Konu
:
Hünkar Dağlı Şiirleri
Tekil Mesaj gösterimi
20.08.08, 07:00
#
90
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
Josephine
Beta Üye
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2008
Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058
Puan Grafiği
Rep Puanı:2028
Rep Gücü:0
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 46
73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi
:
ODTÜ Günlerinden
ODTÜ Günlerinden
I.
Usulca kalkarım şafakla birlik
Çul yatağıma inat,
"Besmele" alır yorgunluğumu..
Buz gibi su ile abdest alırken,
Sımsıcak çaya çağırır anam
"Rabbim! Nasip eyle dirlik-düzenlik"
Derviş sükûneti, bir dilim ekmek
Ve iki bardak çayla, "Elhamdülillah"
Anam: "-biraz daha!.." dese de;
Sabah doyumluğum buncadır
II.
Kıstırıp koltuğuma kitaplarımı,
Kapıdan çıkarken anam;
Uzatıp üç-beş kuruş, seslenir:
"-Akşama geç kalma, eve erken gel"
"-Olur, meraklanma!.." desem de
Durgun bir isyanla ufka bakarım
Tümden irtibatı kesip etraftan,
Sırf kendi kendine kalır da gönül
Hislerimi mısra mısra dizerim
...Onsekiz biteli kaç sene oldu?
...Yirmi yaş üstünün çocuğuyum ben
...Bir garip öğrenci, işim-gücüm bu
...Feleğin bin sille vurduğuyum ben
Bir fidan siluet uyarır beni,
Bir ela bakışla tir tir titrerim
Tebessümlerinden yüzüm kızarır,
Görmesin diye yarım dönerim
"-Ne o Dağlı! Kaçıyor musun?"
Bilmem ne haldedir hayret ederim!
İçinden çıkılmaz bir bulanıklık..
Korka korka yüzüne bakar,
İçimden türkü söylerim:
...Maişet anaya, babaya bağlı
...Sabah boynum eğri, yüzüm yerdedir
...Gün boyu duyduğum: "Ne haber, Dağlı"
...Akşam evin yolu acep nerdedir?
Mektepten çıkınca hayallemesi
Elim cebimdeyken yarıda kalır
Ben, bana rücu ederim
Her şey olduğuncadır!..
III.
Gürültü cehennemine dalınca gayrı
Sesin sükûneti burnumda tüter
Soğuk yığınlara gözümü yumar,
Ufuklarda gök-yeşili gözlerim
Ezik, yorgun, asabi..
Hır-gürcülerle doludur etraf
Ayakta, -fakat yürümeden- tükenir yollar!
Ve sürekli bir sinir savaşı..
Gün boyu sohbetler aklıma gelir;
Cennet köyümü özlerim
Yanağıma görünmez damlalar dizilir
Hasret, yağmur bolluğuncadır..
IV.
...Mektebin yolları talim alanı
...Bu gidiş-gelişten nefret ederim
...Bu sokaklar sığır eder insanı
...Yıkılsın bu düzen, batsın isterim
Mektebin kapısı gümrük misali;
Zaptiyeler kimlik sorar giriş-çıkışta
Gözleriyle yüzlerden bir şeyler okur,
Bazı kere üst-baş ararlar
Taş avluya dalar bir yığın ırgat
Köşe-bucak sinsin oynar haytalar
Beygir gibi dolanır "kanayaklı"lar*
Bir ecnebi memlekete geldim zannederim
Her biri bin kerre yabancı bana
Dershane önünde ayrılır yollar
"-Bırak dersi Dağlı! Kantine gelsene"
Bir ela bakışla tir tir titrerim,
Bir fidan siluet şaşırtır beni
Niye gelir bunlar, nasıl giderler
Bilmem ne haldeler, hayret ederim
Şüphe-muhakeme, muhakeme-şüphe
İbişin merkebini yâd eder, acırım!
"Rabbim! Hidayet et, yoldan çıkarma"
Onları bırakıp kendi haline
Başımı çevirip, derse giderim
Zihnim yorguncadır..
V.
Ders başlar, değişir güzelim lisan
Bir göğüs geçirir, bir iç çekerim
Bir sinek vızıldar; iri bir sinek!
İğneler X'den, Q'dan
Beş lafın dördünde Marx teranesi
Söz istesen; gürültüye boğarlar
Sigara dumanı, kargaşa, şak şak
Ve devamlı aynı vızıltı!
Memnuniyetsizliğimi ifade edip açık açık,
İçimden küfrederim
Hava sıcak ve de bunaltıcıdır
Kimisi uyuklar köşe-bucakta
Kimi zaman dızlak tutar malları
Hırsımdan buz gibi terlerim
"Rabbim! Çekemeyeceğimi yükleme bana"
Yine de tüm vızıltıları,
Bir doğru-dört yanlış ezberlerim
Benzim solguncadır..
VI.
Ders biter, çekinerek yaklaşır biri
"-Yakar mısın?" Bir sigara uzatır
Biraz şaşkın, ifadeleri teşekkür doludur
Belli ki beni kendine yakın bulur
Belki tercüman olmuşum hislerine
Ben dişlerimi sıkarken "yuppi", "hurra" seslerine
O da kızgın ve alaylı başını sallar
Hademe sınıftan izmarit toplar
"-Gel birer çay içelim hemşerim"
Hemen cebine davranır, eğlerim
"-Olmaz! Çaylar benden"
Israr eder, engellerim..
"-Aa Dağlı! Hani benim çayım"
Bir fidan siluet kapar bardağı
Bir ela bakışla tir tir titrerim
Bakışlarım lügatler devirir ama
Ağzımı bıçak açmaz..
"-Yapma Dağlı! Şakaydı"
Gözlerimde bir sürü neden ve niçin
Bilmem ne haldedir hayret ederim
Usulca yürürüm; mahcup, muzaffer..
Bahçede yaban kestanesi ve çam ağaçları
Daha derse on dakika var!
Zaman bir türlü geçmez
Yeşil çimler üzerine oturur,
Ak kâğıda kara yazı yazarım:
...Üstüme gelmeyin böyle devamlı
...Bir bağlı düğümüm, çözülürüm ben
...Şöyle dolanırım; efkarlı, gamlı
...Daldan yaprak düşer, üzülürüm ben!
Bir fidan siluet belirir yine
Bir ela bakışla tir tir titrerim
"-Affedersin Dağlı! Barışalım mı?"
Silme tereddüt ve diz boyu şaşkınlık
Bilmem ne haldedir hayret ederim
Vakti gelmiş gibi dilim çözülür:
"-Aslında yakınsın ruhunla bana
Bilmiyorum, ama hissediyorum
Fakat anlaşılmaz bu vaziyyetin
Yaptıkların sana ait değil mi?
Ve söz götürmez şaheser fiziğin
Nasıl hayır denir ki sana!"
Övgüden serhoşca, hafif süzülür
Tatlı bir tebessümle, usluca dinler
Ve kalkıp birlikte derse gideriz
Biraz daha olguncadır..
VII.
Hüzünle sarılı bir uyuşukluk
Ve berbat bir halde dönerim eve
Üzgün müyüm, kızgın mıyım, memnun mu?
Mesud muyum, rahat mıyım, yorgun mu?
...Her gün bir belanın içine düşer
...Her an bin heyecan duyar, yaşarım
...Günler geçip gider, birer-ikişer
...Kör bir umud ardı sıra koşarım
Bilinmez hallerde girsem içeri
"Selamünaleyküm" düzeltir beni
Babamın namazı henüz bitmiştir
"Rabbim! Ağzımızın tadını bozma"
Babamın duası her zaman yeni
Babamda son niyaz her an değişik
Derviş sükûneti, bir tas çorba
Ve iki baş soğanla sofra kurulur:
"Rabbim! Nasip eyle dirlik-düzenlik"
Teslimiyyet, memnuniyet, huzur..
Bolcadır, yoğuncadır.
Hünkâr Dağlı
Josephine
Açık Profil bilgileri
Josephine - Özel Mesaj gönder
Josephine´nin Web Sitesini ziyaret edin
Josephine - Daha fazla Mesajını bul