Kepez Kepez Ansızın bir karasu iner Deniz fenerinin gözlerine Fener kör olur Ve ağır ağır uyanmaya başlar Deniz dibinin devleri Koç sürüsü dalgalar toslaşır gerine gerine Ötede yıkkın bir balıkçı köyünün çiçeksiz evleri Evler ki denizlerde olup bitenleri bilmez Bense bu kaderi iyi bilirim Benim adım Kepez Yıldızlar olmadı mı, dolunay olmadı mı Gökyüzü de kördür Yüreğindeki kara bulutlar Durmadan yıldırımlar kusar Yorgun bir gemi oturur kayalara Karışır birbirine dua ve küfür Korkuysa şapkasını her zaman Kapkara bir dala asar Bir yosun tarlasında dinlenirken Gördüm ölümü kaç kez Selam verip geçti gülümseyerek Ben korkusuz Kepez Kaç sünger ve inci avcısının Kanına girdi bu denizler Kaç taze gelin ihtiyarladı Bu ufuklara baka baka Her sabah Neşeli bir ıslık aydınlığına Evden çıkıp gidenler Ya döndüler ya da hiç dönmediler Yaralı akşamlara Yalnız kalmayınca aç kalmayınca Oğlak, kuzu melemez Ben ne dramlar yaşamamışımdır bu kıyıda Ben Kepez Mutlu insanlarda gördüm Gelip kollarımın arasında sevişen Ama uzun sürmedi Şıngır mıngır kristal ömürleri Ne çığlıklar işittim rüzgarlardan Mevsim mevsim değişen Hele de yitik ekmekler gibi ayrılık türküleri Tedirgin martıların Kanatları vururken gez Ben dilsiz bir görgü tanığıyım Benim adım Kepez Gün kısalır, Bir gece de değişir renk renk haritam Gün uzar, Sızlayan süslü bir göğüstür Tarih-i Kadim Sırdır, ayıptır Gördüklerimin hepsini anlatamam Gemiler gelip geçerken Kaç dilden hüzünlü şarkılar dinledim Gül yanaklı, lale dudaklı Ne güzeller gördüm gitti gelmez Ben hep aynı yerde beklerim Benim adım Kepez Bazen denize küserde Gökteki yıldızlarla konuşurum Bazen gidemediğim yerleri okşamak isterim Bulamam ellerimi Ay doğarken başlar En uzun süren sarhoşluğum Asırlar kemirse de Koparamazlar zincirlerimi Kimse kirli ayaklarıyla Üzerimi tepeleyemez Ben beş vakit Sabrın gül suyuyla yıkanırım Benim adım Kepez... Bahaettin Karakoç |