Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17.02.08, 16:15   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
tualim
Administrator
 
tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 2.920
Konular: 3793
Puan Grafiği
Rep Puanı:22464
Rep Gücü:20
RD:tualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond reputetualim has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 125
207 Mesajına 2.103 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart Türkiye Cumhuriyeti (8.Bölüm)

ı-Türk-Fransız Münasebetleri ve Hatay Meselesi :
Lozan'dan arta kalan Osmanlı Borçları Meselesi'nin 1933'te yapılan bir antlaşma ile halledilmesi, Türk-Fransız münasebetlerinin dostane bir mahiyet kazanmasına sebep olmuştu. 1932-1939 döneminde Türkiye ile Fransa arasında münasebetleri etkileyen olay, Hatay Meselesi (İskenderun Sancağı) olacaktır.


İskenderun Sancak'ı, ekseriyetinin Türk olması nedeniyle Misak-ı Millî sınırları içinde idi. Ancak 1921 tarihli Ankara İtilâfnamesi Sancak'ın Türk sınırları dışında bırakılmasını öngörmüştü. İtilafname, sancağa özel bir statü vermekle birlikte, bölgedeki Türk unsurunun çıkarlarını da gözetmekte idi. Lozan da sancak'ın bu yapısı aynı şekilde teyit edilmiştir. Dolayısıyla Sancak, Suriye gibi Fransız mandası altına girmiş oluyordu.


Fransa'nın, 9 Eylül 1936'da Suriye'ye bağımsızlığının verilmesi yönünde bir antlaşma yapması, Suriye sınırları içinde yer alan sancak meselesinin tekrar gündeme gelmesine yol açmıştır. Çünkü Sancak da Suriye'nin yönetimine girecekti. Bu mesele 1936'dan 1939'a kadar Türk-Fransız münasebetlerinde gerginlik yaratacaktır.


Türkiye, 9 Ekim 1936'da Fransa'ya verdiği bir notada Suriye'ye yapıldığı gibi İskenderun Sancağına da bağımsızlık verilmesini talep etti. Fransa verdiği cevabî notada konuyu Milletler Cemiyetine havale etmeyi teklif etti. Türkiye bu teklifi kabul etti.


Türkiye, Sancak Meselesi'ne büyük önem vermiştir. Atatürk bu önemi şöyle ifade etmektedir;"...Milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca mesele, hakiki sahibi öz Türk olan "İskenderun-Antakya" ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde,ciddiyet ve kat'iyetle durmaya mecburuz".


14-16 Aralık 1936'da toplanan Milletler Cemiyeti, Sancak Meselesi için üç kişilik gözlemci heyeti tayin etti.20 Ocak 1937'de tekrar toplanan konsey İngiltere'nin Türk tezini desteklemesi sonucunda Sancak'ta ayrı bir statünün oluşturulmasını kararlaştırdı.


Bu yeni statüye göre;İskenderun ve Antakya iç işlerinde tam bağımsız, fakat dışişlerinde Suriye'ye bağlı kalacak, ayrı bir anayasası olacak, resmî dili ise Türkçe olacaktı. Daha sonraki görüşmelerde resmî dil Türkçe ve Arapça olarak kabul edilmiştir. Sancak'ın ülke bütünlüğü Türkiye ve Fransa tarafından teminat altına alınacaktı. Fransa ile 29 Mayıs 1937'de bu teminatı sağlayan ve Türkiye-Suriye sınırını tespit eden bir antlaşma yapılmıştır.


1937 yılında, yeni sistem Sancak Meselesi'ni tamamen halledememiş, birtakım sıkıntıların meydana gelmesine neden olmuştu. Suriye halkı Hatay'a bağımsızlık verilmesini protesto etti.


Fransızlar ise Sancak'taki Arapları ve diğer azınlıkları kışkırtma yoluna gitti. Milletler Cemiyeti gözetiminde hazırlanan Sancak anayasasına göre, 1937'de seçimlerin yapılması gerekirken bölgedeki olumsuzluklar yüzünden seçimler ertelendi. Türkiye, Sancak'taki Fransız valisi ve memurların davranışlarının yarattığı gerginlik üzerine Hatay sınırına 30.000 kişilik bir kuvvet yığdı.


Avrupa'nın içinde bulunduğu gerginliğin artması ve İkinci Dünya Savaşının eşiğine gelinmesi, Fransa'yı Hatay Meselesi'nde Türkiye'ye karşı daha yumuşak bir politika takip etmesine sebep olmuştur. 3 Haziran 1938'de Türkiye ve Fransa arasında yapılan askerî antlaşma ile Sancak statüsünün korunması öngörülmüştür. Bu antlaşma gereğince Türkiye ve Fransa Sancak'a 2500'er kişilik bir kuvvet göndermiştir. Askerî antlaşmanın imzalanmasından sonra iki ülke arasında 4 Temmuz 1938'de bir dostluk antlaşması daha imzalanarak Sancak Meselesi'nin hallinde önemli bir adım daha atılacaktır.


Sancak'ta Ağustos 1938'de yapılan seçimlerde,Türk topluluğu 40 milletvekilliğinden 22'sini kazanmıştır.
2 Eylül 1938'de toplanan Sancak Meclisi, İskenderun Sancak'ına Türkçe adıyla "Hatay Devleti" ismini vermiştir.


Hatay Meselesi'nin halledilmesinden sonra Türk-Fransız münasebetleri hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir.23 Haziran 1939'da Ankara'da iki ülke arasında imzalanan antlaşma, karşılıklı yardımı öngördüğü gibi, Hatay'ın Türkiye'ye katılma talebinin Fransızlar tarafından kabul edilmesine sebep olacaktır.


Nihayet, 29 Haziran 1939'da son toplantısını yapan Hatay Meclisi oy birliği ile ana vatana katılmaya karar vermiştir.


Hatay'ın kazanılmasında, Avrupa'nın içinde bulunduğu buhranlı dönemin etkisi, İngiltere'nin Türkiye'yi destekler mahiyette tavır alması önemli faktörler olarak gösterilebilir. Ancak en önemli faktör, 1936'dan sonra daha güçlü bir Türkiye'nin varolması ve Türk dış politikasının bu dönemde kararlı ve tavizsiz bir şekilde tatbik edilmesidir.


6-Türk İnkılâbının Dayandığı İlkeler:
Atatürk, devlet adamı, başkumandan ve fikir adamı olarak temayüz etmiştir. Dünya tarihinde, devlet adamı ve başkumandan olarak icraat ve mücadelelerini fikriyata istinat ettirenlerin sayıları sınırlıdır. Zira sosyal ilimlere dayanarak analiz yapmak ve senteze varmak demek olan fikriyat,hem bilgi ve kültür,hem de istidat ister.


Tarihî gelişmelerin meydana getirdiği Türk inkılâbı, bir fikir ve idealin başarıya ulaşmış hâlidir. Türk inkılâbındaki fikriyatın yönü Atatürkçülük şeklinde ifade edilir. Türk inkılâbının fikrî gücü ve dayandığı esaslara ise "Atatürk İlkeleri" denir.


Atatürkçülüğün temel ilkeleri olarak değerlendirilen altı ilkenin doğup gelişmesi Türk İnkılâbının başlangıç safhasında olmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilk tüzüğünde yer alan "Cumhuriyetçilik, Halkçılık ve milliyetçilik" ilkelerine "laiklik, devletçilik ve inkılâpçılık" ilkeleri partinin 1931'deki 3. kurultayında eklenmiştir. 5 Ţubat 1937'de yapılan anayasa değişikliği ile Cumhuriyet Halk Partisi'nin nizamnamesinde yer alan altı ilke Türkiye Cumhuriyeti'nin özellikleri olarak anayasada yer almıştır.


Türk inkılâbının amacı; Millî modernleşmeyi sağlamak Türk, toplumuna yeni bir şekil ve anlayış kazandırmaktır. Türk inkılâbı; bağımsızlığı, hür düşünceyi ve insan onurunu temel alan bir Türk rönesansıdır. Mustafa Kemal Paşa, bu anlayıştan hareketle ilk yapılacak işin "Türkleri yeni baştan Türkleştirmek" olduğunu tespit etmiştir. Bu ideallerin ileriye dönük bir şekilde gelişmesi ve korunması Atatürk ilkelerinin gerçek anlamda uygulanması ile mümkündür.

--------------Tualimforum İmzam--------------
TUALİM



Tualimforum kurallarını okuyunuz Lütfen.
Forum kullanımı hakkında bilgi için TIKLAYINIZ%TIKLAYINIZ.
Soru ve sorunlarınızı BURADAN bize yazabilirsiniz.
Kurallara uymayan kişilerin tualimforum'a girişleri yasaklanacaktır.
Lütfen imzanıza site adı, link içeren resimler koymayınız sorgusuz silinecektir.
tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla