Ben Ondokuzundaydım Öldüğümde... Ben ondokuz yaşımdaydım öldüğümde Daha ayaklarım yere basmamıştı Konmamıştı aşkın adı Gözlerim bir dilberin gözlerine bir karış mesafeden dahi bakmamıştı Ve genzime inmemişti hiç yağ kokusu Bir dağ ceylanı,yayla kekiği aklımı başımdan almamıştı Ben ondokuz yaşımdaydım öldüğümde Ondokuzundaydım şimdiye kadar söylenmiş tüm yalanlar gözlerimin önüne serildiğinde Gerçek gibi görülen yalanların Ve yalan gibi görülen gerçeklerin sahiciliği serildi önüme Ondokuzundaydım tüm doğruları gönül gözümle gördüğümde Ben ondokuzundaydım öldüğümde Daha saçlarıma ak düşmemişti Babamın saçları düştüğünde öne Kırışıklık değmemişti yüzüme Ne ayaklarım asker botuna girmiş Nede başım yaslanmıştı yar göğsüne Ben Ondokuzundaydım öldüğümde Belki de herkes öldüğü, ben dirildiğimde Ölüm bile anamın feryadı kadar canımı acıtmamıştı Köyün genç ve bekar kızları taşıdı tabutumu Ola ki birinde gönlüm kalmıştır diye Hiç olmazsa gittiğim yerde ruhum huzur bulsun diye Köyün genç ve bekar kızlar taşıdı beni musalladan öteye Ve en çok içlerinden biri ağladı adı Safiye Köyün genç ve bekar kızları taşıdı tabutumu Ola ki birinde gönlüm kalmıştır diye Hiç olmazsa gittiğim yerde ruhum huzur bulsun diye Meğer ne çok mezar var mı bu köyde Kim bilir kaç meçhul sevgili ve kaç yarım hikaye Hiç dokunma sakın bizimkine Hasrete ve sevdaya doymamış bir hayat işte Her mezar yaralı güllerin ıssız aşk tepecikleri Her tepecikde bir uludağın dumanlı gölgesi Yazkıkki bir avuç topraktır işte yaşadığının nihayeti Her ölüm aşktan inan Enfaktüs, kalp, şeker külliyen yalan Son nefeste unutamadığınsa zira canan canan... |