Yanık Hava Yanık Hava Maviler içinde gördüm bir gün menevşemi Yayla tutmuş başlamış aşkımın gül mevsimi. Zühre olup yol düşmüş çeker beni şavkından, O ışıldar sevdasından, ben yanarım aşkından, Ben senin yüzünden güzelim konup göçücü oldum, Böyle dağdan dağa yoldan yola geçici oldum. Bir gün yine beyazlar içinde gördüm, Kastı nedir bilmem, bir kere gönül verdim, Turna derler böylesine halk türküsünde, Çifte hasrettir uyuya kalmış göğsünde, Aşkın dilini öğrenmeye Karacaoğlana varsam, Diller döksem, güller döksem rüyasına uyandırsam. Bir gün yine gördüm ki pembeler giyinmiş, Güllerin aynasına bakıp ta övünmüş, Sarı saçları düşmüş tel tel olmuş. Şu garip gönlümü kul eden o ince bel olmuş, Sorsam razı olur, hoşnut olur darılmaz, Neyleyim ki inceciktir, dal kırılır, sarılmaz. Bir gün de baktım giyinmiş macar olmuş, Göğsünde Budin'in gülleri açar olmuş, Karmendir güzel çingenelerin hası, Kanlı olur Troubadour'ların rüyası, Ah, şol meydanda ölesim gelir, Bir gün bakarsınız İspanya'dan sesim gelir. Ah, efendim ben ne diyarlar gezdim, Türküler içinde bir de bu türküyü yazdım, Aşktır rüzgârların en hovardası, Bozulur insanın düzeni yıkılır obası, Yeniden düzen tutmaya kervan kalkar yol alır, Beri yanda yanık türkü kalır! Ceyhun Atuf Kansu |