Konu
:
Adım Adım İngilizce
Tekil Mesaj gösterimi
05.12.08, 03:16
#
33
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
SERDEM
S.Moderators
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910
Puan Grafiği
Rep Puanı:11076
Rep Gücü:20
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
Ettirgenler : Causatives
Ettirgenler : Causatives
Causative kelimesinin kök hali cause kelimesidir. Cause sözcüğünün isim (noun) olarak anlamları:
a) Temel, baz, zemin, faktör, belirleyici, neden ve sonuç, niçin, mazeret, orijin, primitive, motif,
b) Prensip, hareket, ilgi, mesele, kampanya, aktivite şeklindedir.
Fiil (verb)
olarak anlamları ise aşağıdaki gibidir:
Neden olmak, ortaya çıkarmak, meydana getirmek, hayata geçirmek, bir şeyin kökünde yatmaktır.
Gramer biliminde, bir iş, sahibi tarafından başka bir kişi veya şeye yaptırılırsa, bu durumu açıklamak için ettirgen cümle gerektirir. Türkçede yaptırmak, ettirmek, çalıştırmak, koşturmak, götürtmek, getirtmek vs. şeklinde geçer. İngilizcede yaygın bir yapıdır. Her türlü geçişli veya geçişsiz fiilde ettirgen yapı olanaklıdır.
Ettirgen cümlelerde, bir işi başkasına yaptırtmak için bazı fiiller kullanırız. Bu amaçla kullanılan fiiller genellikle aşağıdakilerdir.
have, get,
let, make, allow, permit require, motivate, convince, hire, assist, encourage, employ, force,
Bu fiiller, işi kendisinei yaptırttığımız kişiyi veya nesneyi ve mastar fiil (infinitive) kullanımını gerektirir.
Ancak, ettirgenlerin esas olarak üç fiili vardır. Bunlar
“Have, Get, Make”
fiillerdir. Ettirgen olarak kullanıldığı zaman bu fiillerin anlamları birbirine yakındır ama aynı değildir. Buna dördüncü olarak, let fiili de genellikle eklenir.
Ettirgenler farklı derecelerde de olsa, neden-sonuç ilişkisi anlatır.
1- Have:
Kullanımı çeşitlidir.
Bir şeyi yaptırmak. Bu tür ettirgen cümlelerde işi yapan kişi önemli değildir. Dolayısıyla, işi yapan belli değildir. Sadece yapılan iş anlatılır.
Formul = subject =özne + have(had) + something(=bir iş, hareket) + done (fiilin üçüncü hali)
Örnekler:
I had my hair cut =
Saçımı kestirdim. (Kimin kestiği beli değil)
She will have her blood pressure examined. =
O kan basıncını ölçtürecek. (Kimin ölçeceği belli değil).
We had our cow slaughtered. =
İneğimizi kestirdik. (Kimin kestiği belli değil)
I had all the knives in the kitchen sharpened. =
Mutfaktaki tüm bıçakları bileylettim.
She got her piano tuned. =
Piyanosunu ayaralattı.
We should have this text translated into English. =
Bu metni İngilizce’ye tercüme ettirmeliyiz.
They had the ceiling whitewashed. =
Tavanı badanalattılar.
Let us have this wood chopped up. =
Bu tomruğu kestirelim.
The subscription should be renewed periodically. =
Abonelik devrevi olarak yenilenmelidir.
Birisine doğal görevi olan bir şeyi, zorlamaksızın yaptırdığımızda veya birisine herhangi bir konuda iş yapma sorumluluğunu yüklediğimizde kullanılır.
Yani,bir işin başkası vasıtasıyla yapıldığını, başarıldığını anlatır.
Formül :
subject = özne + have(had) + somebody (birisi, bir kimse) + do + (fiilin mastar hali) + something
Örnekler:
I will have the mechanic fix the car. =
Tamirciye (özne = subject) arabamı (something = konu = theme)) tamir ettireceğim.
He had everybody in the room keep quiet. =
Odadaki herkesi susturdu.
The manager had all the staff work properly. =
Yönetici herkesi düzgün çalıştırdı.
Please, have your secretary e-mail me the report. =
Lütfen sekreterine raporu bana e-postalat.
Baskısız Önerileri anlatır.
Why don’t you have this room painted yellow. =
Bu odayı niye sarıya boyatmıyorsun.
Have your company audited. =
Şirketini denetimden geçirt.
You should have your money invested in treasury bonds. Paranı hazine bonosuna yatırmalısın(yatırmış olmalısın).
Kaza ve doğal afetlerde have kullanılır.
He had his son drown away by the flood. =
Oğlunu sele kaptırdı.
I had my car crashed into the wall. =
Arabamı duvara toslattım.
You had your nose broken in a fight. =
Burnunu bİr dövüşte kırdırdın.
İnsanlarla ilgili sorumluluk ifade eder.
He had his best friend hit by strangers.=
En iyi arkadaşını yabancılara dövdürdü.
I’m having her educated in best schools. =
Onu en iyi okullarda okuttuyorum.
I wil have all my assets insured. =
Bütün varlığımı sigorta ettireceğim.
Başarı ifadelerinde, öğretme, ikna etme veya cesaretlendirmede
He had me driving in a week. =
Bana sürücülüğü bir haftada öğretti.
They had the people in the party dancing. =
Partideki herkedsi dans ettirdiler.
She had all the family talking to one another. =
Ailede herkesi birbiriyle barıştırdı.
The doctor had the patient walking in only a week. =
Doctor sadece bir hafta içinde hastayı yürüttü.
The English teacher can have all his students talking English in three months. =
İngilizce hocası bütün talebelerini üç ayda İngilizce konuşturabilir.
Kararlılık gösterirken
I won’t have this class used as a meeting-place. Bu sınıfı toplantı yeri olarak kullandırmayacağım.
You won’t have me do the same mistake again. =
Beni bir daha ayni hatayı yaparken görmeyeceksin.
From now on, I won’t have anybody talk to me this way.=
Kimseyi kendime böyle konuşturmam(konuşturmayacağım).
Bir olayı yaşamak, deneyim geçirmek anlamında kullanılır.Genellikle olay tatsız bir olaydır.
I had my wallet stolen =
Cüzdanımı çaldırdım.
We had our luggages examined in customs. =
Bavullarımız gümrükte incelendi.
They had their lives saved by the government. =
Hayatlarını devlete kurtartılar.
Soru cümleleri
When do they have their shoes polished? =
Ayakkabılarını ne zaman cilalatırlar?
Did you have your shirt ironed? =
Gömleğinmi ütülettinmi?
Where shall I have my suit dry-cleaned?
Elbisemi nerede kuru temizleteceğim?
2- Make: Birisine bir işi zorlayarak yaptırmak. Bunda neden-sonuç ilişkisi çok barizdir.
Eş anlamlı fiiller = force = compell = oblige = zorlamak, mecbur etmek
Formül : subject = özne + make(made) + somebody + do + something.
Örnekler:
I made my students come to class in time. =
Öğrencilerimi sınıfa zamanında getirttim. ( Onları zamanında gelmeye zorladım)
He made me go home. =
Beni eve göndertti.
She always makes me cry. =
O beni hep ağlatır.
The colonell made his army marsh in the rain. =
Albay ordusunu yağmurda yürüttü.
We make our children speak gently. =
Çocuklarımızı güzel konuştururuz.
If you don’t do your job, l’ll make you do it. =
İşini yapmazsan, ben sana yaptıracağım.
Noone can make me work if I don’t want to. =
Ben istemediğim takdirde kimse beni çalıştıramaz.
He made her apologise for her mistake. =
Hatasından dolayı ona özür dilettiler
He made them lose their temper. =
Onlara kontrollerini kaybettirdi.
The police inspector made the killer confess the crime. =
Polis müfettişi caniye suçunu itiraf ettirdi.
The lieutenant made the soldiers destroy the enemy. =
Teğmen askerlerine düşmanını imha ettirdi.
He can’t make his wife make tea. =
Karısına çay yaptıramıyor.
3- Get :
Have ile make arasında bir yerdedir. Uygulamada çok kez have ile ayni anlamda kullanılır. Ama
“get”
daha sınırlayıcı ve güçlüdür. Get daha çağdaş İngilizcedir.
Bir işi başkasına onu ikna yaptırdığımızda kullanırız. Bazen başarı halini de ima eder.
Formül
=
Subject=Özne + get +somebody + to do something + V1 = fiilin birinci hali
Örnekler
I got her to tell me he truth. Bana gerçeği anlattırdım. = bana gerçeği anlatmaya onu ikna ettim.
They got everybody to help the poor. =
Herkesi fakirlere yardım ettirdiler.
He always gets his daughter to clean the mess. =
Pisliği daima kızına temizletir.
I got my friend to write an essay for me. =
Arkadaşıma bir makale yazdırdım.
She got her husband to buy precious jewellery. =
Kocasına pahali mücevherler aldırttı.
Get this work done. =
Bu işi yaptırt.= Zorlamaya yakın bir ikna
İşi yapanın önemsiz olduğu durumlarda “get” kullanılabilir.
Bu tür kullanımda, have ile bir farkı yoktur. İkisi de birbiri yerine geçebilir. Konuşma dilinde “get something done” daha yaygındır.
Formül :
Subject = özne + get + something + done = V3
Örnekler:
I wll get all the machinary oiled =
Bütün makineları yağlatacağım.
Big companies get market surveys done for their products. =
Büyük şirketler ürünleri için pazar araştırması yaptırırlar.
c) Birisini, aldatarak bir iş yaptırdığımızda.
Örnekler:
Somehow I got my son to take the bitter mediicne. =
Bir şekilde oğluma acı ilacı içirdim.
He is trying to get me to believe his lias. =
Beni yalanlarına inandırmaya çalışıyor.
The boss got the staff to agree to a low increase in salaries. =
Patron alışanlara düşük bir maaş zammını kabul ettirdi.
4- Let : İzin vermek, müsaade etrmek, salmak anlamına gelir. Birisine bir şey yapması için izin vermeyi anlatır.
Let + somebody + do + something
SERDEM
Açık Profil bilgileri
SERDEM - Özel Mesaj gönder
SERDEM - Daha fazla Mesajını bul