11. KONU
Bu Pâdişâh-ı İslâmun duâ-yı devletidür
Ve
Kahramân-ı enamun senâ-yı şevketidür
Açıklama : İslâm Padişahının Devletinin Devamını Dua ve İnsanların En Kahramanının Heybetine Övgü
332. Beyit :
Sakî kerem eyle câm gezdür
Dutma kadehi müdâm gezdür
Açıklama : Saki! Kerem eyle, kadehi dolaştır; elinde tutma, boyuna gezdir!
333. Beyit :
Devrâna çok i’tibâr kılma
Gezdür kadehi karâr kılma
Açıklama : Dünyaya fazla değer verme; gezdir kadehi, durma!
334. Beyit :
Tök alup ele gümüş sürahî
Zer sâgara rûh-bahş râhı
Açıklama : Al ele gümüş sürahiyi ve doldur altın kadehe ruh bahşeden şarabı!..
335. Beyit :
Sarf eyle riâyetümde eltâf
Tenhâlığumı gör eyle insâf
Açıklama : Beni gözet de bana lutuflarda bulun; yalnızlığımı gör, bana insaf eyle!..
336. Beyit :
Şuğlüm bu bisât içinde çohdur
Senden özge mededci yohdur
Açıklama : Bu yerde dertlerim, sıkıntılarım çoktur, senden başka yardımcım ise yoktur.
337. Beyit :
Hamdemliğüm eyle âr kılma
Menden nefret şiâr kılma
Açıklama : Bana arkadaş ol, utanma; benden nefret etmeyi bir iş belleme!..
338. Beyit :
Ger bilmez isen ki men ne zâtem
Ne zulmet-i çeşme-i hayâtem
339. Beyit :
Feyz-i hünerüm şarâbdan sor
Sûz-ı cigerüm kebâbdan sor
Açıklama 338-339 : Eğer benim nasıl bir kişi olduğumu, nasıl bir hayat suyunun kaynadığı karanlıklar ülkesi olduğumu bilmiyorsan, hünerimin feyz ve bereketini şaraptan sor; yüreğimin yanıklığını da kebaptan öğren.
340. Beyit :
Dutsan elini men-i fakîrün
Hak ola hemîşe dest-gîrün
Açıklama : Ben fakirin elinden tutarsan, Hak da her zaman senin yardımcın olur.
341. Beyit :
Men şâir-i Müsevî-kelâmem
Sâhirlere mu’ciz-i tamâmem
Açıklama : Ben, Musa (gibi mucize) kelamlı bir şairim, sihirbazlara karşı tam bir mucizeyim.
342. Beyit :
Men sâhir-i Bâbilî-nijâdem
Hârûta bu işde üstâdem
Açıklama : Ben Babil soylu bir sihirbazım; Harut’a bu işte üstadlık ederim.
343. Beyit :
Söz derkine sarf edüp firâset
Emlâkine bulmışam riyâset
Açıklama : Ferasetimi sözü anlamaya sarf edip söz ülkesinin reisliğine yükselmişim.
344. Beyit :
Geh tarz-ı kasîde eylerem sâz
Şeh-bâzum olur bülend-pervâz
Açıklama : Zaman olur kaside tarzını uygun bulurum; tabiatımın şahini yükseklerde uçar;
345. Beyit :
Geh de’b-i gazel olur şiârum
Ol de’be revan verür karârum
Açıklama : Zaman olur gazel yolunu tutarım; kararım, o tarza can verir.
346. Beyit :
Geh mesneviye olup hevesnâk
Ol bahrden isterem dür-i pâk
Açıklama : Gah mesneviye heves ederek, o denizden pek inciler çıkarmak isterim.
347. Beyit :
Her dilde ki var ehl-i râzem
Mecmû’-ı fünûna aşk-bâzem
Açıklama : Her gönülde bulunan sırra âşinâyım; bütün şiir fenlerine vurgunum.
348. Beyit :
Bir kâr-gerem hez+ar-pîşe
Canlar çeküp isterem hemîşe
349. Beyit :
Dükkânum ola revâc-ı bâzâr
Her istedügin bula hırîdâr
Açıklama 348-349 : Bin sanatlı bir mücevher işçisiyim. Canu gönülden isterim ki; dükkânım pazarın en rağbet edileni olsun da, müşteri her aradığını bulsun.
12. KONU
Bu bir tarîk ile kesr-i nefsdür
Ve
Mukaddime-i medh-i Padişâh-ı asrdur
Açıklama : Bir Yolla Nefsin İsteklerini Kırma ve Asrın Padişahını Övmeye Başlangıç
350. Beyit :
Sâkî ne idi bu câm-ı gül-rûn
Kim eyledi hâlümi diger-gûn
Açıklama : Ey Saki! Bu gül renkli kadeh neydi ki, beni böyle bambaşka bir hale koydu?
351. Beyit :
Ser-mest olubem sözüm hebâdur
Her lâf ki eyllerem hatâdur
Açıklama : Sarhoş olmuşum, sözlerim boş ve nafiledir. Ettiğim her laf hatadır.
352. Beyit :
Te’sîr salup dimâğâ teşvîr
Teşvîr mizâcum etdi tagyîr
Açıklama : Gösteriş merakı dimağıma tesir ederek saf ve temiz mizacımı bozdu.
353. Beyit :
Men handan ü lâf-ı lutf-ı güftâr
Kim söz demeğe olam sezâvâr
Açıklama : Ben nerde, söz nerde; kaldı ki şiir söylemeğe lâyık olayım!
354. Beyit :
Olsaydı menün sözümde bir hâl
Elbette olurdum ehl-i ikbâl
355. Beyit :
Müstevcib-i izz ü câh olurdum
Şâyeste-i bârgâh olurdum
356. Beyit :
Makbûl düşerdüm âstâna
Manzûr-ı şehenşeh-i zemâne
Açıklama 354-356 : Eğer benim sözümde bir tat olsaydı, elbette bahtım yaver giderdi de izzet ve hürmete hak kazanır, yüce divana lâyık olur, sarayda kabul görür, zamanın padişahının ilgisine mazhar olurdum.
357. Beyit :
Ol pâdişeh-i bülend-bîniş
Kim hâk-i rehidür âferîniş
Açıklama : O yüksek görüşlü padişah; ki, yaratılmışlar, onun ayağının tozudur.
358. Beyit :
Müstahfız-ı din penâh-ı islâm
Mahdûm-ı zaman melâz-ı eyyâm
Açıklama : Dinin koruyucusu, islâm (milletinin) sığıncı, zamanın efendisi ve günlerin barınağıdır.
359. Beyit :
Ebr-istihsân ü berk-kîne
Şâhenşeh-i Mekke vü Medîne
Açıklama : İhsanı bulut, kini ise şimşek gibi olan, Mekke ve Medinenin padişahıdır.
360. Beyit :
Müstakdim-i hak mühill-i bâtıl
Sultân-ı murâd-bahş-ı âdil
Açıklama : Hakkı ayakta tutan, batılı yok eden ve muradlar bağışlayan adaletli sultandır
-
361. Beyit :
Erbâb-ı hüner ümîdgâhı
Türk ü Arab ü Acem penâhı
Açıklama : Sanat ve hüner sahiplerinin ümit kapısı, Türk’ün, Arab’ın ve Acem’in sığınağıdır.
362. Beyit :
Deryâ kimi eyleyen demâdem
Endîşe-i kurb ü bud’-ı âlem
363. Beyit :
Lutf ile veren yahıma lû’lû
Ebr ile yırağa gönderen su
Açıklama 362-363 : Derya gibi, her zaman dünyanın yakını ve uzağını kaygısını çekip; lutfu ile yakına inci dağıtan, uzağa ise bulutla su gönderendir.
364. Beyit :
Lû’lûsını eyleyen cihan-tâb
Leb-teşneleri dür ile sîr-âb
Açıklama : İncisi ile cihanı aydınlatan, suyu ile de, susamışları suya kandırandır.
365. Beyit :
Gerdun kimi lutf edende zâhir
Dâmen dâmen töken cevâhir
366. Beyit :
Gün kimi olanda cûdâ mazhar
Hırmen hırmen nisâr eden zer
Açıklama 365-366 : Gökler gibi, lutfunu gösterdiğinde, etekler dolusu cevahir döken; güneş gibi, cömertliğin kaynağı olduğunda, harmanlar dolusu altın saçandır.
367. Beyit :
Tugrâ-yı misâl-i Âl-i Osman
Sultan-ı sipeh-şiken Süleyman
Açıklama : Osman oğullarının fermanının tuğrası, asker kıran Sultan Süleyman’dır.
368. Beyit :
Yerde düşer olsa feyzi hâke
Ta’n eyleye hâk ruh-ı pâke
Açıklama : Yerde, onun feyzi toprağa düşecek olsa, toprak temiz ruhu beğenmez olur;
369. Beyit :
Gökde nazar etse bir hümâya
Hurşîde salur hümây sâye
Açıklama : Gökde ise ( O ), bir hüma kuşuna bakar olsa, hüma, güneşe bile gölge salacak hale gelir.
370. Beyit :
Ger şarka urur sinân-ı ser-keş
Gün kimi çıhar sipihre âteş
Açıklama : Eğer dik başlı mızrağını doğuya vursa, güneş gibi gökyüzüne ateş saçar;
371. Beyit :
V’er garba çalarsa tîg-i bürrân
Gerdûne yeter şafak kimi kan
Açıklama : Ve eğer keskin kılıcını batıya çalsa, şafak gibi kırmızı kan göğe sıçrar.
372. Beyit :
Dün çerh yana nigâh kıldum
Nezzâre-i levh-ı mâh kıldum
Açıklama : Dün gökyüzüne doğru yüzümü çevirdim ve Ay’ın levhasına bir baktım;
373. Beyit :
Gördüm bu hatı ki hâme-i hûr
Ol levhde eylemişdi mastûr
Açıklama : Gördüm ki, hurilerin kalemi o levhaya şu yazıyı nakşetmiştir:
13. KONU
Bu Kasîde Hazret-î Padişah Şanındadur
Açıklama : Padişah Hazretlerinin Övgüsünde Kasîde
374. Beyit :
Zehî kâmil ki akl-ı nükte-dan derkinde hayrandur
Vücud-ı bîmisâli intihâb-ı nev’-i insandur
Açıklama : Bu ne yüce zattır ki, inceliklere vakıf akıl bile onu idrak etmekte yaya kalmıştır. Çünkü onun benzersiz varlığı insan oğulları arasından seçilmiştir.
375. Beyit :
Felek bir dürc anun zât-ı şerîfi gevher-i yektâ
Cihan bir cism anun hükm-i revân-ı fi’l-mesel candur
Açıklama : Felek bir mücevher kutusu; onun yüce zatı da eşsiz bir cevherdir. Cihan bir cisim ise, onun yürüyen hükmü de adeta can yerindedir.
376. Beyit :
Tarîk-i tâati hem mezhebe hem millete nâfi’
Hilâf-ı meşrebi hem devlete hem dîne noksandur
Açıklama : Ona hizmet etmek yolu, hem mezhep, hem de millet için faydalar getirir; meşrebinin hilafına hareket ise, hem devlete, hem dine eksiklik demektir.
377. Beyit :
İki kısm eylemiş küfr ile îman yeddi iklîmi
Anun hükmindedür ba’zı vü ba’zı kâfiristandur
Açıklama : Küfür ile iman, yedi iklimi iki kısma ayırmıştır; bir kısmı onun hakimiyeti altındadır, bir kısmı ise kâfiristandır.
378. Beyit :
Esâs-ı hükmidür ma’nîde bir sedd-i Sikender kim
Anun Ye’cûcdur bir yanı vü bir yanı insandur
Açıklama : Saltanatın temeli, aslında bir İskender seddidir; onun br yanı ye’cûc bir yanı ise insandır.
379. Beyit :
Binâ-yı kadridür ma’nîde bir âlî imâret kim
Mukarnes tâk-i gerdun ol imâretden bir eyvandur
Açıklama : Kadir ve kıymetinin binası gerçekte yüce bir imarettir; öyle ki; gökkubenin tavanı ancak o imaretin bir eyvanıdır.
380. Beyit :
Muzaffer dâima Sultan Süleyman Hân-ı âdil-dil
Ki her kim tâbi’-i fermânı olmaz nâmüselmandur
Açıklama : Daima muzaffer olan, kalbi adaletle dolu Sultan Süleyman…Her kim onun buyruğuna baş eğmez ise Müslüman değildir.
381. Beyit :
Cihan-gîrî ki gün tek mülk teshîrine azm etse
Muhakkar cilvegâhı arsa-i İrân ü Tûrandur
Açıklama : ( Öyle bir ) cihan hükümdarı ki; güneş gibi, ülkeler elde etmeye niyet etse, at oynatacağı arsaların en değersizi İran ve Tûran olur.
382. Beyit :
Sâhî-tab’ u mürüvvet-pîşedür kim bahr-ı eltâfı
Temevvüc kılsa mevci fakr bünyâdına tûfandur
Açıklama : ( O öyle ) cömert tabiatlı ve iyiliği huy edinmiş ( bir padişahtır ) ki; lutuflarının denizi galeyana gelse, dalgaları fakirlik binasını yıkan tufan olur.
383. Beyit :
Kemîne kimseye kemter atâsı hâsıl-ı deryâ
Muhakkar meclise bezl-i hakîri behre-i kândır
Açıklama : Zavallı bir kimseye en önemsiz bir bağışı deryalar dolusudur; en değersiz bir topluluğa dahi en itibarsız bir saçısı, maden ocağı gibidir.
384. Beyit :
Vücûd-ı pâki-le Hak rahmetidür âleme nâzil
İtâat ehline gösterdiği adl ile ihsandur
Açıklama : Tertemiz varlığı ile, âleme inen Hakk’ın rahmetidir; itaat sahiplerine gösterdiği de adalet ve ihsandır.
385. Beyit :
Süleyman bârgâhıdur yakin heybetlü dergâhı
Kim anda dîvler tâbi’ perîler bende-fermandur
Açıklama : Heybetli katı, Hz. Süleyman’ın sarayı gibidir; öyle ki, orada devler itaat edici, periler ise emir kullarıdır.
386. Beyit :
Muazzam leşkeridür bir bulut kim düşmene andan
Firengîler sadâsı ra’d toplar daşı bârandur
Açıklama : Muazzam ordusu bir buluta benzer; öyle ki, kâfirlerin feryad ve figanı ondan (kopan) bir gök gürültüsü; toplarının gülleri ise ( ondan yağan bir ) yağmurdur.
387. Beyit :
Semendi seğridende lâmi’ olmış ahter-i sâkib
Sipâhı deprenende mevce gelmiş bahr-ı ummandur
Açıklama : O’nun atı, koştuğu zaman, parlayan bir Zuhal yıldızı; askeri, harekete geçtiğinde, coşmuş bir ummandır.
388. Beyit :
Seferde çekmek içün haşmet ü ikbâl esbâbın
Arâbe arş levhi ordusı gerdûn-ı gerdandur
Açıklama : Arş levhası, savaşta (onun) haşmet ve ikbalinin levazımını taşımak için bir araba; dönüp duran felek ise ordusudur.
389. Beyit :
Zamânında yetüp cem’iyyet-i eshâba ârifler
Olup derhem hemin mahbûblar zülfi perîşandır
Açıklama : Arifler ( onun saltanatı ) zamanında zihin ve hatırlarını yalnız Allah ile meşgul etmenin saadetini tattılar; bu yüzden bütün mahbubların üzüntüden zülüfleri darmadağınıktır.
390. Beyit :
Halâyık subh-tek handân olup mihr-i cemâlinden
Dil-i sûzân ile devrinde ancak şem’ giryandur
Açıklama : Mahlûkat ( Onun ) yüzünün güneşinden sabah gibi güler yüzlü olmuştur. Devrinde, gönül ateşi ile yanıp ağlayan, sadece mumdur.
391. Beyit :
Havâdisden mizâc-ı mülk tagyîrine imkân yoh
Kemâl-i adl ile tâ mülke Osmân oğlu sultandur
Açıklama : Hadiselerin gelişmesinden ötürü memleketin mizacında bir bozulma ihtimali yoktur; çünkü ülkede eksiksiz bir adalet ile hükümran olan Osman oğludur.
392. Beyit :
Bihamdillah bugün havf ü hatâdan şer’ nâmûsın
Bulup tevfîk-ı nusret sahlayan Sultan Süleymandur
Açıklama : Allah’a hamd olsun ki, bugün Allah’ın yardımına mazhar olarak şeriatın namusunu korkudan ve hatadan koruyan Sultan Süleyman’dır.
393. Beyit :
Nişân-ı feyzidür ol nusret ü ikbâl kim hâlâ
Ne yan kim azm kılsa reh-beri te’yîd-i Yezdandur
Açıklama : O yardım, zafer saadet, feyzinin işâretidir;öyle ki, şu an ne tarafa doğru yönelmeye niyetlense, rehberi, Allah’ın desteği ve te’yididir.
394. Beyit :
Dil ü candan Fuzûlî izz ü ikbâline ol şâhun
Rızâ-yı Hakk içün dâim duâ-gûy ü serâ-hândur
Açıklama : Fuzuli hak rızası için o şahsın izzet ve ikbaline candan ve gönülden daima duacı ve onu övücüdür.
395. Beyit :
Çü oldur hâmi-i İslâm vâcibdür anun mehdi
Ne kim mehdinden özge söz demiş andan peşîmandur
Açıklama : O İslâm’ın koruyucusu oluğu için, onun övülmesi vaciptir. ( Fuzuli ) onun övgüsünden başka ne söz söylemişse, ondan pişmandır.
396. Beyit :
İlâhî bâki olsun dâim insan-perver ikbâli
Cihân-ı fâni içre tâ binâ-yı nev’-i insandur
Açıklama : İlahi! ( Onun ) insanı koruyup gözeten saltanatı dünya durdukça baki olsun; çünkü o (saltanat), fani olan cihanın içinde insan oğlunun binasıdır.
397. Beyit :
Yârab ki muzaffer ola dâim
Zâtiyle binâ-yı adl kâim
Açıklama : Ya Rab! O daima muzafer olsun; çünkü adalet binası ancak onun zatiyle kaimdir.
398. Beyit :
Şâyetse ana serîr ü efser
Âlemlere adli sâye-küster
Açıklama : Ona taht ve taclar layıktır; çünkü onun adaleti âlemlere gölge salmaktadır.
14. KONU
Bu Sebeb-i Nazm-ı Kitâbdur
Ve
Bâis-i İrtikâb-ı Azâbdur
Açıklama : Kitabın Nazmadilmesinin Nedeni ve Azabı Hak Etmenin Sebebi
399. Beyit :
Sâki dut elüm ki haste-hâlem
Gam reh-güzerinde pâymâlem
Açıklama : Saki! Elimden tut; çünkü hasta bir haldeyim, gam yolu üserinde ayaklar altında kalmışım!..
400. Beyit :
Sensen men-i mübtelâya gam-hâr
Senden özge dahi kimüm var
Açıklama : Sensin benim gibi bir düşkünün kaderini gideren…Benim senden başka kimim var?..
401. Beyit :
Müşkil işe düşmişem meded kıl
Mey hırziyle belâmı red kıl
Açıklama : Zor bir işe düşmüşüm, yardım et! Şarabın koruyuculuğu ile belâmı benden uzaklaştır!..
402. Beyit :
Hall eyleye gör bu müşkilâtı
Kemm etme kulundan iltifâtı
Açıklama : Bu güçlükleri halletmeğe bak; ben kulundan iltifatını esirgeme!
403. Beyit :
Bir gün ki mey-i Süehyl-te’sîr
Vermişdi mizâc-ı pâke tagyîr
Açıklama : Bir gün, Süheyl tesirli şarap saf ve temiz mizacımı değiştirmişti :
404. Beyit :
Hemreng-i bahâr olup hazânum
Dönmişdi akîka za’ferânum
Açıklama : Sonbaharım bahar rengi almış, safran ( gibi sarı yüz ) üm akik taşına dönmüştü.
405. Beyit :
Cem’ idi yanumda ittifâkî
Sâz ü meze vü şarâb ü sâkî
Açıklama : Yanımda saz, meze, şarap ve saki tesadüfen bir araya gelmişlerdi;
406. Beyit :
Peyveste lebâleb ü peyâpey
Nûş eyler idüm kadeh kadeh mey
Açıklama : Boyuna, dolu dolu ve peşpeşe kadeh kadeh şarap içiyordum;
407. Beyit :
Zevk üzre mey artururdı zevkum
Şevk üzre ziyâd olurdı şevkum
Açıklama : Şarap, zevkimin üstüne zevk koyuyor, neş’em gittikçe artıyordu;
408. Beyit :
Ol bezm idi âfiyet bahârı
Men bülbül-i zâr ü bîkarârı
Açıklama : O meclis bir afiyet baharı idi ve ben ( o meclisin ) ağlayıp inleyen kararsız bülbülü idim…
409. Beyit :
Bir hadde erişdi neş’e-i câm
Kim kalmadı ehl-i bezme ârâm
Açıklama : Öyle bir dereceye vardı ki şarabın neş’esi; mecliste bulunanların rahatı, huzuru kalmadı;
410. Beyit :
Esrâr-ı dil oldı âşikârâ
Mesdûd oluben der-i müdârâ
Açıklama : İki yüzlülük kapıları kapanıp, gönüldeki sırlar açığa vuruldu.
411. Beyit :
Olmışdı refîk u hemzebânum
Ayîne-i t3uti-i revânum
412. Beyit :
Bir niçe zarîf-i hıtta-i Rûm
Rûmî ki dedük kaziyye ma’lûm
Açıklama 411-412 : Rum ( Anadolu ) ülkesinin birkaç zarif insanı; arkadaşım, dildaşım ve ruh papağanımın aynası olmuşlardı…Anadolu’lu dedik ya, mesele anlaşılıyor…
413. Beyit :
Ya’nî ki kamu dekâyık ehli
Her mes’elede hakâyık ehli
Açıklama : Yani, tamamı da inceliklerden haberdardılar ve her konuda hakikî bilgiye ulaşmıştılar.
414. Beyit :
Hem ilm feninde nükte-danlar
Hem söz revişinde dür-feşanlar
Açıklama : Hem, ilim sahasında ince manalara vakıftılar, hem de söz söyleme yolunda inciler saçmakta idiler.
415. Beyit :
Kim eyler idi dekâyık-i râz
Şeyhîden ü Ahmedîden âgâz
Açıklama : Kimi sırlardan nükteler çıkarıyor, Şeyhî’den ve Ahmedî’den söze başlıyor;
416. Beyit :
Kim söyler idi öğüp kelâmı
Evsâf-ı Halîli vü Nizâmî
Açıklama : Kimi Halilî ve Nizamî’nin vasıflarını öğüp duruyordu.
417. Beyit :
Bilmişler idi ki hüsn-i güftâr
Kadrüm kaderince mende hem var
Açıklama : Anlamışlardı ki, güzel söz söyleme kabiliyeti kudretimce bende de var.
418. Beyit :
Çün var idi mestlikde lâfum
Kim anlana sıdkum ü hilâfum
419. Beyit :
Men hasteni etdiler nişâne
Bir reng ile tîr-i imtihâna
Açıklama 418-419 : Yalanım ve gerçeğim fâş olacak derecede mest olduğumda ben hastayı bir oyun ile imtihan okuna hedef yaptılar.
420. Beyit :
Lutf ile dedile ev sühan-senc
Fâş eyle cihâna bir nihan genc
Açıklama : Nazikçe dediler ki; “Ey söz üstadı, dünyaya gizli bir hazine ortaya çıkarsana!”
421. Beyit :
Leylî Mecnûn Acemde çohdur
Etrâkde ol fesâne yohdur
Açıklama : “ Leylâ-Mecnûn, Acemlerde çoktur, lâkin Türkler arasında bu hikâye yoktur.”
422. Beyit :
Takrîne getür bu dâstânı
Kıl tâze bu eski bûstânı
Açıklama : “ Gel, bu destanı yaz da, bu eski bahçeyi tazeleyiver!”
423. Beyit :
Bildüm bu kaziyye imtihandur
Zîrâ ki bu bir belâ-yı candur
Açıklama : Anladım ki bu teklif bir imtihandur; zira böyle bir iş (aslında) can belâsıdır.
424. Beyit :
Sevdâsı dırâz ü bahrı kûtâh
Mazmûnı figân ü nâle vü âh
Açıklama : Sevdası uzun, bahrı kısadır; mazmunu da figan, feryad ve ah’tır.
425. Beyit :
Bir bezm-i musîbet ü belâdur
Kim evveli gam sonı fenâdur
Açıklama : ( Bu ) bir felaket ve bela meclisidir ki; başlangıcı gam, sonu yokluktur.
426. Beyit :
Ne bâdesine neşâtdan reng
Ne nağmesine ferahdan âheng
Açıklama : Ne şarabında neş’eden bir renk, ne de nağmaseinde sevinçten bir ahenk vardır…
427. Beyit :
İdrâke verür hayâli âzâr
Efkârı eder melâlı efgâr
Açıklama : Hayali idraki incitir; düşünmesi hüznü (bile) yaralar.
428. Beyit :
Olsaydı teveccühi münâsib
Tevcîhine çoh olurdı râgıb
Açıklama : Eğer niyetlenmesi ( her önüne gelen için ) uygun olsaydı, çok kişi teşebbüs etmeye istekli olurdu.
429. Beyit :
Olsaydı tasarrufında râhat
Çoh kâmil ana kılurdı rağbet
Açıklama : Eğer rahatlıkla başarılabilir bir iş olsaydı, bir çok kâmil insan ona rağbet ederdi.
430. Beyit :
Billah ki ne hoş demiş Nizâmî
Bu bâbda hatm edüp kelâmı
Açıklama : Allah için, Nizamî bu hususta sözün en güzelini söylemiş ve ne güzel demiştir :
431. Beyit :
Esbâb-ı suhan neşât u nâzest
Z’in her du suhan behâne-sâzest
Açıklama : “Sözün sebebi neş’e ve nazdır. Söz bu ikisinden doğar.”
432. Beyit :
Meydân-ı suhan ferâh bâyed
Tâ tab cüvariî numâyed
Açıklama : “Söz meydanı geniş olmalıdır ki, (şairlik) tabiatı orada binicilikteki ustalığını göstersin.”
433. Beyit :
Der germ-i rîk u sahti-i kûh
Tâ çend suhan reved beenbûh
Açıklama : “Kumun sıcaklığı ve dağın saplığı arasında söz ne zamana kadar sıkışıklık içinde gitsin?”
434. Beyit :
Bir iş ki kılur şikâyet üstâd
Şâgirde olur rücüı bîdâd
Açıklama : Üstadın şikayet eylediği bir işi çırağa yüklemek adâletsizlik olur.
435. Beyit :
Gerçi bilürem bu bir sitemdür
Teklîfi munun gam üzre gamdur
Açıklama : Gerçi ben bunun bir zulüm, hattâ böyle bir şeyin teklifinin gam üstüne gam olduğunu bilmekteyim ;
436. Beyit :
Ammâ niçe etmek olur ikrâh
Bir vâkıadur ki düşdi nâgâh
Açıklama : Ama artık kaçınmak mümkün mü!.. Bir iştir ki, ansızın başıma geliverdi.
437. Beyit :
Yeğdür yine özrden şürûum
Bu işde tevekküle rücuum
Açıklama : Bahaneler ileri sürmektense, başlamak ve tevekküle sarılmak daha iyidir.
438.Beyit :
Ey ta’b-ı latîf ü akl-ı vâlâ
İdrâk-i bülend ü nutk-ı gûyâ
Açıklama : Ey latif tabiat ve üsütn akıl, 8ve ey) yüksek anlayış ve konuşan nâtıka!..
439. Beyit :
Düşdi seferüm diyâr-ı derde
Kimdür mana yâr bu seferde
Açıklama : Yolum dert diyarına düştü..Kimdir bana yoldaş bu seferde?
440. Beyit :
Her kimde ki vardur istitâat
Ders ü gam ü mihnete kanâat
441. Beyit :
Oldur bu müsâferetde yârum
Zevk ehline yohdur i’tibârum
Açıklama 440-441 : Kimde dert, gam ve mihnete dayanma gücü varsa, bu yolculukta arkadaşım odur. Zevk sahiplerine itibar etmem..
442. Beyit :
Merkeb gerek olsa azm-i râha
Besdür bize hâme vü siyâhe
Açıklama : Yola çıkmak için binek lâzım olsa; bize kalem ve kâğıt yeter.
443. Beyit :
V’er tûşe-i râh olursa matlûb
Mazmûn-ı hoş ü ibâret-i hûb
Açıklama : Ve eğer yol azığı istenirse; o da, hoş mazmunlar ve güzel ibarelerdir.
444. Beyit :
Azm eyleyelüm teallül etmem
Menzil keselüm tegâfül etmem
Açıklama : Gayret edelim; bahaneleri bırakın!. Menzil keselim; gafil davranmayın!...
445. Beyit :
Ey baht vefâsuz olma sen hem
Hemrâhlığ et bizümle bir dem
Açıklama : Ey tâli’, sen de vefasız olma; bir kereik olsun bizimle yoldaşlık yap!