Öldüğünü Kimse Bilmiyor Öldüğünü Kimse Bilmiyor Yeşilçam Hitchcock’una, gençliğime! Sinemalar nasıl da nefisti o zamanlar ben bu izzet-i nefisle geldimdi oralardan kadınlar leke leke geldimdi sinemalar lime lime kaldımdı laf aramızda Garbo nefisti Gardner nefisti Deneuve nefisti Janet Leigh nefisti filmlerden kaçma gençlik arkadaşımdı Errol Flynn Hollywood’a niyet Hitchcock’u Londra’da yakaladığımda gençliğime çok cennet bi’güzel purosunu ateşledimdi :Alpay hariç! bütün mustafalar biraz deliydi o zamanlar Sinemalar nasıl da arzuydu o zamanlar ben bu sine-i arzu geldimdi oralardan memelerinden sevdiğim kadınlar memeuçlarımdan içime girerdi Arzu Feri Mine dudaklarından kasıklarına birer geniş göktüler-bileklerimde birer kesik şimdi her biri! Doğuştan günaha meyilliydim ya kinim de kirim de beyazperdeydi gidip kendimi kadınlarda temize çekerdim ben de bilirdim ki neyim var neyim yok hepsi kabahat kin ve kirden pirüpak bir yalandı cennetim: adı Nebahat :Alpay dahil! bütün mustafalar çokça deliydi o zamanlar Ben mi demiştim biri mi demişti "bir ölüden alır herkes bir ölümü" o eski hastalık hangi galaya gitsem şimdi kendim dahil herkesin yüzü kem kıyamet sen öldün, sinemaların öldü, sen de bir ölüsün diyorlar sinema veremlisi iki gizli ikizdik biz doğuştan :Alpay-Tolgay ikimiz de hep iki şeyden düşerdik: kadından ve veremden ikimizden biri düşse annemizin sesini duyardık "oğlum, kardeşin düştü kaldır içi kanayacak!" Beyoğlu’nda bir otel odasında bir ölüden kalıbıma göre giyindiğim bir ölüm şimdi bu ben değil sinemalar söylüyor: üç ay olmuş ben öleli yalnızca afişleri değiştiren bir çocuk sesi tek duyduğum sinemalar göz parkıdır, sinemacılar ölmez diyor Metin Erksan dahil öldüğümü kimse bilmiyor Beyoğlu - 22.02.2006 Hüseyin Alemdar |