ÜROLOJİK SORUNLAR
Çeşitli nedenlerden dolayı omurilik felci ortaya çıkan hastaların büyük çoğunluğunda böbrek ve idrar yolları sorunları bulunmaktadır.
Eski Mısır papiruslarında omurilik felci tedavi edilmesine gerek olmayacak kadar ağır bir hastalık olarak belirtiliyordu. En önemli ölüm nedeni de böbreklerin bozulmasıydı. Fakat tarih boyunca tıp alanında bu konudaki gelişmeler sayesinde günümüzde gelişmiş ülkelerde omurilik felçli hastalarda böbrek kaynaklı ölüm yok denecek kadar azdır. Ancak bu cümle maalesef ülkemiz için geçerli değildir. Bizim bu konuda yaptığımız bir çalışmada ülkemizde omurilik felçli hastalarda böbreklerin bozulma oranı yüzde 20 olarak bulunmuştur Bu oran üzüntü verecek şekilde yüksek bir orandır. Çünkü gelişmiş ülkelerde bu tip hastalarda etkin ürolojik takip sayesinde bu oranlar son derece düşüktür. Bu yüksek oran ülkemizde omurilik felçli hastaların böbrek ve idrar yolları sorunlarının takibinde daha dikkatli olmamız gerektiğini göstermektedir.
Omurilik yaralanmasında ortaya çıkan ürolojik tablo 2 dönemde incelenebilir:
1) spinal şok dönemi 2)şok sonrası dönem. Bu dönemlerde böbrek ve idrar yollarında ne gibi bozukluklar ortaya çıkar ve ne gibi tetkikler yapılmalı ve ne tip tedaviler uygulanmalıdır?
Omurilik yaralanmasının hemen ardından yaralanma seviyesinin altında felç ortaya çıkar. Bu dönemde hasta idrar yapamaz. Bu döneme spinal şok dönemi denilir. Böyle bir durumda en uygun tedavi yöntemi idrarın ince bir sondayla aralıklı olarak boşaltılmasıdır. Bu dönem genelde 15 gün ile 1 ay kadar sürmektedir. Ender olarak spinal şok dönemi 1 yıl kadar devam edebilir. Sondayla idrarın boşaltılması 4-5 saat arayla uygulanmalıdır. Bu aralarda istem dışı işemeler spinal şok döneminin sona erdiğini gösterir. Ancak işeme merkezinin altındaki omurilik yaralanmalarında (T12 ve L1 düzeyi ve altındaki) istem dışı işemeler hiç ortaya çıkmayabilir.
Spinal şok sonrası dönemde hastalarda omurilikten sidik torbasına giden sinirler zedelendiği için çeşitli işeme bozuklukları ortaya çıkar. Bu işeme bozuklukları kabaca şöyle sıralanabilir; Bazı hastalar hiç idrar yapamayabilirler. Bazıları idrar kaçırırlar, bazıları da hem idrar yapamaz hem de idrar kaçırırlar. işeme bozukluklarının tedavisinde temel amaç böbreklerin iyi çalışmasının sağlanması veya böbreklerin çalışması bozulmuş ise bunun düzeltilmesidir. İkinci amaç ise idrar kaçırması varsa bunun mümkünse ortadan kaldırılması ya da en düşük düzeylerde tutulabilmesidir. Çünkü bu konudaki deneyimlerimden biliyorum ki idrar kaçıran bir kişinin toplumsal ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi son derece zordur. Bana göre idrar kaçırmanın tedavi edilmesi bu hastaların yeniden hayata kazandırılmasında en önemli unsurlardan biridir.
Böbreklerin çalışmasını bozan en önemli nedenler; uzun süreli kalıcı sonda kullanmaya bağlı sidik torbasının esnekliğinin kaybolması, sidik torbasının basınçlarının normalden çok yüksek olması ve bu nedenle idrarın sidik torbasından böbreklere kaçması olarak sayılabilir. İşte bu tehlike işaretlerini güzel ortaya koyabilmek için sidik torbasının basınçlarının ölçülmesi, esnekliğinin değerlendirilmesi, şeklinin değerlendirilmesi, böbreklere idrar kaçıp kaçmadığı ve idrar tutmayı sağlayan kasların (sfinkter) yeterli olup olmadığı, uygun çalışıp çalışmadığı iyi değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeye videoürodinami denmektedir. Spinal şok dönemi sonrasında her hastaya mutlaka yapılmalıdır. Yine bu hastaların hepsine böbreklerin iyi çalışıp çalışmadığını tespit etmek için mutlaka böbrek filmleri çekilmelidir. İdrarlarında tehlikeli mikropların bulunup bulunmadığını anlayabilmek için idrar kültürleri yaptırılmalıdır.
Tüm bu tetkiklerden sonra hastalar bu konunun uzmanı bir doktor tarafından değerlendirilmeli ve hastanın böbrek ve sidik torbasının durumu bilimsel olarak ortaya konulmalıdır. Sidik torbasında böbrekleri bozacak derecede yüksek basınçlar söz konusu ise bu yüksek basınçlar öncelikle aralıklı sonda ve basınç düşürücü ilaçlarla düşürülmeye çalışılmalıdır. Yine deneyimlerime ve bu konudaki çalışmalarıma dayanarak size şunu rahatlıkla söyleyebilirim; bu hastaların büyük çoğunluğu bu tip ilaç ve sonda tedavisine iyi yanıt vermektedir. Bu ilk değerlendirmeden sonra böbrek ve sidik torbasının durumuna göre hekim hastayı hangi aralıklarla takip edeceğini söyleyecektir. Bu zaman aralığı bazı hastalarda 3 ay bazı hastalarda 6 ay bazı hastalarda 1 yıldır. Ancak burada üstüne basarak vurgulamak istediğim önemli nokta şudur; bu hastalar ömür boyu nöroürolojik takip altında olmalıdırlar yani böbrek ve sidik torbaları konunun uzmanı tarafından ömür boyu takip edilmelidir. Eğer ilaç ve sonda tedavisine rağmen böbreklerin bozulması ve idrar kaçırma engellenemez ise bu konuda uygulanan ameliyatlar da yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Bu konudaki bir çalışmalarda bozulan böbreklerin ve idrar kaçırmanın ameliyatla tedavisinden yüksek oranda iyi sonuçlar elde edilmiştir. Yine önemli bir konuyu belirtmekte yarar vardır; Böbreklerin bozulması durumunda ameliyatla tedavi kaçınılmazdır. Ancak yanlızca idrar kaçırma varsa ve böbrekler bozulmamışsa ameliyat ancak hastanın arzusuna bırakılmalıdır. Bu durumda ameliyat hasta idrar kaçırmaktan kurtulmayı şiddetle arzuluyorsa yapılmalıdır.
Bu hastaların uzun süreli kalıcı sonda kullanmaları, kötü cins idrar yolları iltihaplarının ve sidik torbasında ortaya çıkan taşların tedavi edilmemesi gibi nedenlerle sidik torbalarında kötü huylu tümörlerin ortaya çıkması omurilik yaralanması olmayan kişilere göre daha yüksek oranlarda görülmektedir. Bu tip tümörlerin erken ortaya çıkarılabilmesi için konunun uzmanı tarafından ömür boyu takipleri ve bu takipler sırasında gerek görüldüğünde gerekli özel aletlerle sidik torbalarının gözle incelenmesi (sistoskopi) şarttır.
Prof. Dr. Bülent Çetinel
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Üroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi
SuskunLuGum AsaL£timDendir,Her Lafa Verecek Cevabım Var.
Ama ßir Lafa ßakarım Lafmı Diye,
ßird£ SöyLeyene ßakaRım ADam Mı Diye!...