Dünlerin Getirdiği Dünlerin Getirdiği Gül derlemeyi bilmez bizim çocukluğumuz Türkülerde dinlediği kadarıyla tanıdı pembeyi Adam gibi sevmeyi, Sevdiği için ölmeyi duyduysa, Birkaç masaldan Hepsi o... Bastığımız kaldırım taşı Dipsiz bir karanlıktı Slogan gibi çıkardı postallarımızın gıcırtısı Sevdalanmak ayıptı Vakit yoktu anasını satayım Öyle bellemiştik Yüreğimizden inanmasak da Bütün kızlar bizim bacımızdı Hesap soracaktık vurguncudan Tefeciden, İntikam alacaktık işbirlikçiden Kim ne derse desin Değişecekti bu düzen Bu uğurda girmediysen kavgaya Adam sayılmazdın Ne mahallende ne okulda Aç kalmak, en kalitesizini içmek cigaranın Racondandı Arta kalanı yaşamın Burjuva özentisi... Yumruklaşmış ellerimizde Tırnaklarımız avucumuzu parçalarken "Güneşi zaptedeceğiz, Güneşin zaptı yakın" derken, Kollarımız ne kadar gergin Yüreğimiz ne kadar büyüktü... Sonra biz büyüdük Büyüdükçe Yüreğimizi küçülttük "Yaşamın farkına varın" dediler Bizim yerimize düşünenler Öyle uygun gördüler Acemi olduğumuzdan Bu kirli dünyada Kimimiz yitip gittik Çarpık sevdalarda Para kazanmanın erdeminden söz eder olduk Kaybettiğimize inandığımız zamanı yakalamak için olsa gerek Emekle terleyeceğini düşlediğimiz ellerimize Tutuşturulan Yeşil ya da kırmızı kağıtlarla yetindik Ve anladık ki sevgilim, Biz birbirimizi hiç sevmemişiz Ortasını çoktan geçtik şimdi ömrün Bir parça şiir, bir parça türkü Nasırlaşmış yüreklerimizi açabilecek mi ki? Belki yanlıştı, Belki göremiyorduk olamazı Ama doğru olan bir şey vardı Sonuna kadar insandı yüreğimiz Zulme direnecek kadar delikanlı, Bastığımız yeri titretecek kadar kararlı Ve kendimiz dışında herkese insaflı Hangimiz özlemiyoruz şimdi o yoksul kaldırımları? Olmadı, Olmadı biliyorum da Bu intikam bizi çoktan aşmadı mı? İşte yeniden başladık, Üstelik savaştıklarımızı tanıdık Şimdi ayrı gibi dursak da Ayrı ayrı yollarda Biliyorum dostlar Gönlümüz hâlâ aynı kulvarda... Tayfun Talipoğlu |