TİLKİ İLE KEKLİK Dolaşırken tilki, bir keklik görür, Geçip karşısına, öylece durur. Başlar hayranlıkla kekliği seyre, Tilkinin hâlini gören keklik de: "Ne gördün ki böyle, ey can dostu sen, Bana hayran hayran bakışın neden?" "Ey güzeller şahı!" der kurnaz tilki, "Benim sözlerime inanmazsın ki... Güzel gözlerine yandım ki sorma, Yaman bakışına kandım ki sorma! Çok güzelsin, Hak nazardan saklasın. Düşünüyorum da gözünü yumunca Yine böyle güzel ve tatlı mısın? Hani bir de öyle görünsen bana." Keklik "N'olacak" der, gözünü yumar, Tilkinin seyredeceğini umar. Nicedir avını kollayan tilki Hemen şahin gibi kapar kekliği. Düşünen dertli kuş, der ki tilkiye: "Ey bilgili avcı, kurnaz oyuncu! Yüzlerce aferin, binlerce övgü... Haberin olsun ki, şahlara lokma Ve padişahlara yemeğim ama Mevlâ'm sana kısmet etti bir kere. Telâş ve acele etme boş yere, Böyle bir nimete şükret evvelâ Ondan sonra ye iştah ve huzurla." Tilkiyi bu sözler epey etkiler, "Evet, evet, doğru olan budur." der, Ve şükretmek için ağzını açar Açılan ağızdan, keklik pırr uçar. Tilki bozularak "Bir ders olsun!" der, Kurtulan keklik de "Bir ders olsun!" der, "Uykusu gelmeden gözünü yumana!" Gaflet bağlamasın gözünü sakın Çünkü açıkgözler pusuda durur. Çokları azıcık gaflet yüzünden Nice acıların tutsağı olur. A. Vahap AKBAŞ