Konu
:
Mektup Türleri ve Örnekler
Tekil Mesaj gösterimi
20.07.08, 13:20
#
5
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
SERDEM
S.Moderators
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910
Puan Grafiği
Rep Puanı:11076
Rep Gücü:20
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
Mektup Türleri ve Örnekler
YAŞAMAYI ERTELEMEYİN
Sevgili kızlarım,
Sizlerle birlikte yaşadığımız güzel günlerin çok önemli bir bölümü, sizin açınızdan yarış atı gibi bir üst eğitim basamağının yarışma sınavlarına hazırlanmakla geçti.
En sonunda üniversiteye giriş sınavlarını da başararak istediğiniz alanlarda eğitim olanağına kavuştunuz ama bu yarış yine bitmedi.
Çünkü ikiniz de, esas niteliği ebedi öğrencilik olan öğrenim üyeliği yapmak istiyordunuz.
Bu kez de yurt dışında doktora yapmak için gerekli dil ve bilim sınavlarına hazırlanmakla geçti zamanınız.
Sonunda onları da başardınız ve yuvadan uçup gittiniz.
Şimdi geriye doğru baktığımda, birlikte geçirdiğimiz yılların ne kadarında yaşadığınızı düşünüyorum da üzülüyorum.
Evet, birlikte sinemalara, tiyatrolara, resim sergilerine, konserlere gittik.
Evet, birlikte piknikler yaptık, doğayla ve sevdiğimiz dostlarla kucaklaştık.
Ama bütün bu etkinlikleri yaparken, hep önünüzde sizi bekleyen sınavlar bir karabasan gibi günümüzü karartıyordu.
Bir yandan gelecek yaygısı ve iyi bir eğitim yaparak, hayattaki başarı şansınızıyakalama isteği, öte yandan insanın öte yandan insanın bir kez yaşayabileceği ömrün iyi, güzel ve anlamlı bir biçimde değerlendirmek hedefi, günlük yaşamın birbiriyle çelişen iki amacı olarak sürekli bir biçimde hepimizi zorluyordu:
Daha iyi ve daha arzulanır bir gelecek için sürekli çalışmak ve hazırlanmak ile, gününüzün zevkli ve keyif veren etkinliklerle geçirmek arasındaki çelişkiyi, sizi sürekli zorlayan bir ikilem olarak, yaşamınıza engel oldu.
Sizi inanılmaz bir denge içinde hem kendi günlük yaşamınızı sürdürdüğünüz hemde geleceğe yatırım yapmak adına sürekli çalıştınız.
Anneniz ve ben size hiçbir zaman, ‘’Hadi biraz ders çalışın’’ demedik.
Tam tersine sürekli olarak, ‘’Çok çalıştınız, artık biraz dinlenin ve eğlenin,’’ dedik.
Şimdi aynı çılgınca tempoyu yurt dışındaki eğitim döneminde de sürdürdüğünüz şu sıralarda bu mektubu size, yine aynı duygularla, ‘’Sadece çalışmakla yetinmeyin, birazda yaşamaya bakın,’’ demek için yazıyorum.
Zaten artık doktora çalışmalarınızın sonuna da yaklaşmış bulunuyorsunuz.
Bir süre sonra oradaki eğitiminizde bitecek, bu kez de orada kalmak ile yurda dönmek arasında tercihinizi yaparak, yeni sorunlarla karşı karşıya kalacak ve iş peşinde koşmaya başlayacaksınız.
Şu anda anlayabildiğim kadarıyla, ikinizde yepyeni yetenekler ve bilgilerle donatılmış birer genç olarak yurda dönmek ve yaşamınızın geri kalanını Türkiye ‘ye sizi yetiştiren ülkeye katkıda bulunarak geçirmek kararındasınız.
Hemen, bu kararınıza büyük bir saygı duyduğumu ve size kavuşacağımız için çok sevinçli olduğumu da belirtmeliyim.
Ama bugüne kadar sürekli olarak geleceğe yatırım yaparak geçirdiğiniz yaşam sürenizde, artık çalışmanın yanında yaşamaya daha fazla zaman ayırmanız gerektiğini düşünüyorum.
Bu mektubu da onun için yazıyorum.
Sevgili kızlarım, çalışkan çocuklarım benim,
Yaşam,doğrudan doğruya zamana bağlıdır.
Durdurulamayan, yavaşlatılamaya, istesek de istemesek de aynı hızla akıp giden ve ömrümüzü tüketen zamana.
Bildiğiniz gibi ne denli uzun yaşarsak yaşayalım, sonunda hepimiz ölümlüyüz.
Bu nedenle elimizdeki en sınırlı kaynak, akışını durduramadığımız zamandır.
Dolayısıyla, bir insanın kendi yaşamı bakımından yapabileceği en iyi şey ‘’zamanını iyi değerlendirmektir’’
Zamanını iyi değerlendirmek ise esas olarak, iyi yaşamak kavramına bağlıdır.
İyi yaşamak ise belki her insana göre değişen istediğini yaparak yaşamak anlamına gelir, yoksa sadece zengin olmak, para sarf etmek değildir iyi yaşamak.
Örneğin ben ancak okuduğum, yazdığım, sanat ve kültür olaylarını izleyebildiğim zaman iyi yaşadığımı düşünüyorum.
Ama yaşam acımasız:
Keyfinizce yaşayabilmemiz, yani iyi yaşayabilmemiz için önce, yaşamımızı güvence altına almamız, yani para kazanmamız gerekli.
Hatta bundan da önce para kazanacak bir iş sahibi olabilmek için, genellikle okula gitmemiz, bir eğitim görmemiz ve diploma almamız gerekiyor.
Bu ise, çok uzun bir hazırlık ve çalışma süreci gerektiriyor.
Daha sonra, yani bir iş sahibi olduktan sonra da, yine günlük yaşam sorunları, istediklerimizi yapmamıza engel oluyor.
Ben bu açıdan çok şanslıyım çünkü üniversite hocalığı zaten okumaya ve yazmaya dayalı olduğu için, bütün ömrümce iyi yaşadım.
Yani benim hayatımı kazanmam için yaptığım işler ile aynıydı.
Bu nedenle kendimi dünyanın en şanslı insanlarından biri olarak sayıyorum.
Ama çok insan, benim kadar şanslı değil.
Pek çok kişi para kazanmak için sevmediği işleri yapmak ve iyi yaşamayı sadece kalan zamanına sığdırmak zorunda kalıyor.
Pek çok insan da , bütün ömrünü yaşam kavgası dediğimiz para kazanmak uğraşıyla tüketip bitiriyor ve istediklerini yapamadan yani bu yaşamdan hiçbir zevk ve keyif alamadan, göçüp gidiyor.
İşte size bugün, yaşama hazırlanma ve yaşam kavgası dönemlerine ilişkin, yaşamınızı ertelemeyin başlığı altında anlatmaya çalışacağım düşünceler, iyi yaşama yani istediklerinizi yaparak yaşama hedefine ilişkin bazı gözlemler.
Sevgili çocuklarım,
Gözlemlerimize önce yaşama hazırlık döneminden başlayalım.
Anne-babalar ve öğretmenler olarak biz büyüklerin sizlere yönelik olarak, yaptığımız çok büyük bir yanlış var:
Bilerek, yada bilmeyerek, size verdiği öğütler, sürekli olarak yaşamayı ertelemenize neden oluyor.
Önce günlük yaşama ilişkin öğütler:
Hadi yap bakalım, önce ödevlerini yap, derslerini bitir, şimdi zamanı değil, eve geç kalma, sinemaya gideceğine derslerine çalış, roman okuyacağına ödevlerini yap gibi, belki de bizlerin farkına varmadan, sizin hoşlanacağınız, zevkle yapacağınızı, dinleneceğiniz ve kendinizi geliştireceğiniz pek çok oyunu, ya da eğlenceyi ertelemenize yol açan, sınırlama ve kısıtlamalar.
Sonra, yaşamayı, daha uzun zaman dilimlerine bağlı olarak erteleten öğütler, sınırlamalar ve kısıtlamalar:
O işi tatilde düşünürüz, hele ir sınavlar bitsin de, o zaman... büyüyünce yaparsın, kendi paranı kazandığında yaparsın, gibi.
Böylece sanki çocukların ve gençlerin yaşamaya hakları yokmuş gibi, sadece ödevlerden ve görevlerden örülmüş bir davranış kalıbını öneriyoruz çocuklara ve gençlere.
Bu tutum ve davranışımızın altında genellikle yatan niyet aslın da çok iyi:
Çocuklarımız ve gençlerimiz yaşama iyi hazırlansınlar, hayatta başarılı olsunlar istiyoruz.
Bu nedenle de sürekli olarak onlara, ileriye dönük yatırım yapmalarını, yani çalışmalarını ve kendilerini yetiştirmelerini öneriyoruz.
Hiç kuşkusuz, çocuklarımızın gençlerimizin iyiliğine yönelik bu tutum ve davranışlarımız bir ölçüde haklı da.
Çünkü insan kendini geleceğe iyi hazırlamadan, hayatta başarılı olamaz.
Ne yazık ki bugün toplumumuz da herkes, çok çalışmış başarılı kişilerin gelir ve toplumsal sağlık düzeyine hemen erişmek istiyor, ama onların bu noktaya gelmek için ödedikleri bedeli ödemek, yani çalışma ve hazırlık aşamalarının acılı ve sıkıntılı dönemlerini geçirmek istemiyor.
Neyse, benim bu mektupta vurgulamak istediğim nokta, başarının, çok çalışma ile elde edilebilen bir armağan olduğu değil.
Benim bu mektupta vurgulamak istediğim nokta, başarıya hazırlanırken sürekli olarak yaşamı ertelemeye yönlendirilmiş olmamız.
Tabi çalışacağız.
Tabi geleceğe en iyi biçimde hazırlanacağız.
Ama bunu yaparken, yaşamayı unutmayacağız.
Bir kez daha soralım: Nedir yaşamak ?
En kısa tanımıyla, yaşamak, hayattan zevk almaktır.
Bu, kimi zaman bir çiçeğin kokusu, kimi zaman bir müzik parçasının ruhumuzu okşayan melodisi, bazen de sevdiğimiz bir insanın gülümseyişi gibi doğanın ve insanın güzelliklerine katılmak, yada en azından onlara tanık olmaktır.
Veya, yüzmek, dans etmek, film seyretmek, okumak, uyumak, yemek yemek, sevişmek gibi, bize zevk veren davranışları yapmaktır.
İşte benim bu mektupta size aktarmak istediğim düşünce, yaşama hazırlanırken de, yaşam kavgası sırasında da , görevlerimizi, ödevlerimizi yaparken, bu güzellikleri yaşamayı ertelemememizdir.
Bunu sadece hayattan zevk alasınız diye söylemiyorum:
Hayattan zevk alan yani iyi yaşayan insan, aynı zamanda ruhsal açıdan doyuma ulaşmış olduğu için iyi insan olur:
Çünkü kendisi mutlu olduğu için, çevresindekilere de mutluluk aşılar.
Buna karşılık, arzuları sürekli ertelenen, ruhsal doyuma ulaşamamış mutsuz kişi, yaşamı sadece sıkıcı, hatta acılı bir uğraş olarak gören insan, çevresine karşı olumsuz duygularla yüklenir ve kötü insan olur.
Çünkü kendisi mutsuz olan insan başkalarına da mutsuzluk aşılar.
Aslında çocuklara ve gençlere sürekli olarak yaşamı ertelemeyi öğreten büyüklerin çoğu, kendileri de yaşamış ve bilinç altlarına mutsuzluğun kalın çizgileri kazılmış insanlardır.
Evet sevgili kızlarım, demek ki, yaşama hazırlık aşamasında bir yandan ödevlerimizi, görevlerimizi yerine getireceğiz, ama öte yandan, sonra yaparım demeden, yaşamdan zevk almamızı sağlayan etkinlikleri yapmaktan da zevk almazı sağlayan etkinlikleri yapmaktan da geri durmayacağız.
Şimdi gelelim, gözlerimizin ikinci dönemine yani yaşamın, hayat kazanma aşamasına.
Yetişkinler, hep aileleri, yada çocukları için yaptıkları özveriden söz ederler.
Sürekli olarak, bakmakla sorumlu oldukları kişilerin mutlulukları için çok çalıştıklarını, bütün yaşamlarını bir özveri olarak gördüklerini anlatırlar bize.
Bunun halk arasındaki klasik söylemi, saçımı sizleri için süpürge ettim deyişidir.
Aslında büyüklerin söylemek istedikleri, yetişkin olarak da yaşamlarını sürekli erteledikleri yani yaşamdan zevk alamadıklarıdır.
Esas olarak bütün toplumlarda yaşam kavgası zorlu bir mücadeledir.
Ama bizimki gibi çok hızlı değişen ve gelişen toplumlarda bu kavga daha da zor, insanı daha da baskı altına alan, adeta kişiliğini öğüten bir savaşımdır.
Ama bir insan yaşam kavgasında ne denli zorlanırsa zorlansın, iş yaşamının dışında da bir özel hayatı vardır; yoksa da olmalıdır.
Benim gibi işini seven kişileri bir yana bırakalım ve işini sevmeyen ve sadece hayatını kazanmak için buna tahammül eden insanlara bir bakalım:
İşini sevmeyen bir insan, niçin zorunlu olarak yaşamı ertelesin ki ?..
Güzel bir kitap okumak, iyi bir film yada tiyatro oyunu seyretmek, sevdiği bir şarkıyı dinlemek niçin yaşam kavgası sırasında yapılmayacak işler olsun ?
Eğlenmek, dinlenmek, yaşamdan zevk almak, ayıp değildir.
Tam tersine, yaşamdan zevk almak, yukarıda da belirttiğim gibi bizi iyi insan yaptığı için, mutlaka tadılması gereken bir duygudur.
Üstelik, yaşama sadece para yada başarı kazanmak için çalışmak olarak bakanlar için söyleyeyim:
Eğlenmek ve dinlenmek yaşamdan tat almak, iş yaşamındaki verimi ve dolayısıyla başarıyı da arttıran bir tutum ve davranıştır.
Sevgili kızlarım, değerli çocuklarım,
‘’Hayata hazırlık döneminde’’ de, ‘’yaşam kavgasının içine balıklama daldığınızda’’ da, söylediklerimi unutmayın, ’’ yaşamı ertelemeyin.’’
Unutmayın ki, zaman, yavaşlatılmayacak ve durdurulamayacak bir tempo ile gözümüzün önünde akıp gidiyor.
Ve unutmayın ki ikinci bir yaşamınız olmayacak.
Eğitim dönemini başarıyla kapayıp, yaşam kavgasının iş dönemini yurdumuzda sürdüreceğiniz, yani kavuşacağımız günleri hasretle bekliyorum.
Ama siz o günlere kadar da sakın yaşamınızı ertelemeyin.
Mutluluğu, gelecekte yada yaşamın olağanüstülüklerinde değil, günlük yaşamın olağanlıklarında aramayı öğrenmiş olan babanız.
Sevgilim,
Telefon beklerken mektubun geldi. Kaç gündür merak ediyordum.
Ankara’nın havasının seni devamlı çarpması pek hoş olmasa da gerek. Yine de sen bilirsin. Tiyatro kursunun sana ne kadar yararı olacağını bilemem.
Adalet Cimcoz’a Telefon edeceğim. Ama benim parayı sormam biraz acayip olacak. Fransızca çevirilerle Adil Gabay ’ın mektubunu da bugün postalayacağım.
Bayi Fazıl ’ın tel no: 22 17 56
Sabri Özakar ’ın Tel no: 27 23 68
Ahmet bey selamlarını söyledi. Yalan daha bitirmemiş. Dedi ki, ‘Azizi ağabey bize bir şey verirken hep çok acele diye verir. Resmi yaparsın , kitap 2-3 ay sonra çıkar. “ Ev arıyorlarmış. Taksimde bir yer bulmuşlar, memnun değil. Belki bu tarafta arayacaklar.
Sarı kart için uğraşacağım. Son gelene kadar hazır olur. Bayram için dikiş var. Ali’ye pantolon gömlek dikiyorum. Oya ’nın etek ceketi, Saliha ’nın dar yatılı kalan yardımcı kızı elbise var. Bayrama da az kaldı 500 lira için hedef yolladım. Akşam Enver telefon etti. Bu ay ki 500liranın 250 lirasını sen buradayken almışsın. 250sini de radar ’dan aldığı ( Aziz o dönemde radar reklama küçük skeçler yazıyordu Daha sonra mudi celen yazdı ) 50 lira ile beraber bize yollamış. Ama bugün yine yollayacak. Oya ’nın elbise için 60lira lazım Oya ayakkabı istiyo. Saliha da aylığından kesilmek üzere bir ayakkabı istiyor. İşte böyle.
Hulisi Bey Kemal Tahir ‘lere beyliği bir pon bize gelip Oya’yı tedavi edecek.
Ateş ’in orada söyledikleri notları. iyi.
İbrahim bey telefon etti. Senin adresini aldı.
İkimiz seni çok özledik yolunu bekliyoruz. Telefonları eksik etme. Merak ediyorum. Ali yanımda rahat vermiyor. Çok çok sevgiler canım Meral.
Havza, 1959
Sevgilim
Telefonla konuşmak çok güç. Telefonla konuşabilmek bir yere gider gitmez hemen telefon edeceğim. Oya ’nın sınıfta kaldığını, duyunca çok üzüldüm. Belki tek dersten borçlu sınıf geçer diyordum. O gece sabaha kadar uyuyamadım. Sabaha karşı biraz dalmışım, rüyamda hep Oya ’yla uğraştım, 5’te yine uyuyamadım. Bu çocuk ne olacak? Yaseminden büyük ıstırabı. Sen onun yaptıklarına bakma. Çok rica ederim, biraz daha yumuşak davran. Sizin hepinizi ayrı ayrı mesut görmedikçe ben bedbaht oluyorum. Hiçbiriniz gereğince benim iç dünyamı, deler çektiğimi bilmiyorsunuz. Oya okula gidiyor mu? Yaşım büyük diye okula gitmemezlik etmesin. Ne olursun, benim için benim tarafımdan rica et. Okula gitsin. Hiç olmazsa orta okulu bitirsin. İleride çok acı çekecek. Ben onun gelecek ıstırabını yaşayıp şimdiden bedbaht oluyorum. Bende hem sana hem çocuklarına haksızlık ettiğim için kanısı var. Kendimi hep suçlu buluyorum. Ne yapayım, bilmem ki...
Ateş okula başladı mı? Ona ayakkabı alınacak . Her ne isterse, en iyisinden, istediğinden al, Dolma kalem ve bütün okul gereçleri hemen alınsın.
Ali’mle Ahmet’im gözümde tütüyor. Hepinizi öreceğim geldi.
Çok yoruluyorum. Hem gezi hem yazı beni çok yordu. Her gittiğim yerde kitaplarımı okumuşlar. Doğrusu bu kadarını bilmiyor, ummuyordum. Şimdiye kadar birkaç ilçe ve köyleriyle Borum, Amasya, Sivas ve Tokat’ı dolaştım. Havza’dan Merzifon’a, oradan Samsun’a geçeceğim. Hepinizi Özlemle öperim. Annen Seninle geldi mi? Dönüşümde hiçbirinizi asık suratla görmemek en büyük dileğimdir. Aziz
Tarihsiz
Aziz,
Beni affet. Ne yaptığımı bilmiyorum.
Boşu boşuna yıllarını aldım. Onun için de beni affet. Çocuk Yaptım, onun için de... En çok çocukları düşünüyorum. Ama onlar sız yaşamayacağım bilirsin.
Seni “Menekşe ’m “e bırakıyorum. Anlıyorum, suçlamıyorum.
Mutlu olmanı dilerim. Meral
21/Temmuz/1959, Salı
Aziz
Bütün bunları oturup konuşmak gerekli. Ama artık değil Konuşacak, tek kelime edecek halim yok.
Amcama geleli 24 saat olmadı yazıyorum sana bunları. Bu gece sabaha kadar uyuyamadım ve düşündüm. Başka çıkar yol bulamadım. Geri dönmeyeceğim. Hiçbir zaman, hiçbir şekilde.
Kendimi kaybettim, eski Meral yok artık. Babamın evinin üzerinden başka bir ev kurmak isterdim. Olmadı. Sinir harbiden seslerden, kendimden, her şeyden bıktım. Hiç bişeyin tadı tuzu kalmadı. Böyle daha iyi olacak. Kendimi bulayım biraz.
Çocuklarıma haksızlık ettiğimi biliyorum. Tek başıma kalmadan değişeceğim, sukunet bulamayacağımı analdım.
Uzun uzun yazacak şeyler yok. Ne kendimi savunuyorum, ne de sizleri suçluyorum. Böylece herkes hem haklı, hem de haksız olabilir. Yalnızca kararımı yazıyorum.
Çocukları veremem. Benden de iyi bakamazsınız zaten. Okul çağına geldiklerinde paran olursa, yatılı okul parasını veririsin.
Annemi çağıracağım. Ev arayacağım. Sonra da az saatli bir çalışma arayacağım. Onun dışında da para getirecek bir şey yapabilirim belki
--------------Tualimforum İmzam--------------
Aksini Belirtmediğim Takdirde Yazdığım Konular
ALINTIDIR
Liseler - Anadolu Liseleri - Fen Liseleri
Anaokulu - İlköğretim
Sınav Soruları ve Ders Notları
SERDEM
Açık Profil bilgileri
SERDEM - Özel Mesaj gönder
SERDEM - Daha fazla Mesajını bul