Güz Güz sarı yaprakları ağaçların kanatları kırık bir kuş gibi düşüyor ta buradan duyuluyor gürültüsü kalbimde dehşetli bir keder üşüyor kuru yaprakları ağaçların kanatları kırık bir kuş gibi düşüyor içerde vakitsiz basıyor keder gözlerimi kapatıp seni düşündüm seni su başında bir karaca gibi en güzel yüzünü verirken suya bir tüfeğin aynasında gördüm tam altı bahar altı koca kış kesik bir dal gibi titredim kıyasıya bir tüfeğin aynasında gördüm seni en güzel yüzünü verirken suya içerde vakitsiz basıyor keder yasak bir kitap gibi yakılmayıp bu güz de sensizliğe mahkum edilirsem eğer hasretin beni duman edecek içimde seni sevmek telaşı alıp başını gidecek alıp başını gidecek seni sevmek telaşı her kuleden uzanıp açıp her mazgalı karanlık bir kuyu gibi bakacak düşman gözü ve ben duyarak hissederek bu gözü yasak bir ıslık kıvırıp dudaklarımın ucuna delip de geçemezsem gözü kırlangıçlar uykumu basacak gözlerime vuracak kanatlarında uçurdukları ayın çıplak ve ölü yüzü kırlangıçlar uykumu basacak gözlerim deli deli bakacak üçe beşe çıkacak nöbetçi sayısı yasak bir ıslık dudaklarımı yakacak felaketim olacak felaketim olacak biliyorum bu vakitli vakitsiz bastıran keder bu kalbime sürtünen cehennem telaşı voltamın ucunda savrulan bu sapsarı hüzün bu senin tüfeklerin menziline düşen güzelim yüzün ülkemin yüzü kentlerin dağların yüzü bu işkence bu ayrılık bu zulüm sonra bu diz boyu yaprak ölüsü göçüp giden bu kuşlar.. ağlamak ayıp değil işin kötüsü alaca bulaca yürüyor üstüme bulut gözlerime değerse duramam sevgilim sevgilim ellerimi tut... Ekim 1985 Nevzat Çelik |