Rather:
She’s rather old for me. O benim için çok yaşlı.
Workers work rather more than boses. Çalışanlar patronlardan çok daha fazla çalışırlar.
It was rather a depressive story. Oldukça depresif bir hikayeydi.
2-Much/far/a lot: Çok, fazla
His qualifications are a lot / far better than those of other employeess. Onun özellikleri diğer çalışanlardan çok daha iyi.
I far prefer swimming to boxing. Yüzmeyi boksa fazlasıyla tercih ederim.
He is much happy than before. Eskisinden çok daha mutlu.
I was so sick yesterday. But today, I am a lot beter. Dün çok hastaydım. Ama bugün çok daha iyiyim.
Süreyya is far more faster than her rivals. Süreyya rakiplerinden çok daha hızlıdır.
Your work is much more satisfactory than those of other students. Senin çalışman diğer talebelerinkşnden çok daha tatminkar.
3- A little bit/ a little / somewhat: biraz, bir dereceye kadar, bir parça
You are a bit / a little / somewhat wrong in that subject
He is a little lazy. O biraz tembeldir.
I was a little bit surprised to meet him at such a place. Ona öyle bir yerde rastladığım için şaşırdım.
She is somewhat upset with me. O bana biraz kırgın.
4- Enough / fairly: yeterli, yeter
The goods in that shop are fairly cheap. Bu dükkandaki mallar oldukça ucuz.
They are cheap enough to buy. Satın alınacak kadar ucuzlar.
Fairly enough: Oldukça yeterli.
5- too - very – enough
very : çok, fazla (ama aşırı değil),
Too: çok, çok fazla, aşırı, gereğinden fazla
Enough: yeterli Too: Aşırı, gereğinden fazla, ihtiyaç duyulandan fazla Cümleye olumsuzluk katar.
You came too late. Çok geç geldin.
The soup was too salty. Çorba çok tuzluydu.
Ther weather is too hot. Hava aşırı sıcak
He is too old. O çok (aşırı) yaşlı.
Aşağıdaki kullanım şekline dikkat edin.
He is too young to marry. Evlenmek için çok genç.
The coffe was too cold to drink. (Kahve içilemeyecek kadar soğuktu.)
This car is too expensive for me to buy. Bu araba benim için alınamayacak kadar pahalıdır.)
He talks too quickly to understand. O anlaşılamayacak kadar hızlı konuşuyor.
Dikkat: Özellikle günlük konuşma dilinde artık”too” very ile aynı anlamda kullanılıyor..
Very:
çok, fazla anlamındadır. Ama; "too" zarfından farklı olarak, aşırı, gereğinden fazla demek değildir. She is very beautiful. O çok güzeldir.
I am very happy. Ben çok mutluyum.
He is very talented. O çok yeteneklidir.
I was very angry. Çok kızgındım.
Enough: Yeterli, kafi, gereği kadar
sıfattan sonra kullanılan tek zarf “enough”tır. Diğer zarflar sıfattan önce kullanılır
I have enough money. Yeterli param var.
There isn’t enough water in the tank. Tankta yeterli su yok.
He is experienced enough to solve this problem. O bu sorunu çözecek kadar deneyimlidir.
Fair enough. Bu kadar yeter.
6- Hardly – Scarcely – Barely: Hemen hemen hiç, hiç, ancak, güçbela, zar zor
Üçünün de anlamı ayndır. Her üçü de kullanıldıklarında cümleye olumsuzluk katarlar. Bunların kullanımını iyi öğrenmek gerekir.
He can hardly see. O pek göremez.
I can hardly hear you. Seni (hemen hemen) hiç duymuyorum.
She is hardly/barely/scarcely tolerable. Ona tahammül edilemez.
We have just barely missed the bus. Otobüsü ucu ucuna kaçırdık.
Derece zarfları kelimenin anlamını zayıflatır veya sınırlar, oysa pekiştiriciler anlamı güçlendirir.
Your English is good. İngilizcen iyi. Your English is very good. İngilizcen çok iyi.
Your English is quite good. İngilizcen oldukça iyi.
Very:
She is very friendly. O çok dostane bir insandır.
He is not a very polite person. O çok kibar bir insan değildir.
They cannot learn very quickly. Onlar çok hızlı öğrenemez.
Her work is very much better. Onun çalışması çok daha iyiThe latest news has very much interested us. Son haberler bizi çok ilgilendirdi.
Much/So/Such a /an:
I enjoyed your speech very (so) much.Hitabetinden çok zevk aldım
You know that I love you so much. Seni çok sevdiğimi biliyorsun
He is such a nice person that everybody likes him. O kadar iyi bir insan ki herkes onu sever
He can speak much English. İngilizce’yi iyi konuşur.
It was so important ana event that we could never forget it.
I am so young and you are so old. Ben çok gencim ve sen çok yaşlısın
Too/ As well / not ...either/also:
I like classical music too / as well. Klasik müzik de severim.
I don’t like mathematics and I don’t like science either. Matematiği sevmem, ayrıca feni de sevmem. She is also angry with me. O da bana kızgın.
I should also have gone to post office. Ben de postaneye gitmiş olmalıydım.
I also know how to play basketball. Basket oynamasını da bilirim.
J.Sentence Adverbs – Cümle Zarfları:
Strangely, he made no mistake at all. Tuhaftır ki, hiç bir hata yapmadı. Frankly, I don’t like him very much. Açıkçası, onu pek sevmem. Honestly, I am not so pleased with her performance. Dürüstçesi, onun performansından pek memnun kalmadım. Hopefully, he won’t fail in the exam. İnşallah, sınavda başarısız olmaz. Admittedly, we were a bit too hard on him. Kabul etmek gerekir ki, ona biraz aşırı sert davrandık. Unfortunately, I was the looser. Maalesef, kaybeden ben oldum. Fortunately, we didn’t miss the last train. Şans eseri, son treni kaçırmadık. İnterestingly, nobody objected his strange offer. İlginçtir ki, kimse onun tuhaf önerisine itiraz etmedi. More importantly, I did it my way. Daha önemlisi, herşeyi bildiğim gibi yaptım. Conjunktive Adverbs - Bağlaç Zarfları Bağlaç Zarfları (adı üzerinde), iki cümleyi birbirine bağlar, onları birleştirir. En yaygın olarak kullanılan bağlaç zarflarının bazıları şunlardır:
Also: de, dahi, ayni zamanda, keza, hem, hem de
Consequently : Sonuç olarak, neticede
Finally : Sonunda, en sonunda, nihayet
Furthermore : Ayrıca, ilaveten, bir de,
Hence : Bundan dolayı, bu nedenden dolayı,, bu zamandan, itibaren. Henceforth : bundan sonra, bundan böyle
However : Mamafih, ancak, halbuki
Incidentally : Tesadüfen, aklıma gelmişken, fazladan
Indeed : gerçekten, hakikaten
Instead : yerine, karşılık olarak (instead of)
Likewise : benzer şekilde
Meanwhile : Bu arada, arada, iken, ayni zamanda
Nevertheless = nonetheless : Bununla beraber, mamafih, yine de
Next : Sonra gelen, en yakın, sonar
Otherwise : aksi takdirde, yoksa
Still : hala, yine de
Then : sonra
Therefore : bu nedenle, bundan dolayı,
And : ve, böylece Thus : Böylece, bundan dolayı
K.Position Of Adverbs – Zarfların Yeri1. Cümle başında kullanılan zarflar:
Actually – gerçekten, fiilen, hakikaten
Admittedly – kabul etmek gerekir ki
Afterwards – daha sonra
Altogether – hep beraber
Evidently - açıkça, zahiren
Eventually : En sonunda, netice olarak
First – ilk, ilk önce
Fortunately – şans eseri, şansına
Unfortunately – maalesef, ne yazik ki
Generally – genel olarak , genellikle
However – Ancak, mamafih, halbuki
Indeed – gerçekten, hakkaten
Kindly – nazikçe , kibarca , lütfen
Lately – son zamanlarda
Luckily – şans eseri , şansa bak ki
Naturally – doğal olarak, tabiatiyle
Next – bir sonraki, sonraki, sıradaki
Now – şimdi, halen
Originally – orijinal olarak, işin başında
Perhaps – belki
Personally – şahsen, kişisel olarak
Possibly – muhtemelen, ihtimalen
Soon – yakında
Suddenly – aniden, ansızın, apansızın
There – Orada
Usually – genelikle
2. Fiilden sonra , am/is/are/should/would/was/were/can/have/may gibi yardımcı fiillerden önce kullanılan zarflardır:
Absolutely – mutlak olarak, kesinlikle
Almost – hemen hemen, neredeyse
Completely – tamamen
Considerably – önemli miktarda veya ölçüde
Entirely – tamamen, bütün olarak, tam olarak , baştan aşağı
Greatly – büyükçe, büyük ölçüde
Immensely – yoğun olarak, büyük
Much – çok, fazla
Partly – kısmen
Rather – daha ziyade
Scarcely – ucu ucuna, ancak
Thoroughly – bütün olarak , tam olarak
Always – daima , her zaman
Already – hali hazırda, şimdiden
Continually – sürekli, devamlı olarak
Frequently – sık sık
Generally – genellikle
Hardly – zorlukla, ancak
Just – tam, henüz
Never – asla, hiçbir zaman
Nearly – hemen hemen
Occasionally – ara sıra, okazyonel olarak
Often – sık sık, sıkça
Rarely- nadiren, ender olarak
Regularly – düzenli olarak , regüler olarak
Seldom – seyrek olarak , nadiren
Sometimes- bazen
Doubtless – şüphesiz
Most likely – çok muhtemelen, kesine yakın
Unlikely – imkansız, ihtimal dışı
Most unlikely – kesinlikle imkansız
3. Çoğu hal, yer, zaman zarfları cümle sonunda bulunur ama anlama vurgu yapmak için cümle başına alınabilir:
Dates – tarihler
Days – günler
This morning – bu sabah
This afternoon – bu öğleden sonra
Today – bugün
Tomorrow – yarın
This month – bu ay
Nexy year – gelecek sene
Quickly – hızlıca, çabukça
Slowly – yavaşça, ağırdan
Weekly – haftada bir, haftalık
In Adapazarı – Adapazarı’nda
At Karaman – Karaman’da
Here – burada
There – orada