B)B) To Have 1)Tanımlar ve Açıklama En yaygın olarak kullanılan ve bilinen anlamında “sahiplik (iyelik)” bildirir. Üçüncü tekil şahıs halinde “has” şeklini alır. Mesela, She (he) has a pretty face = Güzel bir yüzü var. I have much money = Çok param var. We have some problems = Bazı sorunlarımız var. 2)İkinci ve Üçüncü Hali “Had” Şeklindedir. They had a big house. = Büyük bir evleri vardı.= Büyük bir eve sahiptiler. We had lived in different cities. = Farklı şehirlerde yaşamıştık. 3)Yemek, İçmek, Banyo yapmak vs gibi Eylemler için Kullanılırlar. - We have dinner at 7 o’clock. = Saat yedide akşam yemeği yeriz. - They have lunch at a restaurant. = Öğle yemeğini lokantada yerler. - I have a bath every morning. = Her sabah banyo yaparım - have a say = Söz sahibi olmak He has the final say in the family. 4- To Have fiiliyle Emir veya istek cümleleri (Imperativs with have ) - Have a look = Göz atmak Have a look at this report = Bu rapora bir göz at. -Have a nice day! = İyi günler -Have a cigarette = Bir sigara al -Have a drink = Bir içki al. -Have a rest = İstirahat et. -Have a sit = Otur 5-To Have fiiliyle Deyimler : -have’s and have-not’s = zenginler ve fakirler, varlıklılar ve yoksullar The have’s and have-not’s live together in a society = zenginler ve fakirler toplumda beraber yaşarlar. 6-Hem yardımcı fiil hem esas fiil olarak kullanılabilirler She has a new car = Onun yeni bir arabası var. I have some money = Param var , gibi cümlelerde ana fiildir. I have seen you = Seni gördüm, cümlesinde ise yardımcı fiildir. She has loved nobody = O kimseyi sevmedi. 7- “Have” Yardımcı Fiil Olarak Perfect Tense Kiplerini Yaratır Present Perfect Tense I have been to London many times = Çok kez Londra’da bulundum. He has seen so many countries = Bir çok ülke gördü. Present Perfect Continous Tense I have been learning English for five years = Beş yıldır İngilizce öğrenmekteyim. He has been working very hard = O çok sıkı çalışmakta. Past Perfect Tense I had done my homework before someone visited me = Birisi ziyaret etmeden önce ödevimi bitirmiştim. Ali was very hungry, because he hadn’t eaten anything for the whole day = Ali çok açtı, çünkü bütün gün hiçbir şey yememişti. Past Perfect Continous Tense I was so tired when I came home. I had been walking all the day. = Eve geldiğimde çok yorgundum. Bütün gün yürümüştüm. He looked so dirty because he had been fixing his car since early in the morning. = Çok kirli görünüyordu çünkü sabaın erkeninden berfi arabasını tamir etmekteydi. Bu zaman kipleri ilgili bölümlerde incelendiğinden ayrıntıya girmiyorum. 8-Soru Cümleleri Yapar: Yardımcı fiil olarak soru cümleleri yapar: Have you got a car ? = Araban var mı? Have I seen you before = Seni daha önce gördüm mü? Has he been to the zoo = O hayvanat bahçesine gitti mi? 9-Uzun sorulara kısa yanıtlar En uzun cümlelere dahi have ile çok kısa yanıtlar verilebilir. Have you seen your uncle dancing like a professional dancer ? (Amcanın profesyonel bir dansçı gibi dans ettiğini gördünmü?) uzun sorusuna aşağıdaki kısa yanıtlar verilebilir. Yes, I have veya No, I haven’t C-To Do 1-Tanım ve Açıklamalar: Üçüncü tekil şahısta “-es” takısı alır. Geçmiş zamanda “did”, past participle yani 3. halde “done” biçimini alır. Hem esas (ordinary) fiil olarak, hem de yardımcı fiil olarak görev yapar. İngilizcede en önemli fiillerden biridir veya en önemlisidir. Hem yardımcı fiil hem esas fiil olarak işlevini biraz ayrıntıya girerek incelememiz yararlı olur. Esas fiil olarak anlamı yapmak, etmektir. Fakat Türkçeye tercümede “to make” sözcüğünün karşılığı da aynıdır. İngilizce’de tabii ki bu iki kelime arasında farklar var. Dolayısıyla, ne zaman “do”, ne zaman “make” kullanılacağı haklı olarak tereddüt uyandırır. Aşağıdaki bilgiler bu karışıklığı önlemede size yararlı olacaktır. 2-“Do” Fiiliyle Kullanılan Günlük Faaliyetler · -Gündelik uğraş ve işler “do” ile ifade edilir. Dikkat edilirse, bu işler genellikle fiziki bir nesne yaratmaz. · · -Job ( İş, görev). We always do our job properly. = Biz daima görevimizi düzgünce yaparız. · - Work (çalışma). You did a good work = İyi iş yaptın · -Homework (Ev ödevi) Students should always do their homework in time. = Talebeler görevlerini daima zamanında yapmalıdır. · -Housework (Ev işi) My wife hates housework. = Eşim ev işinden nefret eder. · -Ironing (Ütülemek, Ütü yapmak) She always irons her big brother’s clothes. = Abisinin elbiselerini daima ütüler. · -Do the dishes ( Bulaşık yıkamak ) You love eating, but you dislike doing the dishes. = Yemeyi seviyorsun ama bulaşık yıkamaktan nefret ediyorsun. · -(Do (the) cleaning = Temizlik yapmak) Who will do the cleaning? = Temizliği kim yapacak ? · -(Do (the) washing up = Çamaşır yıkamak) Yesterday, my wife did the washing up while I was mending the roof. = Dün eşim ben çatıyı onarırken çamaşır yıkadı. · -(Do (the) shopping = Alışveriş yapmak) It’s a pleasure to do shopping when you have money in your pocket. = Cepte para olunca alışveriş yapmak bir zevktir. 3- Genellemeler: Genellemelerde do fiilini kullanılır. Yani, bir faaliyeti tam olarak isimlendiremiyorsanız, do fiiline başvurmanız gerekiyor. Bu durumda aşağıdaki kelimeler kullanılır: - Something (bir şey, herhangi bir şey) I want something to eat = Yiyecek (herhangi) bir şey istiyorum. - Nothing (hiçbir şey) I have nothing to give you = Sana verecek hiçbir şeyim yok. - Anything (herhangi bir şey, hiçbir şey) I don’t need anything = Hiçbir şeye ihtiyacım yok. - Everything (herşey) I can do everything to please her. = Onu memnun etmek için herşeyi yapabilirim. 4- Do ile Cümleler Birçok önemli ifadeler “do” fiilini alır. Bunların çoğu idiomatik yani deyimseldir ve hepsi birbirinden önemlidir. O kadar ki “do” nun bu kullanımlarını öğrenen bir insan İngilizce’de önemli bir merhale almış sayılır. -How do you do? = Tanıştığımıza memnun oldum. İlk kez tanışan veya tanıştırılan iki insan birbirine bu sözleri söyler. - Nothing doing= Yapılacak bir şey yok. İlgi çekici bir şey yok. Sana yardımcı olamam. There is nothing doing here. Let’s leave = Burada enterasan bir şey yok. Gidelim -That will do = Yeter, yeterli, bu kadarı kafi. That will do. I won’t listen to you anymore= Bu kadar yeter. Seni daha fazla dinlemeyeceğim. I can give you 100 Tl. Will that do? = Sana 100 TL verebilirim. Yeterli mi? I am afraid you ,will have to do with a spoonfull of sugar = Korkarım, bir kaşık dolusu şekerle yetinmek zorunda kalacaksın -It doesn’t do to... = Doğru veya tavsiyeye şayan değil. It doesn’t do to underestimate the rivals. = Rakipkeri küçümsemek doğru değildir. -Do better = Daha iyisini yapmak, daha iyi performans göstermek You have to do better in the next semester.= Gelecek yarıyıl daha iyi çalışmalısın. You’ve got CC. You could do better than that. = Notun CC. Bundan daha iyisini yapabilirdin. -Do badly = İşini becerememek, kötü performans göstermek The company did badly last year. = Şirket geçen yıl kötü performans gösterdi. Some students have done very badly in the last exam. = Bazı öğrenciler son sınavda çok başarısız oldular. -Do one’s best = Elinden geleni yapmak veya elinden gelenin en iyisini yapmak. |