Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04.08.08, 13:15   #4 (permalink)
Kullanıcı Profili
SERDEM
S.Moderators
 
SERDEM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910
Puan Grafiği
Rep Puanı:11076
Rep Gücü:20
RD:SERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart İslam Dünyasına Girmeden Önce Türkler

BÖLÜM IV
İMPARATORLUĞUN GERİLEMESİ
Osmanlı İmparatorluğu,geleneksel hasımlar olan Avusturyalılar, Venedikliler ve İranlılar’a önemli yeni bir hasım olan Rusya’nın eklendiğini görecek. İki asır boyunca, bu devletlere karşı harplere girişilmesi,müesseselerin bozulması ve çökmesi veya fertlerdeki yetersizlik, biraz canlanma enerjisine rağmen özellikle XVII.asrın ikinci yarısında devleti yıkıma sürükleyecektir.

İlk Güçlükler-. I.Süleyman’ın yerine geçen hükümdarlar, II.Selim ve III.Murat, adı geçen sultanın çapında olmaktan uzaktılar: Kurucu veya örgütleyici olmaktan çok bunlar ,her istedikleri yerine getirilmesi gereken despottular, mutlak hükümdardırlar: Onların halefleri sırayla aynı ilkeleri bazen yükselterek takip edecekler. Bununla birlikte bu hükümdarların bir kaçı muhteşem sadrazamlar (mesela Köprülü gibi) sahip oldukları görülür; fakat gittikçe ciddileşen bir durumu yeniden düzenlemek için bunların çabaları hemen boşa gitmiştir. En fazla onlar düşüşü geciktirirler.

I.Süleyman’ın büyük oğlu II.Süleyman’ın büyük oğlu II.Selim, 1566 Eylülünde tahta çıktı, babasının vezirlerini özellikle Mehmet Sokollu Paşayı hizmetinde alıkoydu: Fakat Yeniçerilere “cülüş bahşişi” ni vermeyi ihmal ederek o saltanatın ilk günlerinden itibaren İstanbul ve Belgrad’ı da ordunun bir ayaklanmasını bastırmaya mecbur olur; az sonra dini ve siyasi maliyetteki bir ayaklanma Yemen’de patlak verir: Üstesinden gelmek için 18 ay gereklidir. Dışarıda, II.Selim 1568 Şubatında Avusturyalı Maksimilyen ile 8 yıl için bir barış anlaşması imzalar: Gerçekten barış, iki devlet arasında XVI.asrın sonuna kadar sürecek. O Venedik ile aynı şekilde (sulh) içinde değildir. Türkler uzun zamandan beri, Akdeniz’in Doğu havzasında Osmanlıların serbest ulaşmalarını engel olan ve Venedikler’in elinde bulunan Kıbrıs Adası’na göz dikiyorlardı. 1570 İlk baharında sultan tarafından sefere karar verilmiştir; Filo ,Temmuzda , tam bir yıldan az bir zamanda her tarafa düşen adanın önüne varır: Venedik(bir )tepki gösteremedi.

Bunula birlikte Kıbrıs’ın kaybı, bütün Hristiyanlık alemi tarafından unutulmadı; Papa V.Pie (piyer,bizzat Venedikli’lerin bile, açıkça Osmanlı düşmanlığını göze alamamalarına rağmen Türklere karşı Avrupa devletleri birliğini kurmaya girişir. Fransa Kralı araya girmeyi dener ve arabuluculuğunu teklif eder, fakat Avusturya’lılar tarafından desteklenen Papa ve İspanyollar bir filo hazırlar ki o filoya sonunda Venedikliler ve Malta Şövalyeleri (1571 Mayısı)yardımlarını getirirler bu filo (donanma) Avusturyalı Don Juan’ın komutasına bırakılmış , Korent Körfezi önünde Osmanlı donanması ile 6 Ekimde çarpışmıştır: Bu Osmanlı’ların kesin bir şekilde 3 saatte Hristiyanların zaferine izin veren Lepanto (İnebahtı) savasıdır. Bununla birlikte galipler bu eyleme devam etmede anlaşamadılar ve bu sebeble zaferlerinden yararlanamadılar. Mehmet Sokollu Paşa yeniden bir donanma kurmakta acele eder ve savaşın ardından Venedikliler az istekli oldular. 1573 martında Fransa’nın aracılığı sayesinde sulh anlaşması imzalanmıştır: Osmanlılar Kıbrıs’ı ellerinde tutarlar, Venedik bir tazminat öder, Dalmaçya’da statükoya uyuldu, ve iki devlet arasında ticaret anlaşmaları(kapitülasyonlar) imzalandı. Lepantı’dan bir sene sonra Avusturyalı Don Juan Tunus’u ele geçirir ki Türkler 1574 Ağustosunda orayı yeniden alırlar. Bu esnada II.Selim ölür ve büyük oğlu III.Murat yerine geçti ki o vezirlerin olağan değişmeleri politikası ilk kez uyguladı, halbuki Haremin nüfusu arttı. Saltanat savaşı açıldı: Savaşın 15. yılı (olan) 1590 Martında imzalanan bir barış anlaşması sonunda değişik seçenekler ile Gürcistan ve Azerbaycan ‘ın çoğunluğu teslim edildi: Gürcistan ve Siras ve Tebriz bölgeleri Türklere yeniden geçtiler. III.Murad’ın saltanatının son seneleri ister askeri ayaklanmaların içinde cereyan eder. III.Murat 1595de ölür; çok sayıdaki oğullarından biri III.Mehmet, erkek kardeşlerini öldürerek yalnız sultan olmayı başarır. Yeni sultan hükümet işini annesi Safiye’ye bırakan ve şatafatlı eğlencelerin arasında Haremde hayatını geçirmekten memnun olan kabiliyetsiz biriydi. Saltanatının en önemli temel olayı,III.Murat Devrinde sona erecek olan Macaristan seferidir.
Osmanlılar ile imparatorlar arasında sonuçlanan ateşkes andlaşmasına rağmen 1575-1584 ve 1590’da( bu andlaşmalar )yenilenmişti, Türkler 1592’de Bosna sınırında düşmanlıkları başlattılar; düşman toprağında yılın ilkbahar aylarında özellikle akımlar şeklinde savaş yapılmış ve belirli sayıda kuşatmalarla sırasıyla birçok müstahkem kaleler alınmaış ve istirdad edilmiştir.

Başlangıçta(ilkin)Moldovya Prensi Mişel, imparatorla ittifak eder ve(1595-1599)da transilvanya (Erdel)ve mMoldovya’yı kendi otoritesinde birleştirme imkanı veren yenilgileri Türklere tattırır;aynı çağda Türkler Macaristan’da başka bozgunlara uğrarlar;fakat durum Habsburglar’a karşı başkaldıran Transilvanya Prensi Bokskay’ın hareketi sayesinde düzeltilir. Bununla birlikte daha sonra Arşidük Matyüs ile anlaşa Bokskay ile Sultan I.Ahmet 11 kasım 1606 Zitvatoruk Andlaşmasını imzaladı,(bu andlaşma)1615 ve 1616’da Viyana’da imzalanmış iki andlaşma ile de tasdik edilir. Bu barış devletlerin sınırlarında az değişiklik yapar fakat o ayrıca Osmanlılar ile imparatorlar arasında 50 yıllık bir sükun devri başlatır(açar).
İçerideki dağılmalar.—İran şahı ın savaş ilan ettiği , Suriyenin gizlice ayaklandığını ve Lübnan Dürzilerinin bağımsız olmak istedikleri sırada , asilerin Güney Anadolunun en büyük kısmına egemen olduğu Küçük Asyada ciddi bir isyan karşısında I.Ahmad barışı imzalttmakta acele eder. Bu , orada ciddi dağılmaların başladığının apaçık bir ilk belirtisidir:Ordu ‘ya kötü ücret verilir(Sultan ileri derece cimridir),birçok Sadr-ı Azamlar her an eyaletler valilerini degiştirirler ve bunlar daha cok sahip oldukları mevkilerindenden kısa sürede yararlarının bütün aşamaları para geçirme ve anarşı daima hüküm sürer.

Sultsan Fahreddin Dürjilerini ve süryaniler zaferlerini ve ayaklarını yatıştıran herşeyi ustaca düzene koymaya başaran 80 yaşlarında yaşlı bir memur (olan) Sadrazam Murad Paşaya (ğöreve) çağırmaya mecur olur.1618’de İran ile yapılan barış daha önce alınmiş toprakları feragat kabul edilir.

Böylece I.Süleyman ölümünün 50 yıl sonra, Osmanlı İmp. (için) ülke toprakları bir geri çekilme değilme bile,en azından ,güçlerine oldukça söz konusudur.Odevlet hem içeride ,hem dışarıda devleti kurtarmaya yetenekli,tebdirleri almaaya hazır enerjik bir hükümdara ihtiyaç duyacaktı.Bu hükümdar II.Osman’ın şahsında kendini gösterir.Reformlar gerekliligini o 1618 Şubatında Sultan ilan edilir.Fakat o mevkideki(mevki sahibi)bütün insanların düşmanlığı ile karşılaşır ve dahası, özellikleri o yeniçerilerin birliği yeniden düzenlemeye ister;o gercekten hissetti ki Ordu,o zaman karşısına çıktığı gibi, ayaklanma ve isyanlarınl kaynağı idi. Endişeli Yeniçeriler Sultan’a karşı gelirler ve Saraya girmeye kadar ileri giderler, Osman’ı yakalarlar III. Mehmedin kardeşi I. Mustafanın yararına tahtan indirirler; mahkum (sultan) Yedi Kule Zindanına götürüldü, ki orada 1622 mayısında (kemetle) boğduruldu. Bu Sultanın tahtan indirilmesi ve öldürülmesine ilk örnektir: Bu sonuncusu olmayacak, zira yeniçeriler hakikaten devlet içinde devlet (olarak) etkilerin’nin şuuruna kesin olarak varmışlar ve bundan böyle (onlar) kaba kuvvetlerini azaltabilecek ve askeri rolleri ile yetinebilecek bir sadrazamın hakim olduğu süreler dışındı, hükümdarlara istediklerini zorlak kabul ettireceklerdir.

I. Mustafa zorlu bir senenin sonunda ortadan kayboldu. Halefi IV. Murat (1623-1640) devrinin ilk dokuz senesinde, idareye hakim anarşi görülür ki o (anarşi) gerçekten Kösem Sultan tarafından idare edilir. Vezir-i Azamlar birbirlerinin hızlı bir ritimle (uyumla) takip ederler, askerler bir şey için hoşnutzurdurlar ve kesintisiz ücretlerinin artmasını isterler; Oysa ki hazine boş idi, iç savaş Anadolu’da yeniden ortaya çıkıyor, İranlılar düşmanlıklara yeniden başlıyorlar. Bu ancak belki isyanları destekleyen Şeyhülislam ve kardeşlerinin bazılarını merhametsiz bir şekilde öldürtmeye varan IV. Muradın karar verdiği 1632’ dedir. O, yönetim itibarını yeniden kurar, vergi kütüklerine yeniden gözden geçirmeye girişerek ve bunların (vergilerin) ödenmesine (tediyesine) inanarak, para işlerini yoluna koyar; harcamalar titizlikle şuurlu ve kontrollü yapılırlar Osmanlı İmparatorluğu uçurumun kıyısında durdurulabildi.

Dışarıda, Murad harbi iran’a taşıdı; birçok savaşın sonunda 1629’da imzalanmış barış antlaşması, Erivan ve Tebriz’in kendi eline geçmesini güven altına alır: Vaktiyle I. Selim ile tesbit edilmiş olan sınır yenilenmiştir. Irak’ta o Bağdat’ı 1638’de yeniden fet eder. Fakat 1640 Şubat’ında IV Murad ölür ve yerine yeteneksiz, hasta biri olan kardeşe I. İbrahim geçti; Sekiz yıllık saltanatı devrinde adı geçen IV Murad tarafından bırakılmış huzurlu duruma yalnız sahip olmadığı gibi, aynı zamanda o, bundan başka bütün yurtluklardaki taşkınlıklarla imparatorluğun çöküşünden sorumlu idi. O, 8 Ağustos 1648 devetin ileri gelenlerinin bir kople (suikast)’ı sonunda boğularak öldürülmüştür.

prülüler, son fetihler I. İbrahim’in ölümü üzerine, 7 yaşında bir çocuk olan IV. Mehmet sultan oldu; gerçekte, hakim olan büyükannesi valide Kösem Sultandır. Fakat o IV.Mehmet’in annesi Turhan (ile 9 ölümle biten mücadeleye girişir ve kösem 1651 ‘de boğdurulmuştur. O zamandan itibaren, veziri azamların inanılmaz peşpeşe değişmeleri oldu; dört yılda dokuz verir! Yeni çeriler hürriyetlerini gittikçe alırlar. Onlar evlenebilirler, onlara iyi görünen yerde kalabiliyorlar. Silah altına alınmaları rasgele yapılır hatta onlar görevlerini bile satarlar; Sipahilerin sayısı azalır, zira timarlar askerlere ulaşmaz. Fakat gözdelerine ulaşır; eyaletlerin idare ve mali işlerindeki resmi gazetelirin satılabilirliği o günkü hukuk içinde geçerlidir. İmparatorluk kendi kenidne olmaktadır, nihayet valide sultan, durumu eline yeniden almaya nadir yetenekli adamlardan biri (olan) Mehmet köprülü’yü (Eylül 1656) çağırmaya karar verdiği zaman 75 yaşında yaşlı olmazına yeni veziri azam önemli faaliyet ve bilhassa tam bir otorite gösterdi, zira o, kararlarında hiç engel olmadan atanmasını şart olarak koydu; otoriter üslüba baş vuran o uygulamaların şaşırtıcı bir niceliği ile, idaresini belli etmeksisin beş senede düzeni yerleştirdi: hangi mevkide olursa olsun, hiç kimse idare edilmedi(kayrılmadı). Onun 1661’de ölümü üzerine Sultan bizzat kendisi idareyi ele almak istemeyince aynı görüşleri, aynı fikirleriyle imparotorluğun mükerattını kansız ve aynı mutlu sonuçlarla, Mehmet Köprülü’nün oğlu Ahmet eline almıştır. O, 1676’da öldüğü zaman ona halef olan Kara Mustafa Paşa akrabalarından biridir; fakat 1683 viyana’nın kuşatılmasındaki başarısızlık ölümüne yol açar: O az sonra idam edilmiştir. Birkaç sene sonra daha başka bir köprülü Mustafa iktidara gelir ve maliyeyi ve orduyu düzene kor. Hüseyin Köprülü 1691’de halef olur; karlofça andlaşmasını imzalamaya mecbur olan kendisidir. Nihayet, bu ailenin sonuncu bir üyesi numanda, 18. Y.Y. başında Vezir-i azam abi olacak fakat seleflerinden az ihtişamlı olacak bu zaman esnasında, sultanlar aşağıdakiler oldular: Yeniçeriler tarafından 1687’de tahttan indirilen IV. Mehmedten sonra, gelenler hepside birbirlerinden kabiliyetsiz (idiler): II. Süleyman (1687-1691), II. Ahmet (1691-1695) ve II. Mustafa (1695-1703) görmek gerekirki, Osmanlı İmparatorluğu belki geçici fakat batı devletleri tarafından belli bir korku ile ( kaygı ile) bununla birlikte görülen bir parıltıyı kendisine vermesini bilen insanları güç şartlarda buldu: bu Girit Harbi dolayısı ile tamamı ile ortaya çıktı, ki bu harp sırasında 1645’den beri adaya karşı Türkler tarafından gerçekleştirilen baskınlar karşısında, batılar 1664’de kandiye savunmasını yapmak için birleşirler. Müttefik kuvvetler yenildiler ve sonunda 1668’de, Doğu Akdeniz havzasında hakimiyetlerini böylece tamı ile teminat altına alan Osmanlılar tarafından fetih tamamlandı.

1661’de itibaren hiçbir zaman saldırmaktan çok, İmparatorlar ile yine savaşa yeniden başlandı. Ahmet köprülü Transilvanya’ya girer, Macaristana geçer: Batı milletleri telaşa düşerler ve Avusturyalıları desteklemek için hisselerine düşen kuvveti gönderirler; 1 Ağustos 1664’de Türkler Sen Goten Manastırı yakınında yenildiler, fakat Müttefikler (Osmanlı) kuvvetlerini takip edemediler ve Ahmed Köprülü gücünü yeniden topladı, 1664 Agustosunda Vasvarda yirmi yıllık bir barış antlaşmasını sıkıntısız elde eder.Habsburg İmparatorlugunda sürüp giden sıkıntılardan yararlanan Türkler 1682 de Kara Mustafa Paşanın komutası altında yeniden taarruza başlarlar; 1683 Temmuzunda Türk ordusu hemen hemen güçlüge uğramadan Viyana surları önüne varır, fakat Avusturyalılar özellikle Jean Sobiyeski’nin Polonya (Leh) lı takviye kuvvetlerden takviye kabul ederler: 12 Eylülde, Türkler bozguna uğradılar ve Belgrad’a kadar geri çekildiler, ki oarda Kara Mustafa Paşa idam edildi, ertesi sene papa tarafından bir devletler birliği teşkil edildi ki bu birliğe Rusya’da katılır;Türkler bütün Batı sınırları üzerinde saldırıya uğradılar ve yenildiler: Macaristan’da Mohaç ve Budapeşte)’de, Mora’da Attika’da ki orada Venedikliler eski yerlerini yeniden almayı denediler (Bu Venedik Cumhuriyeti için son büyük eserdir). Bereket versin ki Ogsburg Birliği Harbi dikkati başka yerlere çeker ve Osmanlı İmparatorluğu kurtulur. Mustafa Köprülü 1690’da düşmanlara yeniden başarı kazanır,fakat Salan kamen’de öldürülür. Takip eden yıllarda Osmanlılar zaferlerden daha çok yenilgiyi görüyorlar ve 1698’de bir aralık az elverişliliği yararına çeviren Hüseyin Köprülü, İngiltere ve Felemenklerin düşüncesini kabul ederler. 28 Ocak 1699’da Karlofça Andlaşması imzalandı: Bamat ve Temaşmar Osmanlılar’a bırakılmasına karşılık, Avusturya Transilvanya (Erdel) ‘yi işgal eder;böylece Macaristan hemen hemen tamamı Habsburglar’a geri veriliyor. Venedik, Polonya ve Rusya birkaç küçük toprak alıyorlar.Yirmibeş yıl için imzalanmış olan bu barış, Osmanlılar’ın felakete uğradığı bir barıştır: Sonuncusu olmayacaktır.

Rusya’nın ortaya çıkması :XVII.Asrın son senelerinde Osmanlılar’a karşı birden bire yeni bir hasım görünüverdi;bununla birlikte önemsizdi,fakat pek yakında en çok tehlikeli, olarak ortaya çıkacak.Daha önce ,1670’den 1700’e kadar önemli Rus yayılmacılıgı olmuştur; Polonya ile bir takım anlaşmazlıkların ardından Rusya Ukrayna’yı (1667-1668)’de hakimiyeti altına aldı ve bundan dolayı sadece Besarabya ‘da değil fakat Türkler’e bağlı yani Karadeniz’in kuzey topraklarının bütünü üzerinde Kırım Hanları tarafından işgal edilmiş alan boyunca da Osmanlı İmparatorluğu’nun komşusu oldu.Savaşın birkaç senesi 1677 ve 1681 arasında barışın sonucu oldu, ki bununla Türkler Ukrayna üzerine Rusya’nın el koymasını kabul ediyorlar; bundan başka Moskova hükümdarı resmen çar olarak tanındı ve bilhassa, o Kudüs ortodoks kilisesi üzerinde koruyuculuk hakkını elde eder, aynı zamanda Rusya kendi baş şehrine bir patrik yerleştirir:Bundan böyle Ruslar Ortodokslar’a İstanbul’dakinin üzerinde bu yeni patrik’in üstünlüğünü kabul ettirmek için herşeyi seferber edecekler, işte bundan dolayı, Osmanlı İmparatorluğu ‘nun Rum (yunan)usulü ayin yapan Hıristiyanlar üzerinde koruyuculuk hakkı doğacak.

Rusya Viyana kuşatmasından sonra Papa tarafından teşkil edilmiş ittifaka sonunda katılır, ve (1687-1689) da Kırım’a saldırışa geçer(saldırır);bu savaşlar neticesiz kalırlar,1965’te yeniden başlayan savaşa Büyük Piyer (Petro) tarafından Rusya sürüklenmiş Azov (Azak)’da başarısız bir kuşatma yapar,fakat yeniden saldırır,ve müstahkem şehri teslim alır.1699 Karlofça Andlaaşması ile tasdik edilerek Azak’ı elinde bulundurmayı Ruslar’a tanıyordu. Birkaç sene daha sonra İsveç Kralı XII Şarl Paltava’da baskına uğradıktan sonra,topraklarını ve tahtını geri almak için Osmanlılar’ın desteğine bel bağladığı türkiye’ye sığınır.Gerçekte,o 1711 Kasımında Türkiye ve Rusya arasında bir anlaşmazlığa (savaşa) sebep olmayı (Kışkırtmayı ) başardı. Sultan’a bağlı Hiristiyanların isyanına bel bağlayan Büyük Petro bu emelinden vazgeçmek zorunda kalır;Türkler , Prut üzerine taaruz ederler ve pek yakında imzalanacak andlaşmaları (1712 İstanbuk , 1713 Edirne ) hasımlarını geriletmeyi başarırlar: Polonya ve İsveç’in işlerine karışmayı yasaklayan ve Azak’ı geri vermek zorunda kalan Ruslar’a Ukrayna kalır . Rusya’nın ilerleyişi gecici bir süre durdurulmuştur.

Elverişsiz anlaşmalar . –Sultan III. Ahmet (1703-1730), idaenin büyük başı olmasından cok bir kadın , bir kuş,ve bir çiçek (özellikle lalelerden dolayı devrine “Lale Devri” ismi verildi ) meraklısı olarak tanındı . işlerin idaresini Silahtar Ali’ye sonra Vezir-i Azam i İbrahim’e bıraktı ;Adı gecen ve hükümdarı iç güçler ve dış başarısızlıklara bağlu olarak , İstanbul sakinlerinin ayaklanmasına kurban gittiler.. Sadr-ı azam idam edildi Sultan tahta indirildi ve yerine hükümet sorumluluğunu ehliyetsiz çeşitli insanlara eşitçe bırakan yeğeni I. mahmut gecer . I .Mahmut 1754’de ölür ve üvey kardeşi III.osman üç yıl için gecer , bu zaman zarfında o, şarp satıuş yerlerini kapattırmanın dışlında değer hiçbir şey yapmadı . Halefi ve yeni III. Mustafa (1757-1773) Devri özellikle Rusya’ya karşı felaket getiren savaşıyla tanındı. Bu devrin sonucu hükümdarı I Abdulhamit (1773-1787)’de seleflerinden az ilgi cekiicidir .III:Ahmet’den I.Abdulhamid’e kadar , dış siyaset iç siyasete egemen oluyor , ordunun başarısızlıkları yüzünden mahalli isyanlar asebep oluyor , hele suriye’de ve İstanbul’da bile Yeniceriler daimi olarak asilerin ilk sırasındadırlar.XVIII.yüzyılın sonuna doğru felaket (getiren) andlaşmaların ardından Osmanlı İmparatorluğu tam dağılmıştır.Bu Venedik ve Avusturya’ya karşı yeni bir savaştan öncedir:Türkler 1715’de Mora’yı gereği gibi yeniden feth ederler, fakat onlar korku önünde başarısızlığa uğrarlar,Macaristan’da yenildiler, Temeşvar (1716) ve Belgrad (1717)’de kaybederler.21 Temmuz 1718’de Pasarofça Barış Andlaşması imzalandı: Avusturya Tameşvar’ın Banat’ı Batı Valaşi (Eflak)ve Belgrat ile sırbistan’ın kuzeyini işgal eder;Venedik hiçbir şeyi geri alamaz ve artık bundan böyle büyük güç olarak sayılmayacak ,Türkiye Mora’yı yeniden kontrol altına alır.Nihayet deniz ulaşımı ve ticaret ilgili özel andlaşma ile Avusturyalılar Osmanlı İmparatorluğu’nda, başka batı devletlerine tanınan imtiyazlardan yararlanırlar.Pasarofça Andlaşması Avusturya için büyük bir zaferdir.

1736 Martında Ruslar Tatar topraklarına girerler ve haziranda Azak’ı sonra KırımHanlığı’nını başkenti Bahçe-Sarayı zaptederler;aynı zamanda Avusturyalılar Eflak (Valaşi)ve Bağdan (Moldavya ) (jassy kuşatması)’da ilerler.Ruslar ve Avusturyalılar Osmanlılar’ın kendi isteklerine baş eğeceklerini düşünürler fakat , Vezir-i Azam Mehmet Yeğen ‘in atılımıyla Türkler tepki gösterirler ve imparatorlar gerilemek zorunda kalırlar;Ruslar’a karşı başarılar daha azdır; Bu sırada İsveç’teki siyasi değişiklikler, bu konuda Çar’ın ilgisini kendisine cekerler ,ve 1739 Eylülünde Fransanın arabulucuğu sayesinde, Türkler tarafından kuşatılmış, Belgrad’ın önünde barışAndlarşması imzalandı..Avusturyalılar Pasorafça Andlaşması ile kazandıkları herşeyi (yerleri) bırakırlar, halbuki Kardeniz’de ticaret veye savaş filosunun bu türünden vazgecen Rusya ile süre gelen durumu riayet edilir.demekki,Belgrad Andlaşması, Türkiye’nin bir anlık bir düzenlemesini gösterir.

Doğuda tam yıkılmakta olan Savefi Hanedanının bulunuduğu İran ile savaş canlanr; Ruslar Dağıststan veAzerbaycan’ı istila ederler;Şirvanın sakinleri tarafından çağrılan Türkler müdahele ederler vebir Rus-Türk çatışmasına gidildiği düşünüldüğü sırada bir Fransızın (Fransa’nın)arabulucuk teklifi ,bir pay yapma imkanı verir..Ruslar kafkasyanın kuzey ayaletletrini ,Türkler Güney eyaletlerini alırlar.Şap Tahmas , Osmanlılar ile görüşme yoluyla , kaybedilmiş eyaletleri geri alamaya çalışır, fakat onun yerine gelen Nadir bu toprakların bir kısmını kuvvet ile ele geçiri ve nihayeet fetihlere devam etme sorumluluğunu Şah’a bırakır;Tahmasspyenilr ve 1732 ‘de Odmsnlılar ile andlaşma yapar .Hoşnut olmayan Nadir ondan (Şah’tan) yakasını krtarır , Kafkas yaeaylerini kendisine geri veren Rusya ile bir ittifak andlaşması imzalar , ve nihayet 1736’da kendisini şah i lan eder ve Kafkasya’nın fetihlerini onlara geri veren Osmanlılar barışa anlaşması imzalar. Türkiye tarafından garanti edilmiş Polonya toprağının bütününü 1764’de Ruslar istila ederler:bununla birlikte savaş bir olayın ardından ancak 1768’de patlak verir.Osmanlı kuvvetleri 1769’da Krım’da ve Baserabya’da bozguna uğradılar;aynı zamanda II. Katerina Baltık Filosunu Mora’da bir ayaklanmayı kışkırtmak için Akdeniz’e gönderir:vuku bulan şey şudur;fakat ciddi sonuçlar elde etmeyecek kadar çok küçük bir liman olduğundan Rus filosu bu ülkeyi terk eder ;8 Ekim 1770’de o, İzmir yakınında çeşme koyunda demirlemiş Osmanlı donanmasına saldırır ve yok eder (yakar) ozaman sonuçsuz kalan mütareke girişimleri olmuştur . Yeryüzünden Ruslar bütün Valechi e (Eflak-Boğdan)ı işgal ederler , fakat 1772 ve 1773 Rurcuk ve silistre önünde başarısızlığa uğrrlar. Bu sırada Polanya mesalesi II Katarina’nın dikkatli olmasını gerektirir, bunula birlikte I.Abdulhamit barış aktedmeye hazırdır . .Muzakerelerden bir kaçay sonra (21 Temmuz 1774) de Küçük kaynarca Anlaşması izmalandı. Rusya Azak ,kerç Dinyaper in ağzı , Kuban ve terekin kazalarını , karadeniz de gemilerin serbest dolaımı nı , donanması için boğazlardan geçme iznini nihayet ticari imtiyazları elde eder.Türkiye Moldavya,Valaşi,(Eflak –Boğdan )ve baserabya yı yeniden ele geçirir Romenlere siyasi hürrüiyelerini verir ve Ruslara üç yılda 2 milyon ruble bir savaş ödentisi ödemek zorunda kalır.

Şurası kesindirki, Polanya meselesi Türkiye’yi mağlup olmaktan çok ağır bir andlaşma ( imzalamak ) tan kurtardı. Bununla birlikte şurası gerçektirki , avrupra ‘da gittikçe itibarı azalan Osmanlı imparatorluğu komşuları için iştah kabartıcı bir av oluyor..bunun sorumluluğu iç zayıflığı ve askeri yetersizliğinde yatmaktadır. Reformlar gerekli olurlar ,fakat onlar ancak XIX.asırda görülürler Rusya ‘ya gelince , Karadeniz’de ve Polanya’da başarılarıyla o , gittikçe avrupanın büyük güçü haline gelir.

Avrupa ticartinin gelişmesi. 1535 ticaret anlaşmasının ardından uzun zaman boyunca Fransa, Osmanlı imparatorluğu ile ticari bağları için bir kayırma düzeninden yararlandı . Ticari imtiyazlar 1569 da yenilenmiş ve imparotorluğun hiristityanlığı koruculuk hakkı, diğer imtiyazları etkilenmişlerdir. Konsolosluklar 1548de Suriyenin Tripoli’de , 1552’de Halep ‘te daha sonra Aleksendrye (İskenderiye) ve İstanbul’da kurulmuşlardır. 1550ve 1570 arasında Fransız tüccarları , Avrupa tüccarı içinde birinci sıradasırlar ;Onlar yünlğü kumaş , kağıt,hirdavat (kapkacak ,bıçak ,makas)getirirler ve deri, yün, ipekli kumaş , baharat götürürler,fakat birden bire güçlükşler ortaya çıkıyorlar :Önce dini harfler ;Fransızlar’ın dikkatini başka yöne cevirir ve onlar dış meseleleri ihmal edeceklerdir: sonra özellikle Sultan’a bağlı yarı resmi, fakat gerçekte bağımsız olan Berberi korsanlar sebebiyle Fransa ve Bâb-ı Âli arasında sürtüşmeler meydana gelir; ve bilhassa yinede Fransız dış ticareti büsbütün örgütlenmiş değildir,ve daha sonra,sık sık birbirini tutmayan usûl uygulandı.
Fransa tarafından geride bırakılmış diğer Avrupa Devletleri,(ondan ) aşağı bir durumda kalmak istemezler ve 1579’dan başlayarak İngilizler kapitülasyonların imzalanmasını elde ederler ve 1597’de pavillon (harp bayrağı) hakkından yararlanırlar.Öte yandan 1581’de Doğu’da İngiliz ticaretinin gelişmesinin kaynağı olan hükümet tarafından desteklenen Canpagnie du Levant (Doğu Ortaklığı) kuruldu.

1612’de sıra Hollandalılara gelince kapitülasyonları elde ederler ve hemen büyük ticari başarılar kazanırlar,(bu) başarılar ticari dürüstlükleri, merkezi teşkilatlanmaları ve dünya pazarları olarak yerlerinin bazılarının önemliliği (mesela XVI.asrın sonunda Amsterdam baharat ticaret merkezidir) üzerine kuruldu.

XVII.yüzyıl boyunca,İngiliz-Hollanda ticareti pekçok gelişir;Berberi korsanlarına karşı savaşmak için donanmalar koruyucu kafile halinde düzenlendiler;İngilizler İzmir’e Hollandalılar İstanbul’a iyice yerleşirler. Birileri ve diğerleri Türkiye’den yünlü kumaş,kalay,karabiber,baharat (bu ticaretin yönünü değişikliğine dikkat Etmek) ve basılmış para (mesela “aslani”ler) ithal ederler onlar ipek,yün,pamuk,mazı cevizi(kozalağı)ihraç Ederler.bu iki devletin yanında, Venedik önemli gerilemeye uğrar: o bilhassa cam eşya, kadifeler ve değerli kukaşlar getirir ve camcılığa yönelik kül götürür.XVII.asrın ortasında,molalimanı ve serbest liman olan Livourne ile yeni bir rakip görülüverir;Ermeniler ve Yahudiler oraya yerleşirler ve Livourne Avrupa ipek pazarının birincisi oluyor.bu sıradadır ki Colbert Fransa’da iktidarı eline alır: o konsoloslukları yeniden kurar, hemen Levant ticarette uzmanlaşmış Marsilya Limanı’nı kurtarır.Fransız tüccarlarının borçlarını tasfiye eder ve yumuşak bir başarı ile Levant (1670) ve Akdeniz (1685) Kumpanyası’nı yaratır.Fakat Bab-ı Ali ile XIV.Lui arasında bazen gergin olan siyasi ilişkiler sebebiyle kapitülasyonların yenilenmesi zor oldu;bununla birlikte 1673’te Nointel Kontu,Sultan’ın yanında elçi olduğu sırada,onları yeniletmeyi ve kapitülasyonlardan yararlanmayan ülkeler için Fransız pavyonunun yükümlülüğünü teyid ettirmeyi başarır.Ayrıca,Berberiler’e karşı savaş düzenlenir:Gemileri yakalarlar, ve Fransız gemileri birçok defa Tunus,Cezayir ve Tripoli’yi bombardıman edecekler,öyleki,XVII.asrın sonuna doğru bu üç şehir gerileyecekler ve XVIII.asırdan itibaren de Akdeniz’de denizcilik en fazla serbest ve güvenli olacak.1691’de Fransız konsolosluklar yeniden düzenlenirler, ve özellikle konsolosluklar yeniden düzenlenirler ve özellikle konsoloslar komisyon değil, sabit aylık alırlar.Bütün bu canlılık İngiliz ticareti yanında çok rekabete giren Fransız ticaretini bir yenilenmesidir.
XVIII. asır boyunca, Colbert (Kolbert) sistemi ölçüsüzce teşvik edilir ve Levant’in Fransız ticareti gittikçe önem kazanır: O 1780’’lerde en yüksek noktaya erişir.Fakat bu alanda eğer Fransa üstünlük kazanmışsa, Bu da İngiliz ve Hollandalılar’ın daha çok Amerika,Hindistan ve Uzak-Doğu ile ilgilenmek için kısmen bundan ayrılmalarından dolayıdır. XVIII. asırda, yarı yarıya olmak üzere tekstil de esaslı bir ticaret kurulmuştur:İzmir ipek,Sayda pamuk,İstanbul yün satar;ayrıca iskenderiye ve İstanbul’da deri Doğu Anadolu’da balmumu,Akre’de cam külü,Halep’te mazı cevizi(kozalağı); Halep ve İzmir’de çeşitli eczaneler bulunur.Yağ ihraç etmek yasaktı,kahve,ve bilhassa Mısır’ın buğdayı İstanbul’da saklanırdı.Avrupa’dan ithal edilen şey mamül mallardır:Yünlü kumaşlar(Doğu’da asla yeterli dokunamadı),pamuk iplikleri,kağıt,işlenmiş ve ham metaller,hurdavat,nasılsa şeker ve kahve.Batı-Doğu düşüncesi onu alıp götürür ve Avrupa devletlerinin bütün ekonomik nüfusu yavaş yavaş Osmanlın İmparatorluğu üzerinde görülür;gerçek odur ki,Avrupa tekniği kesintisiz gelişir,buna karşılık Doğu’da sanat an’anivi ve hiçbir ilerleme yapmaz;Batı’dan gelen malların üstünlüğünü gören Türkiye Avrupa üslubunu benimser.

Bu ekonomik etki, isteklerini büyütecek olan büyük devletlerin tasarılarına ve XIX. Asır boyunca görüşlerini yalnız ticarette değil, fakat siyasette de benimsetmelerine yarar.






SERDEM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla