Gül Dervişleri Gül Dervişleri Tut ki fatih'te çatıkatına yerleşmiş zaman Başka bir zamandır, uyur gezer yaşamak... Uzaklarda boğulur caddeler gemiler bir bir batar Gecenin yaprakları düşer karanlık alanlara Başıboş ışıklar vururken sararmış salonlara Dayanılmaz ağrılar yaşanır üç duvar arasında Unutulmuş bir sessizlik ararken aslını Şehrin alt katlarında... Tut ki zaman başka bir zamandır bu defa Kutlu bîr mağarada çölü dinler adamlar Esmer zülüflerini yüzüne savururken bir rüzgar Masum bir uykunun yüzünde masum bir nazar Bir ülke keşfediyor beladan nasip almış bir diyar Tut ki arş ürperiyor bu nazarın yüzünden Gök iniyor sonsuz gibi hür ve geniş özleminden Çevresinde bildik yıldızlar işiyor ve yaşanıyor Kim ne derse desin ve kim ne derse desin Işık ve gül ve özlem zaman dışı yaşıyor... (Bir zamandı geleceğin göğsünde kırmızı gül yarası Bir zamandı insanlar insan gibi şehre girdiler Her biri gül yanaklı bir fatih gibiydiler Yaşanmamış zamanla güçlü bağlan vardı.. Kusursuz bir terzinin biçtiği giysileri Mükemmel bir eda ile tam vaktinde giydiler Ezeli bir ağacın gölgesine girdiler Ve gördüler gerçeğin gizli yüzünü.. Herbiri gül yanaklı bir fatih gibiydiler..) Tut ki el ayak çekildi çekilecek bir anda Büyük kentlerin şimdi şok geçirdiği demdir Yaralı yerimize tatlı bir mertemi serendir Bir ana motif gibi gönülde tekrarlanan "Gözleri sürmeli yaralı bir ceylan gibi" giden akşam Bir kanat sesi birden alçaltır bulutları Kulağına öpücük gibi usulca İnen bir davet zamanı Gözlerinde ansızın dirilen özlemin turnaları Birden kim gelir öyle şimdi kim tutar aynaları... Tut ki bütün hayatları bir zamanı dolduran Ölümün gözbebeği gül dervişleri.. Acı bir ıstırap gibi uzayan karanlık geceyi O kuşatan denizi soyup siyah örtülerinden Bulutsuz mavi bir göğe dönüştüren.. Tul ki bu dervişlerin ölümü yendiği zamandır Kitabın ve kuşların ve suların sevindiği zamandır Gök çoğalmıştır ve yer uyandı uyanacak Ve bütün kapıları - sur gibi bir ses - vurdu vuracak dinle. Hasan Akay |