Derya Damat Sinan Paşa ve eşi Münire Sultan bu türbede yatmaktadır. Türbe Hamzakoy mevkiinde, İstanbul yol ayrımındadır. On metre yüksekliğindeki türbe sekiz köşeli olarak inşa edilmiştir. 3. Selim ve 2.Mehmet tarafından birer kez onarılan türbe yakın zamanda da onarım görmüş ve geniş bahçesiyle bakımlı bir görünüm arz etmektedir.
EMİR ALİ BABA MEZARI
Hamzakoy'da, Sinanpaşa Türbesi'nin 150 metre kadar ilerisinde yol kenarında bulunmaktadır. Türbe dört köşe düz bir yapıdır ve kapısı arkadadır. Ön kısmında demir parmaklıklı yere kadar inen bir penceresi vardır. Bu pencerenin üzerinde kitabesi yazmaktadır. Kitabede, "Kaptan-ı Derya Ali Baba Türbesi - Hicri 758 " yazısı bulunmaktadır. Orhan Gazi'nin komutanlarındandır ve İmralı adasını fethetmiştir. Adanın adı da Emir Ali dolayısıyla İmralı adını almıştır. Türkler'in ilk Kaptan-i Derya'larındandır.
SARUCA PAŞA TÜRBESİ
Türbesi Fransız Mezarlığı'nın hemen altında, Hamzakoy'a bakan yamaçtadır. Altı köseli , bakımlı bir türbedir. Saruca Pasa, Yıldırım Beyazıd zamanında Gelibolu'da Kaptan-i Derya olarak görev yapmıştır. Yıldırım Beyazıd'ın emri üzerine 1391 yılında Osmanlılar'ın ilk tersanesi olan Gelibolu Tersanesi'ni yaptırmıştır. Ayni yil, bir Bizans yapıtı olan Gelibolu Kalesini onartmış, iç havuzu temizletmiş ve dış limanın girişine iki adet kule yaptırarak arasına üç katli zincir gerdirtmiştir. Kendi adına Gelibolu'nun en büyük hamamı olan Saruca Pasa Hamamı'nı yaptırmıştır. Murat Hüdavendigar zamanında vezir olmuş, Sultan Murat'la birlikte Kosova Savaşı'nda bulunmuş, besinci grup komutanlığı yapmıştır. Tersanede gemi yapımına onun zamanında başlanmıştır. Ayrıca Edincik ve Karamürsel gibi limanlarda bulunan savaş gemilerini de Gelibolu'ya getirtmiş ve Gelibolu'da yapılmaya başlanan ilk çektiri tipi savaş gemileri ile ilk Osmanlı Donanması'nı meydana getirmiştir.
KALENDER BABA TÜRBESİ
Gazi Süleyman Paşa'nın Gelibolu'yu fethi sırasında bulunmuş, bir çok yararlılıkları görülmüş ve daha sonraları halk tarafından derviş olarak kabul edilen Kalender Baba, hicri 787 miladi 1384 yılında ölmüştür. Mezarı, Santral Caddesi'nden subay lojmanlarına çıkışta köşededir. Halk tarafından sağlanan bakim sayesinde, türbesi temiz ve bakımlı bir durumdadır. Demir parmaklıklarla çevrilidir. Mezarında bir kitabe bulunmaktadır.
ŞERBETÇİ BABA TÜRBESİ
Türbesi eski Yazıcızade mezarlığının içinde ve Yazıcızade Mehmet Efendi Türbesi'nin arkasındadır. Kalender Baba gibi Gelibolu'nun fethi sırasında Gazi Süleyman Paşa'nın yanında savaşmış bir derviştir. Gerek Kalender Baba, gerekse Şerbetçi Baba gibi dervişlerin o devirde ordu ile beraber savaşlara katılması hem moral, hem de uğur sayıldığından bu gibi ermiş kişiler ordu içinde her zaman bulunurmuş. Doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Türbesinin üzerinde bulunması gereken kitabe yerinde değildir.
BÜYÜK CAMİ (HÜDAVENDİGAR CAMİ)
Ulu Camii, Camiikebir, Büyük Cami, Gazi Süleymanpaşa Camii ve Hüdavendigar Camii olarak tanınır. Bu caminin bulunduğu yerde, fetih sırasında bir Bizans Kilisesi'nin bulunduğu ve bu kilisenin bulunduğu ve bu fetihten sonra camiye çevrildiği varsayılır. Bu nedenle, Gelibolu Fatihi Gazi Süleyman Paşa'nın adi ile anılır. Ancak ilçenin en büyük camisi olduğundan Büyük Cami, Camiikebir ve gerek yapılış türü ve gerekse büyüklüğü nedeniyle Ulu Cami olarak da adlandırılır. Cami ilk kez 1385 yılında Sultan Murad tarafından, kilisenin bulunduğu yerde ve ayni temeller üzerine yaptırılmıştır. Sultan Murad Hüdavendigar'ın yaptırdığı üç camiden biridir. Bugünkü sekli dikdörtgen planlıdır. Dış duvarları kagirdir. Caminin doğu, bati ve kuzeyinde olmak üzere 3 kapısı vardır. 3 cephesinde yuvarlak kemerli pencereleri vardır. Bu pencereler camiye bol ışık sağlamaktadır. 1676 ve 1889'daki son onarımdan kalmadır. Tasarımı Ulu Camii türündendir. Bugün çatısı 8 sütuna dayanan dikdörtgen planlı caminin eskiden kare planlı ve dört sütunlu olduğu kaydedilir.
Mihrabı mermerden yapılmıştır. Üst kısmında ise altından yazılmış bir yazı göze çarpmaktadır. Minaresi, caminin kuzey batısında olup, kesme taştandır. Üzerinde Girlend motifleri vardır. Minare son yıllarda onarım görmüştür. İlçede en önemli Osmanlı yapısı eserdir.
PİRİ BABA ANITI
Bu anıt, Büyük Cami'nin yöresinde, küçük bir bahçenin içinde ve yukarıya doğru daralan dört köşe bir sütun seklindedir. Sütunun ön tarafında yukarıda Piri Baba, altında ise Ey Türk bu yiğitleri selamla. Gelibolu'nun fethinde bulunan ve canin devleti uğruna feda eden PIRI BABA Hc.787, Ml.1385 diğer yüzünde ise, Gelibolu'yu kurtaran, Canlarını veren TÜRK yiğitler burada yatıyor. Hc.787, Ml.1381 diye yazmaktadır. Ön ve arka yüzündeki tarihler birbirini tutmamaktadır. Bu taşın buraya sonradan konulduğu ve yazıldığı yeni Türkçe yazılışından bellidir. Gelibolu'nun fethi sırasında kale duvarlarındaki açılan gediklerden içeri giren Türk askerlerinin bu yörede kanlı savaşlar yaptığı kaydedilir. Bu savaşta ölenlerin anısına dikildiği varsayılmaktadır. Yalnız bu anıttaki tarihler Gelibolu'nun fethini yansıtmamaktadır. Burada yazan tarihlerde Gelibolu'da önemli bir olay rastlanmamaktadır.
YAKUP PAŞA HAMAMI
Ortadan kubbeli, enine saçaklı, çifte halvetli bir plan üzerine inşa edilmiştir. Günümüzde harap durumdadır. Yakup Paşa Hamamı, Fransız Mezarlığı'nın karşısında birazda soldaki bir mevkii de bulunmaktadır.
ŞENGÜL HAMAMI
Şengül Hamamı da, Yakup Paşa Hamamı gibi enine saçaklı ve çifte havletli bir plan üzerine inşa edilmiş olup, ebat yönünden bazı farklılıklar göstermektedir. Kendi adını taşıyan sokağın sonunda, Fener altı'na yakin bir mevkii de sahilde harap bir vaziyette bulunmaktadır.
SARUCA PAŞA HAMAMI
Alaattin Mahallesi'nin Karaman semtindedir. 1970'li yıllara kadar faal durumdaydı. Gelibolu'daki hamamların en büyük olanı ve en önemlisidir. 1391 yılında, Gelibolu Tersanesi'ni yaptıran Kale Komutanı Saruca Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu hamamın içerisinde tavana asili olarak mermerden yapılma bir çizme bulunmakta idi. Bu çizme, asker tarafından yaptırıldığının simgesiydi. Bu mermer çizme halen Gelibolu Tanıtma Merkezi olan Kale Burcunda teshir edilmektedir.
Saruca Paşa Hamamı, Gelibolu'daki diğer hamamlar gibi Osmanlı sınıfı hamamlara içine girmemektedir. Osmanlı ilk dönem yapı karakteristiklerini taşımaktadır. Dis duvar araları dikey ve yatay tuğlalarla derzlenmiş, kesme taşlardan yapılmıştır. İçeride göbek taşının bulunduğu geniş alan dışındaki küçük ve tek ya da çift kurnalı odaların tavanları mermer ve alçıdan tezyinatlanmıştır. Halen terk edilmiş bir durumda olup, gittikçe haraplaşmaktadır.
TELLİ ÇEŞME
Gelibolulu olarak tanınan Nevşehirli İbrahim Paşa'nın damadı Kaptan-i Derya Kaymak Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Telli Çeşme, 18. yüzyılın başlarında yaptırılmış olup, çağının bütün özelliklerini taşımaktadır. Kıvrık dallar, umiler, stalaktitli frizler ve üsluplaştırılmış selvi motifleri bulunmaktadır. Üzerinde zengin bir tas işçiliği göze çarpmaktadır. Halen çeşmede bazı küçük eklentiler bulunmakla birlikte özelliği pek kaybolmamıştır. Kalender Baba Türbesi'nin karşısındaki Telli Çeşme sokağında bulunmaktadır.
FRANSIZ MEZARLIĞI
Gelibolu'da Keşan Caddesi üzerinde, Hamzakoy'a karşı ve çevresi duvarlarla çevrili ortasında yüksek bir kule bulunan çok bakımlı bir yerdir. 1854 yılında Kirim Savaşı'nda ölen Fransız askerleri için yapılmıştır. Fransızlar ve İngilizler bir koldan Kirim Savaşı'na gemilerle Gelibolu'ya asker çıkararak, Trakya üzerinden gitmişlerdir. Bu savaşta Türkler'le müttefik olarak birlikte savaşmışlardır.
Bahçesi içinde kademe kademe mermer mezarlık bulunmaktadır. Bunlar genelde Fransız ya da bu savaşa birlikte katılmış başka uluslara ait general ve yüksek rütbeli subaylara aittir. Mezarlığın alt bölümünde, Hamzakoy sahili yoluna yakin duvarın dibinde, küçük bir bina bulunmaktadır. Bu bina içinde toplu olarak, savaşta ölmüş beş bin Fransız askerinin kemikleri bulunmaktadır. Mezarlık, İstanbul Başkonsolosluğu tarafından kontrol edilmekte olup, tutulan bir bekçi tarafından korunmakta ve bakimi sağlanmaktadır.
--------------Tualimforum İmzam--------------
Evliliğinin Bittiğini Düşünenlere ve Yeni Evlenenlere
Okyanus
Açık Profil bilgileri
Okyanus - Özel Mesaj gönder
Okyanus - Daha fazla Mesajını bul