F
fariğ: bir şeyi veya hakkı başkasına devreden; ferağda bulunan; feragat eden; taşınmaz maldaki tasarruf hakkını başkasına bırakan kişi
farz: zorunlu; baş koşul; boyun borcu; çok gerekli; varsayma
fâsıl: ayıran; bölen
fâsıla: aralık; ara
fasl etme: halletme; neticelendirme
fehime: anlayış
fek: kaldırma; bir hukuki sınırlamanın kaldırılması; sona erdirme; bitirme
fer' î: bağımlı; ekli; eklentili; ikinci derecede olan
ferâgat: vazgeçme; el çekme; dinlenme
ferağ: devir; devretme; bir hakkı birine geçirme; mirî veya vakıf arazinin yararlanma hakkının satışı
ferd: tek; yalnız olan şey; eşi olmayan; tek olan sayı
fesâd: karıştırıcı; arabozucu; karışıklık; bozukluk; dolan
fesh: bozma; bozulma; dağılma; dağıtma; kapatma; kaldırma
fesih: Devam etmekte olan bir hukuki ilişkiyi, tek taraflı olarak ve ileriye dönük olmak üzere sonlandıran bozucu yenilik doğurucu irade beyanı.
fevkinde: üstünde; aşan
fıktan: yokluk
fırka: insan kalabalığı grubu; parti
fıtrî: tabii; yaradılışındaki; doğasındaki
fi-i cârî: geçer değer
fiil ehliyet: Bir kimsenin, kendi eylemleriyle haklar ve yükümlülükler yaratması yeteneği.
fi-l-vâki
filhakika: hakikatte; gerçekte; doğrusu
fuhûş: haddini aşma; kötülük; namusa aykırı hareket
fuzûlî: boşuna; yersiz; lüzumsuz; haksız; boşboğaz; erkek adı
fuzûlî işgal: bir taşınmaz malı sahibinin izin ve rızası olmadan ele geçirmek
fürûht: satma; satım; satış
G
gaî (gaiye): gaye, maksat ve netice ile ilgili; amaca ilişkin
gaip: görünmeyen; hazır olmayan; yitik; yok olan kişi; kaybolan ve kendisinden uzun zaman haber alınamayan kişi
galle: gelir; hasılat; yarar
garaz: (garez)gizli düşmanlık; asıl maksat; erek; amaç; hınç
gars: ağaç dikme
gasıb: başkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya tasarrufundan zorla haksız yere alan kimse
gasp :başkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya tasarrufundan zorla ve haksız alınması
gaybubet: kaybolma; yokluk; göz önünde olmayış; yitiklik
gayr (gayir): ayrı; başka; özge; artık; diğer; yabancı
gayrimenkul: Bir yerden bir yere taşınması olanaksız (taşınmaz) mal.
gayr-i melhûz: beklenmedik; imkansız; olanaksız
gayr-i mümkün: olanaksız; imkansız
gayrimenkul mükellefiyet: Bir taşınmaz malikinin, sahip olduğu mülkü nedeniyle ve özellikle o taşınmaz (gayrimenkul) teminat olmak üzere, diğer bir kimse lehine bir şey yapmaya veya vermeye zorunlu tutulması.
gayrimenkul tellallığı: Taraflar arasında (hiçbirine sürekli olarak bağlı olmaksızın), taşınmaza ilişkin sözleşmelerin (kira, satım vb.) yapılması hususunda ücret karşılığında aracılık etme mesleği; emlakçılık.
gayrı vazıh: kapalı
geçici tescil: Halen varolup da uyuşmazlığa neden olan ayni hakların korunması amacıyla tapu kütüğüne yapılan tescil.
geçit hakkı:Bir taşınmaz üzerinden başka bir taşınmaz malikinin geçebilmesi için kurulan bir ayni hak.
genel idare: Bütün ülkeyi kapsayan idare olup "merkez teşkilatı" ve "taşra teşkilatı"ndan oluşur.
genel vekaletname: Bir kimsenin, kendi adına her türlü işi yapması için başka bir kişiye vermiş olduğu vekillik belgesi.
gerçek kişi: İnsanlar.
gerçi: gerçekten; vakıa
gıyâb: hazır ve mevcut olmama; göz önünde bulunmama; uzaklaşma; kaybolma; arka
girift : dolaşık; karışık; bir birinin içine girgin; tutma; yakalama
grev: işçilerin aralarında anlaşarak veya bir kurululun kararına uyarak topluca iş bırakmalarıdır.
gûna (gûne): türlü; gidiş; tarz; yol; sıfat
güzeran: geçici; geçen
H
hacet: gerek; gereklilik
hâcir: hicret eden; bir yerden başka bir yere göçen; sayıklayan (hasta)
haciz: Borçlunun, borcunu kendi arzusu ile ödememesi durumunda, alacaklının talebiyle, borçlunun (borca yetecek miktardaki) mal ve haklarına devlet aracılığıyla (icra dairesi tarafından) el konulması.
hâdis: meydana gelen; çıkan; yeni çıkan
hafiyyen : gizli olarak; saklı olarak; gizlice
hafriyat : kazı; kazılar; toprak kazma; toprak çıkarma
hail : duvar, çit, parmaklık, tahta perde gibi taşınmazları birbirinden ayıran işaret ve engeller
haiz : sahip; elde bulunduran; taşıyan
hak: Hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir
hakikiye: hakikate mensup; gerçek; sahici; doğru; gerçekten
hakk: doğruluk ve insaf; bir insana ait olan şey; dava ve iddiada hakikate uygunluk; harcanmış emek; pay; hisse
hakkaniyet: hak ve adalete uygunluk; doğruluk
hak ehliyeti: Sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan ölüm anına kadar olan dönemde herkesin sahip olduğu medeni haklardan (evlenme, mülk edinme vb.) yararlanma yeteneği.
hakk-ı mesil: su yolu hakkı
hakk-ı mürûr: geçit hakkı
hakk-ı şuf'a: önalım hakkı
hakk-ı şürb: içme hakkı; sudan yararlanmada sıra hakkı
haksız fiil: hukuk düzeninin izin vermediği, zarar verici eylemlerdir
halel: bozma; bozukluk; eksiklik; zarar
haleldar olmak: bozulmak; çiğnenmek
hali sabıka irca: eski hale getirme
halita: karışım
harâc-ı mukaseme: arâzî-i hâriciyye mahsullerinden onda birden yarısına kadar alınan vergi
harâc-ı muvazzaf: arâzî-i hâriciyye üzerine yerin tahammülüne göre,maktûiyet veçhile tayin olunan vergi
Hariciye Vekâleti: Dışişleri Bakanlığı
hârîm: başkasının giremeyeceği,girilmesine izin verilmeyen ev bölümü; harem
harnup: keçi boynuzu
hartama: pedavra; köknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta;
has: sıkıştırmadan bir yerin içine alma; hareketten menetme; etrafını çevirme; vakfetme
hasârât: zararlar; ziyanlar; hasarlar
hasb-el-kanun: kanun gereği
hasb-el-memuriyye: memuriyet gereği
hasebiyle: yüzünden; dolayısıyla; bu nedenle
hasılat Kirası: Kiraya verenin, bir bedel karşılığında, hasılat veren bir malın veya hakkın kullanımını kiracıya bıraktığı sözleşme; ürün kirası.
hasîm: iki düşmandan herbiri
hâsim: hasmeden; kat'eden, kesip atan
hasren: muhasara ederek; etrafını çevirerek
hâss: özgü
hatîa: günah; kabahat; suç; yanlış; yanlışlık
havale: Yollama ödeyicisinin, para, değerli kağıtlar veya benzeri nesneleri, yollayıcı hesabına yollama alıcısına ödemek ve yollama alıcısının da bunları kendi adına teslim almak üzere yetkili kılındığı sözleşme.
hâvi: kapsar; kapsayan; içeren; içerir
havza-i fahmiyye: kömür havzası; kömür bulunan bölge
haylûlet: engel olma; araya girme; yolu kapama
hayr (hayır): iyilik; iyi; faydalı iş; yarar
hayrât: sevap kazanmak için yapılan hayırlı işler; sevap için kurulan müessese
hazine: Devletten ayrı bir kişilik oluşturmamakla beraber, bir taraftan bütçenin uygulanmasına ilişkin işlemleri, diğer taraftan da kamu gelir ve giderlerinin zaman olarak uygunluğunu sağlayan merkezi örgüt; Maliye Bakanlığı ve maliye dairelerinden oluşan örgüt; devlet kasası.
heder olma: ziyan olma
hedm: yıkma; harap etme
hidematı amme: kamu hizmeti
hıfz: saklama; koruma
hibe: bağışlama
hilafı: tersi; aksi; zıddı
hilkat: yaratılma; yaratılış; tabiat
himaye: koruma; korunma; birine arka çıkma
hini dava: dava sırasında
hini hacet: gerektiğinde
hisse-i şayia: yaygın hisse; ortak pay
hitâm: son; bitim; tükenme; nihayet
hizmet sözleşmesi: İşçinin, belirli veya belirsiz bir zaman süresi içinde iş görmeyi ve işverenin de ona bir ücret vermeyi üstlendiği sözleşme.
hod-be-hod: kendi başına;kimseye danışmadan;kendiliğinden
huda: aktarma
hudûs : sonradan peyda olma
hukuki işlem: Bir veya birden çok kişinin, hukuksal bir sonuca yönelttiği irade açıklaması.
hukukun şeklî kaynakları : Hukuk Kurallarının hangi şekillere bürünmüş olarak bize verildiğini ve nerelerde bulunduklarını göstere kaynaktır.
hulâsa :özet
hulûl : gelip çatma; girme; borcun vadesinin gelmesi
hüsnü ceryan: iyi icra etmek
husule gelmek: doğmak; ortaya çıkmak; meydana gelmek; oluşmak
husûmet: hasım olma durumu; hasımlık; düşmanlık; (davada) karşı taraf olma
husûsat: bakımlar; işler; şekiller; yollar; konular; meseleler; maddeler
hususî: özel; kişiye ait
hüccet :senet; delil; belge
hükkâm: hakimler; yargıçlar
hükmî şahsiyet: tüzel kişilik
hükümsüzlük: bir hukuki işlemin, kanunun öngördüğü şekilde yapılamaması veya kanuna aykırı olarak yapılması halinde hukuki sonuç doğurmamasıdır.