Konu
:
Anayasa Hukuku
Tekil Mesaj gösterimi
13.04.08, 04:16
#
9
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
Kedi
Gamma Üye
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 3.713
Konular: 3171
Puan Grafiği
Rep Puanı:3699
Rep Gücü:56
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 45
128 Mesajına 262 Kere Teşekkür Edlidi
:
Anayasa Hukuku
5-Denetim:
1961 ve 82 anayasalarına göre AY.mahk. KHK’lerin anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler.61 anayasası döneminde bazı yazarlar,KHK’lerin gerek AY mahk.’si gerek Danıştay’ca denetlenebilmesini savunmakla beraber 82 anayasası KHK’leri fonksiyonel bakımdan yasama işlemi niteliğinde gördüğüne göre artık Danıştay’ın herhangi bir aşamada KHK’leri denetlemesi söz konusu olamaz.KHK’nin kendi içeriğinin anayasaya aykırı olmaması fakat yetki kanunun olması halinde bunun da bir anayasa sorunu oluşturacağını dolayısıyla AY.mahk.’nin denetim yetkisine tabi olacağı açıktır.Çünkü aksi halde anayasanın öngörmediği bir yetki devrine imkan verilmiş olacaktır.AY.mahk. 1992 yılından itibaren dayandıkları yetki kanunu iptal edilen KHK’lerin içerikleri anayasaya aykırı olmasa dahi iptal edilmeleri gerektiği yönünde kararlı bir içtihat oluşturmuştur.
III-Sıkıyönetim ve Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri:
1982 anayasası 61 anayasasının aksine ancak sıkıyönetim halinde veya olağanüstü hallerde çıkarılabilen ve olağan KHK’lerden önemli farklarla ayrılan kendine özgü bir KHK türüne yer vermiştir.Bu KHK’ler olağan KHK’lerden şu yönleriyle ayrılmaktadır:
1-Yetki:Olağan KHK’lerde yetki Bak.Kur.’unun olduğu halde sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri CB başkanlığında toplanan Bak.Kur. tarafından çıkarılır.Dolayısıyla bu KHK’lerde CB’nin iradesi olağan KHK’lerdeki gibi Bak.Kur. kararnamesine eklenen şekli bir olay değil işlemin asli bir unsurudur.Yetki unsuru bakımından 2. önemli bir fark ise sıkıyönetim ve olağanüstü hal kararnamelerinin bir yetki kanununa ihtiyaç göstermemesidir.Bu anlamda sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri yürütmenin 1982 anayasasına göre sahip olduğu özerk veya asli düzenleme yetkisinin tipik bir örneğidir.
2-Konu:Sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri olağan KHK’ler bakımından Anayasada yer alan konu sınırlandırmalarına tabi değildir.Diğer bir deyimle temel haklar kişi hakları ve siyasi haklar ve ödevler de bu tür KHK’lerle düzenlenebilir.Konu bakımından sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’lerinin tabi olduğu sınır,bunları ancak sıkıyönetimin veya olağanüstü halin “gerekli kıldığı konularda” çıkarılabilmesidir.
3-Denetim Bakımından:Anayasaya göre (mad.148/1) “olağanüstü hallerde sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan KHK’lerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla AY.mahk.’sine dava açılamaz.Yargısal denetim yokluğu Anayasanın 15.maddesi ile sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde bile vatandaşlara tanımış olan “mahfuz alan” ı fiilen etkisiz kılabilir.Sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’lerinin anayasaya uygunluğunun denetlenememesi bu güvencenin etkinliğini azaltmakta ve KHK’ler yolu ile sözü geçen mahfuz alanın da ihlal edilebilmesi tehlikesini ortaya çıkarmaktadır.
AY.mahk.’si bir düzenleyici işlemin gerçekten de anayasanın öngördüğü anlamda bir olağanüstü hal KHK’si olabilmesi için şu üç şartın varlığını gerekli saymıştır:
· Olağanüstü hal yer bakımından sınırlıdır.Olağanüstü hal ülkenin tümü için değil yalnız bir bölgesi için ilan edildiği takdirde “KHK ile getirilen önlemlerin sadece olağanüstü hal ilan edilen bölge için geçerli olması,bölge dışına taşırılmaması gerekir.Ülkenin bir bölgesi için ilan edilen olağanüstü hal nedeniyle olağanüstü hal ilan edilmeyen yerlerde olağanüstü hal KHK’lerine geçerlilik tanınmaz.
· Olağanüstü hal süre bakımından da sınırlıdır.”Olağanüstü hal ile sıkıyönetim yasası,olağanüstü halin veya sıkıyönetimin ilan edildiği bölge veya bölgelerde,bu halin devam ettiği sürece uygulanırlar.Bu hallerin kaldırılmasına karar verildiğinde bu yasaların o bölge veya bölgelerde uygulamaları da sona erer.
· Bu noktayla bağlantılı olarak olağanüstü hal KHK’leri ile kanunlarda değişiklik yapılamaz.”Olağanüstü hal KHK’leri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya bu halin sona ermesinden sonra da uygulamaların devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemeler yasa ile yapılır.Ayrıca olağanüstü hal kanununda düzenlenecek konular anayasada açıkça belirtilmiştir.Bu nedenle olağanüstü hal kanununda yapılacak bir değişikliğin kanunla yapılması zorunludur.Çünkü olağanüstü hal kanunun anayasal uygunluk denetimine tabidir.
AY mahk.’sine göre yukarıdaki şartlara uygun olmayan bir olağanüstü hal KHK’si olağan bir KHK sayılabilir.Ancak bu durumda içerik yönünden anayasaya uygunluk denetimine tabi olacağı gibi , yetki kanununa dayanmaması bir iptal sebebi oluşturur.Sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri üzerinde tek denetim TBMM’nin denetimidir.Anayasamızın 121 ve 122.maddelerine göre bu kararnameler,R.G.’de yayınlanır ve aynı gün TBMM onayına sunulur;bunların meclisçe onaylanmasına ilişkin süre ve usül içtüzükte belirlenir.Bundan amacın sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’lerinin mümkün olan en kısa süre içinde ve herhalde olağan KHK’lerden daha seri bir usülle TBMM tarafından görüşülüp karara bağlanması olduğu açıktır.
IV-Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi:
1982 anayasası 1961 anayasasında mevcut olmayan yeni bir düzenleyici işlem türü olarak CB kararnamesini de ihdas etmiştir.Anayasanın 107.maddesine göre “CB genel sekreterliğinin kuruluşu,teşkilat ve çalışma esasları,personel atama işlemleri CB kararnamesi ile düzenlenir.”Bu kararnameler de sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri gibi kanundan değil doğrudan doğruya anayasadan kaynaklanan diğer bir deyimle yürütmenin asli düzenleme yetkisine dayanan işlemlerdir.
CB kararnamesi istisnai bir işlem türü olması itibariyle ancak AY2nin 107.maddesinde belirtilen konularda yani CB Genel Sekreterliğinin kuruluş teşkilat ve çalışma esasları ile personel atama işlemlerinin düzenlenmesi konularında çıkarılabilir.Bunun dışındaki bir konu CB kararnamesi ile düzenlenemez.Maddenin amacının CB’nin makamını güçlendirmek olduğu açıktır.CB kararnamesinin CB tarafından imzalanması gereken normal Bak.Kur. kararnamelerinden ayrı olarak özel bir madde ile düzenlenmiş olması bunun CB’nin tek başına yani karşı-imzalar olmadan yapacağı işlemlerden olduğunu göstermektedir.Bu sebeple CB kararnameleri de CB’nin tek başına yapacağı işlemler gibi idari yargının dışında bırakılmıştır.
V-Tüzükler
82 anayasasının 115.,61 anayasasının ise 107.maddesine göre hukukumuzda tüzük yapmaya yetkili tek organ Bak.Kur.’dur.Tüzükler CB tarafından imzalanarak yayınlanır.Bak.Kur’unun bir tüzük çıkarabilmesi tüzüğün ilişkin bulduğu kanunda bu konuda açıkça yetkilendirici bir hüküm bulunmasına bağlı değildir.Ancak kanun bir tüzük yapılmasını öngörmüşse o konuda idarenin başka tür bir düzenleyici işlem mesela bir yönetmelik yapamaması gerekir.Daha doğrusu o konuyu ilk olarak tüzükle düzenlemeden önce başka bir düzenleyici işlemle düzenleyemez.Anayasamıza göre tüzüklerin konusu “kanunun uygulanmasını göstermek” veya “kanunun emrettiği işler”i belirtmektir.
Usül ve şekil unsuru bakımından tüzükleri idarenin diğer düzenleyici işlemlerinden ayırteden temel özellik bunların Danıştay’ın incelemesinden geçirilme şartıdır.Bu incelemeden geçmemiş bir tüzük yok sayılır.Doktrinde bu incelemenin istişari nitelikte olduğu kabul edilir.Çünkü Danıştay görüşünün bağlayıcılığı kabul edildiği takdirde Danıştay incelemesi bir şekil şartı olmaktan çıkar bir yetki ortaklığına dönüşür.Oysa anayasa tüzük yapma yetkisini Bak.Kur.’a vermiştir.Buna karşılık Bak.Kur. Danıştay incelemesinden sonra ya kendi ilk tasarısını veya Danıştay’ın değiştirisini kabul etmek zorundadır.Bunların her ikisini bir yana bırakarak yeni bir metni tüzük olarak yayınlayamaz.Zira bu takdirde tüzük Danıştay’ın incelemesinden geçirilmeden çıkarılmış olur.Denetim konusuna gelince tüzüklerin birer idari işlem olarak idari yargı denetimine tabi bulundukları şüphesizdir.
VI-Yönetmelikler
82 anayasasının 124.maddesine göre “Başbakanlık bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabilir.Hangi yönetmeliklerin R.G.’de yayınlanacağı kanunda belirtilir.1961 anayasasında söz edilmemiş olan başbakanlık da 82 anayasasında yönetmelik çıkarmaya yetkili makamlar arasında sayılmıştır.1924 anayasası yönetmeliklerden hiç söz etmemiş olduğu halde 1322 sayılı kanun yönetmeliklerin bir veya birkaç bakanlık yahut Bak.Kur.’u tarafından yapılabileceğini belirtmişti.
Yönetmeliğin konusu kanunların ve tüzüklerin uygulanmasının sağlanmasıdır. Yönetmelikler bunlara aykırı hükümler içeremez.Yönetmeliklerin düzenlenişi bakımından 1961 ve 1982 anayasalarının arasındaki bir fark da 1961 anayasasından yönetmeliklerin R.G.’de yayınlanacağı belirtilmiş olmasına karşılık,1982 anayasasında hangi yönetmeliklerin R.G.’de yayınlanacağının kanunda belirtileceğinden bahsedilmiş olmasıdır.Bunun amacı gereksiz israfı önlemektir.Yönetmeliklerin de bir idari işlem olarak idari yargı kapsamına girdiği kuşkusuzdur.
TBMM’nin Kuruluşu ve Milletvekillerinin Seçimi
I-TBMM’nin kuruluşu:
Tarihsel kökeni bakımından iki meclis sistemi,demokratik gelişmenin bir aşaması olarak değil ,tam tersine, bu gelişmeyi yavaşlatacak veya onun etkisini azaltacak bir durum olarak ortaya çıkmıştır.Halkın bir kesimini temsil eden birinci meclislerin yanında aristokrasiyi temsil eden 2. meclisler var olmuştur.Böylece halk oyundan çıkan 1.meclislerin yetkilerinin aristokratik 2.meclisler tarafından sınırlandırılmasına çalışılmıştır.Federal devletlerde 2 meclis sistemi federal yapının vazgeçilmez bir unsurudur.Çünkü bu sistemlerde meclislerden biri nüfus esasına göre halkı diğeri ise üye devletleri ya da “federe” devletleri temsil eder.Bu sistem federe devletlerin federal devlet iradesinin oluşumuna devlet olarak katılımlarını sağlar.
Tek devletler arasında da 2 meclis sistemini kabul etmiş olanlar vardır.İki meclis sisteminin taraftarları bu sayede kanunların aceleye gelmeyeceğini daha iyi ve dikkatli görüşüleceğini meclislerden birinin yapacağı hataların diğeri tarafından düzeltilebileceğini anayasa üstünlüğünün ve hukuk devleti ilkesinin daha iyi gerçekleşebileceğini savunmaktadır. Tecrübeler anayasa üstünlüğünün ve hukuk devletinin gerçekleştirilmesi bakımından siyasal organlardan çok yargı organlarına güvenilmesi gerektiğini göstermektedir.Her iki meclis aynı seçim sürecinden çıktığına göre bunların siyasal bileşimlerinin aynı veya benzer olması yani her iki mecliste de aynı siyasal parti veya partilerin çoğunlukta bulunmaları doğaldır.Böyle olunca meclislerden birinin düştüğü bir yanılgının diğer meclis tarafından düzeltilmesi olanağı pek büyük değildir.
Ancak 1961 anayasasına göre millet meclisinin tümüyle halk oyundan çıkmasına karşılık Cumhuriyet senatosunda halkça seçilen üyelerin yanı sıra seçilmeyen üyelere de yer verilmiştir.CS’nin 150 üyesi halk tarafından seçilmekte idi.Genel oyla seçilmeyen üyeler de 2 kategoriye ayrılıyordu.Bunlardan biri günlük dilde “kontenjan senatörü” adıyla anılan CB tarafından seçilen 15 üyeydi.bu hükmün amacı normal kanallardan parlamentoya girmesi pek muhtemel olmayan bazı seçkin ihtisas sahiplerinin bilgi ve tecrübelerinden parlamento çalışmalarında yararlanılmasını sağlamaktı.2. kategori ise “tabii üyelerdi”Hukuk dilinde tabi üyelik başka bir sıfatın sonucu olarak otomatik olarak kazanılan üyeliği ifade eder.CS’de iki çeşit tabi üyelik vardı.Bunlar eski CB’ler ve Milli Birlik Komitesi başkanı ve üyeleri idi.Tabi üyeler CS’nin diğer üyelerinin tabi oldukları hükümlere tabiiydiler.Ancak tabi üyelerin görev süreleri diğer üyelerinki gibi sınırlandırılmış değildi.
1961 anayasası parlamentonun yetkilerini iki meclis arasında bölüştürürken bu meclislerin tamamen eşit yetkilere sahip olmaları yolunu seçmemiştir.Tersine bu sistemde ağırlık açıkça Millet Meclisinde idi.
TBMM 5 yıllık seçim dönemi dolmadan istediği anda seçimlerin yenilenmesine karar verebilmesine karşılık seçimlerin geri bırakılması çok istisnai bir durumdur.Anayasa bunu savaş durumu ile sınırlı tutmuştur; geri bırakma sebebi ortadan kalkmadıkça erteleme kararındaki usüle göre bu işlem tekrarlanabilir.Ara seçim esasları da iki anayasada farklı düzenlenmiştir.TBMM üyelerinde boşalma olması halinde ara seçime gidilir.Ara seçim her seçim döneminde bir defa yapılır ve genel seçimden 30 ay geçmedikçe ara seçime gidilemez.Ancak boşalan üyeliklerin sayısı üye tamsayısının %5’ini bulduğu hallerde ara seçimlerin 3 ay içinde yapılmasına karar verilebilir.Genel seçimlere bir yıl kala ara seçim yapılamaz.
II-Milletvekillerinin Seçimi:
1-Seçim Sistemi:Geniş anlamda seçim sistemi deyimi seçimlerle ilgili bütün unsurları mesela seçme ve seçilme yeterliliğini adaylığa ilişkin kuralları oy verme usüllerini seçimlerin yönetim ve denetimini kapsar.Dar anlamda seçim sistemi ise seçmenlerce verilen oyların parlamento sandalyelerine dönüştürülmesinde uygulanan kurallar anlamına gelir.
Kurucu meclisçe kabul edilen Milletvekili seçim kanunu nisbi temsilin D’Hondt yöntemini benimsemiş olmakla beraber buna iki türlü baraj hükmü eklenmiştir.1.’si gene baraj adıyla anılmaktadır.Buna göre genel seçimlerde ülke genelinde ara seçimlerde seçim yapılan çevrelerin tümünde geçerli oyların %10’unun aşamayan partiler milletvekili çıkaramazlar.2.’si ise seçim çevresi barajıdır.Bu hükme göre bir seçim çevresinde kullanılan geçerli oylar toplamının o çevrede çıkacak milletvekili sayısına bölünmesiyle elde edilecek sayıdan daha az oy alan siyasi partilerle ve bağımsız adaylara milletvekilliği tahsis edilemez.
2-Milletvekili seçilme yeterliliği:Milletvekili seçilme yeterliliği AY’nın 76.maddesinde düzenlenmiştir.Bu madde ile 61 anayasasının vekil seçilme yeterliliğini düzenleyen 68.maddesi arasında bazı önemli farklar göze çarpmaktadır.Bir defa 61 anayasası seçilebilmek için Türkçe okuyup yazmayı yeterli gördüğü halde 82 anayasası en az ilkokul mezunu olmayı şart koşmuştur.Ayrıca vekil seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran suçlara yenileri eklenmiştir.Üstelik ilgili kişinin affa uğramış olması halinde dahi seçilme yeterliliğini geri verilmemesi olarak düzenlemiştir.
3-Seçim çevreleri:
4121 sayılı kanun seçim çevresi olarak esas itibari ile illeri kabul etmekle birlikte çıkaracağı milletvekili sayısı 19’dan 35’e kadar olan illerin 2;36 veya daha fazla olan illerin 3 seçim çevresine bölüneceğini belirtmiştir.Çıkaracağı vekil sayısı 18’e kadar olan iller bir seçim çevresi sayılır.Milletvekili seçim kanunu seçim çevrelerini ve her seçim çevresinin çıkaracağı vekil sayısını saptama görevini Yüksek Seçim Kuruluna vermiştir.
Seçim çevresi ne kadar büyükse yani ne kadar fazla vekil çıkarıyorsa seçim çevresi barajı o kadar küçüleceğinden küçük partilerin barajı aşma şansları artar; dolayısıyla seçimler daha orantılı sonuçlar verir.Seçim çevrelerinin belirlenmesine ilişkin kurallar arasında her ile nüfusuna bakılmaksızın önce birer vekil tahsis edilmesini ve nüfus esasının ancak geri kalan vekillikler için uygulanmasını ilkesi de az nüfuslu kırsal illeri çok nüfuslu şehirleşmiş iller aleyhine yararlandıracak niteliktedir.
4-Seçimin Başlangıcı:
TBMM seçimleri normal olarak 5 yılda bir yapılır.Her seçim döneminin son toplantı yılının 3 temmuz günü seçimlerin başlangıç tarihidir ve ekim ayının 2. Pazar günü oy verilir.Seçim dönemi bitmeden önce seçimin yenilenmesine TBMM veya CB tarafından karar verilmesi halinde durum Bak.Kur. tarafından 48 saat içinde ilan olunur.Yenileme kararı TBMM tarafından verilmiş ise Meclis seçimin yapılacağı tarihi de belirler; CB tarafından verilmesi halinde ise kararın verildiği tarihten itibaren 90. günü müteakip Pazar günü seçimler yapılır.
Seçim propagandası oy verme gününden önceki 10.günün sabahında başlar ve oy verme gününden önceki günün saat 1800’ında sona erer.Kanun bu süre içinde açık ve kapalı yerlerde ve radyo ve TV’de yapılacak propagandanın ilkelerini belirler.Ayrıca seçim propagandasının başlangıç tarihinden oy verme gününü takip eden güne kadar olan süre içinde seçim eşitliğini korumaya yönelik birtakım yasaklar da uygulanır.
5-Adaylık:
3270 sayılı kanun aday tespiti yönteminin seçilmesini partilerin kendi tüzüklerine bırakmakta ancak parti tüzükleri bütün parti üyelerinin katılacakları bir önseçim yöntemini benimsemedikleri takdirde bu ön-seçimlerin kanunda yer alan hükümlere göre cereyan edeceğini belirtmektedir.
6-Milletvekillerinin Tahsisi:Bir seçim çevresinde siyasi partilerin ve bağımsız adayların elde edecekleri milletvekili sayısı yukarıda değinilen kontenjan adaylığı saklı kalmak kaydıyla d’Hondt sistemine göre hesaplanmaktadır.
7-Gümrük kapılarında kullanılan oyların değerlendirilmesi:Yabancı ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarına milletvekilleri genel seçimi yapılacağı günün 75 gün öncesinden başlamak üzere seçim günü akşam 1700’a kadar yurda giriş ve çıkışlarında gümrük kapılarında kurulacak oy sandıklarında oy kullanma hakkını tanımıştır.
TBMM Üyelerinin Hukuki Statüsü
I-Milletin Temsili:AY 80 maddeye göre TBMM üyeleri seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil bütün milleti temsil eder.Bununla milletvekillerinin kendilerini seçenlerin istek ve direktifleriyle bağlı birer delege değil kendi serbest iradeleriyle tüm milletin menfaatinin neyi gerektirdiğini takdir edebilecek bağımsız birer temsilci olmaları gerektiğini ifade edilmiştir.İlkenin hukuki anlamı milletvekillerinin yasama dönemi sırasında seçmenleri tarafında azledilmesinin mümkün olmaması ve seçmenlerin milletvekillerine hukuken bağlayıcı direktifler verememeleridir.
II-Milletvekili andı:AY 81.mad. milletvekillerinin göreve başlarken içeceği andı öngörmüştür.Daha önceki anayasalarımızda da var olan milletvekili andının hukuki bir bağlayıcılıktan çok manevi bir bağlayıcılık ifade ettiği kuşkusuzdur.
III-TBMM üyeliği ile bağdaşmayan işler:
AY. 87.maddesi milletvekilliği ile bağdaşmayan işleri öngörmüştür.”Yasama uyumsuzluğu” (teşrii imtizaçsızlık) adı da verilen bu müessesenin temsili rejimin tarihsel gelişiminden kaynaklanan amacı, milletvekillerinin herhangi bir yürütme görevi kabul etmelerini önlemek suretiyle onların yürütme organı karşısında tan bir bağımsızlığa sahip olabilmelerini sağlamaktır.1982 anayasası yasama uyumsuzluğunun kapsamını genişletmiştir.82.maddesinin son fıkrası TBMM üyeliği ile bağdaşmayan diğer görev ve işlerin kanunla düzenleneceğini belirtmiştir.
IV-Yasama Sorumsuzluğu:
Yasama meclisleri üyelerine yasama görevlerini gereği gibi yerine getirmeyi sağlamak amacıyla bazı bağışıklık ve dokunulmazlıklar tanımıştır.Yasama meclisi üyelerini bu şekilde diğer vatandaşlardan farklı bir statüye tabi tutmanın amacı şüphesiz onları imtiyazlı ve hukukun üstünde bir grup haline getirmek değildir.Bu bağışıklıklarla sadece kamu yararının daha iyi gerçekleşmesi amaçlanmıştır.Yasama sorumsuzluğunun amacı vekillerin meclisteki söz hürriyetini korumaktır.Sorumsuzluğun söz konusu olabilmesi için söz konusu eylemin meclis çalışmaları sırasında işlenmiş olması ve oy,söz veya düşünce açıklaması yoluyla işlenmiş olması gerekir.Meclis çalışmaları deyimi sadece meclisin genel kurul toplantıları değil komisyon toplantılarını ve siyasi partilerin grup toplantılarını da kapsar.Suç teşkil eden eylemin sorumsuzluk kapsamına girebilmesi için gerekli ikinci şart bu eylemin oy,söz veya düşünce açıklaması yoluyla işlenmiş olmasıdır.Suç teşkil eden eylem,oy,söz veya düşünce açıklaması yoluyla işlenmemişse meclis çalışmaları sırasında işlenmiş dahi olsa sorumsuzluk söz konusu değildir.
Bu sınırlar içinde sorumsuzluk yasama meclisi üyeleri için tam bir koruma sağlar.Nitekim sorumsuzluğa mutlak muaflık da denmektedir.Sorumsuzluğun mutlaklığı 3 noktada kendini gösterir.
-Sorumsuzluk cezai takibata karşı mutlak olarak korur.
-Sorumsuzluğun meclisçe kaldırılabilmesi mümkün değildir.
-Sorumsuzluk sürekli niteliktedir.
V-Yasama Dokunulmazlığı:Yasama sorumsuzluğunun milletvekilinin meclis çalışmalarındaki söz ve düşünce hürriyetini korumasına karşılık yasama dokunulmazlığı milletvekilini keyfi veya asılsız ceza kovuşturmalarından ve tutuklamalardan korur.Diğer bir deyimle yasama dokunulmazlığının amacı milletvekillerinin yürütme organınca tahrik edilebilecek keyfi ceza kovuşturmalarıyla geçici bir süre için dahi olsa görevlerinden uzaklaştırılmalarını önlemektir.Yasama sorumsuzluğundan farklı olarak dokunulmazlık nisbi ve geçici nitelikte bir ayrıcalıktır.Nispidir çünkü TBMM tarafından kaldırılabilir.Dokunulmazlığı kaldırılan bir üye tekrar seçilmiş ise dokunulmazlığı da geri gelir.Bu durumda ilgili üye hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi Meclisin dokunulmazlığı tekrar kaldırmasına bağlıdır.Dokunulmazlığın kaldırılması için izlenecek usül halen TBMM’de uygulanan Millet Meclisi İçtüzüğü ile düzenlenmiştir.Yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığından TBMM üyeleri dışında milletvekili olmayan bakanlar ve CB konseyi üyeleri de yararlanırlar.
VI-Üyeliğin düşmesi:AY.’nin TBMM üyeliğinin düşmesine ilişkin 84.maddesi 95 tarihli anayasa değişikliği ile büyük ölçüde değiştirilmiştir.Bu maddedeki değişikliklerden önemli bir tanesi partisinden istifa ederek başka bir partiye giren veya Bak.Kur.’da görev alan milletvekillerinin vekilliklerinin düşmesine dair hükmün kaldırılmış olmasıdır.2. bir önemli ve olumlu değişiklik temelli kapatılan bir siyasi partiye mensup vekillerin durumuyla ilgilidir. 84.maddenin ilk şekline göre temelli olarak kapatılan siyasi partinin kapatılmasına ilişkin davanın açıldığı tarihte parti üyesi olan tüm milletvekillerinin üyeliği kapatma kararının tebliği ile sona eriyordu.Yeni metinde ise vekilliğin düşmesi partinin kapatılmasına beyan ve eylemleri ile yol açan vekiller için öngörülmüştür.Vekilliğin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde Genel Kurul kararına hacet olmaksızın kendiliğinden düşmesi de başka bir isabetli değişikliktir.
VII-Dokunulmazlığın kaldırılması ve üyeliğin düşmesi kararlarının denetlenmesi:
AY. 85.maddesine göre yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya vekilliğin düşmesine 84.maddenin 1.-3. ve 4.fıkralarına göre karar verilmiş olması halinde meclis genel kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak 7 gün içerisinde ilgili vekil veya bir diğer milletvekili kararın anayasaya kanuna veya içtüzüğe aykırılığı iddiası ile iptali için AY Mahk.’sine başvurabilir.Bu durumda Ay.Mahk. incelemesi isnad edilen suçun gerçekten işlenip işlenmediğini değil isnadın ciddi olup olmadığını kapsayacaktır.Ancak şüphesiz ki isnadın ciddiliği hakkında bir yargıya varılabilmesi ileri sürülen deliller hakkında bir incelemeyi özellikle bunların delil değerini haiz olup olmadıklarının araştırılmasını gerektirir.
VIII-TBMM üyelerinin mali statüleri:
Yasama meclislerinin üyelerinin bir yandan görevlerinin gerektirdiği bir hayat düzeyi sürdürmelerine imkan verecek bir ödenek almalarını bir yandan da kanun koyucu sıfatından yararlanarak bu ödenekleri aşırı derecede yükseltmemelerini sağlamak amacıyla anayasalarda üyelerin mali statülerinin düzenlendiği görülür.1982 AY.’sı 86.maddesinde bu düzenlemeler görülür.
TBMM Görev ve Yetkileri
Hükümet sistemi ne olursa olsun bütün temsili rejimlerde parlamentoların kanun yapma hükümeti denetleme ve devlet bütçesini kabul etme gibi 3 temel fonksiyonu vardır.Parlamenter bir rejim kuran T.C. Anayasası TBMM’ye parlamentoların bu 3 klasik yetkisini vermiştir.Bunların dışında da anayasamızın TBMM’ye verdiği yetkiler vardır.Bu yetkiler AY. Mad.87’de düzenlenmiştir.
1-Kanun Yapma:
Anayasaya göre kanun teklif etmeye Bak.Kur. ve milletvekilleri yetkilidir.Bakanlar kurulu tarafından yapılan öneriye kanun tasarısı milletvekilleri tarafından yapılan öneriye ise kanun teklifi adı verilir.Kanun teklif ve tasarılarının TBMM’de görüşülme usül ve esasları içtüzükle düzenlenmiştir.Hükümetçe hazırlanmış kanun tasarıları bütün bakanlarca imzalanmış olarak ve gerekçesi ile birlikte Meclis Başkanlığına sunulur.Gerekçede tasarının tümü ve maddeleri hakkında bilgiler kaldırılması veya eklenmesi istenen hükümlerin neler olduğu ve neden kaldırılması değiştirilmesi veya eklenmesi gerekli olduğu açıkça gösterilmesi lazımdır.Başkan gelen tasarıları doğrudan doğruya ilgili komisyona havale eder.Kanun teklifleri de gerekçesi ile birlikte başkanlığa verilir ve başkanlıkça ilgili komisyona havale edilir.Komisyonlar şartlarına uymayan kanun tekliflerini sahiplerine tamamlatmaya yetkilidir.TBMM tarafından reddedilmiş olan kanun teklif ve tasarıları red tarihinden itibaren bir tam yıl geçmedikçe tekrar teklif edilemezler.Bir yasama döneminde sonuçlandırılamamış olan kanun tasarı ve teklifleri hükümsüz sayılır;buna “kadük olma” denilmektedir.Ancak hükümet veya milletvekilleri bu tasarı veya teklifleri yineleyebilirler.Kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinde önce tasarı veya teklifin tümü hakkında söz verilir.Anayasa değişiklikleri hariç kanunun tümünün veya maddelerinin oylanması 15 üye tarafından açık oy istenmişse işaretle olur.Kanunlarda veya içtüzükte aksi yoksa kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi komisyona iadesi değiştirilmesi veya metne madde eklenmesi hakkında milletvekilleri esas komisyon veya hükümet değişiklik önergeleri verebilir.Daha sonraki değişiklik önergeleri işaret oyu ile ayrı ayrı oylanır.Esas komisyon veya hükümet tasarı veya teklifin tümünün belli bir veya birkaç maddesinin komisyona geri verilmesini bir defaya mahsusu olmak üzere isteyebilir.Bu istem görüşülmeksizin yerine getirilir.TBBM tarafında kabul edilen kanunların yayınlanması görevi CB’ye aittir.Yayınlanmasını uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşülmek üzere bu hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte aynı süre içinde TBMM’ye geri gönderir.Bütçe kanunları bu hükme tabi değildir.TBMM geri gönderilen kanunu aynen kabul ederse kanun CB tarafından yayınlanır;meclis geri gönderilen kanunda bir değişiklik yaparsa CB’nin tekrar geri gönderme yetkisi vardır.Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümler saklıdır.CB’nin kanunları geri gönderme yetkisine günlük konuşma dilinde “veto yetkisi” adı verilmesi yanıltıcı niteliktedir.Çünkü veto önlemek ya da güçleştirmek anlamını içerir.Meclis geri gönderilen kanununu aynen kabul ederse CB bu kanunun yayınlamaya mecburdur.Bu niteliğiyle kanunların geri gönderilmesi CB’ye tanınmış bir uyarı yetkisinden ibarettir.CB’nin geri gönderme gerekçesi hukuka uygunluk veya yerindelik unsurlarından birini veya her ikisini de kapsayabilir.Bütçe kanunları süreli nitelikleri dolayısıyla geri gönderme yetkisi dışında tutulmuştur.Buna karşılık CB 61 anayasası döneminde geri gönderemediği anayasa değişikliklerine ilişkin hükümleri de geri gönderebilmektedir.82 anayasasının 61 anayasasından bir farkı da meclis geri gönderilen bir kanunda yeni bir değişiklik yaptığı takdirde CB değiştirilen kanunu tekrar meclise geri gönderebileceğinin tasrih edilmiş olmasıdır.
TBMM’nin bir kanun yapmak suretiyle kullandığı diğer iki yetki genel ve özel af ilanına ve kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermektir.Affın genel veya özel oluşu onun kapsamına giren kişilerin sayısıyla değil affın hukuki sonuçlarıyla ilgilidir.Genel af ceza ile birlikte suçu ve dolayısıyla ceza mahkumiyetinin bütün sonuçlarını ortadan kaldırır.buna göre genel af bir tek kişi için ilan edilebileceği gibi özel af birden çok kişiler için ilan edilebilir.
Anayasanın 87.maddesinde sayılan yetkilerden savaş ilanı ve silahlı kuvvet kullanılmasına izin verilmesi yetkilerinin mahiyetleri gereği olarak bir TBMM kararıyla kullanılması gerekir.Bu AY. Mad.92’de düzenlenmiştir.Maddenin 61 anayasası 66.maddesinden farkı sayılan durumlarda CB’ye de silahlı kuvvet kullanılmasına izin verme yetkisini tanımış olmasıdır.
II-Hükümetin Denetlenmesi:
Parlamentonun hükümet üzerindeki denetiminin gerçekleştirilmesini sağlayan hukuki araçlara denetim yolları ya da denetim araçları denir.Bunlar:
1-Soru:
Anayasaya göre soru Bak.Kur.adına sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere başbakan veya bakanlardan bilgi istemektir.Soru istenilen cevabın niteliğine göre sözlü soru veya yazılı soru olarak ikiye ayrılır.Cevap ister yazılı ister sözlü olarak istenilsin soru her halde yazılı olarak bir önerge ile sorulur.Sözlü sorular başkanlık yazısının başbakanlığa veya ilgili bakanlığa sevk tarihinden itibaren 5 gün sonra gündeme alınır.Hükümet yazılı sorunun cevabını gereken bilgilerin derlenebilmesi için en çok 1 ay geciktirebilir.Sözlü soruya hükümet adına verilecek cevabın süresi 5 dakikayı geçemez.Bu cevap üzerine soru sahibi yerinden konu ile ilgili çok kısa bir ek açıklama isteyebilir.İkinci cevap süresi de 5 dakikayı aşamaz.3 birleşim içinde cevaplandırılmayan sorular yazılı soruya çevrilir.Görülüyor ki sözlü soru etkinliği sınırlı olan bir denetim yoludur.Çünkü bunda ancak ilgili bakan ve soru sahibi milletvekili konuşabilmekte diğer meclis üyeleri tartışmalara katılamamaktadır.Yazılı soruda ise başbakanlığa veya ilgili bakanlığa gönderildikleri tarihten itibaren en geç 15 gün içinde cevaplandırılır.Başkan bu süre içinde de cevaplandırılmayan yazılı sorular için başbakanın veya ilgili bakanın dikkatini çeker.
2-Genel Görüşme:
Anayasaya göre genel görüşme “toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun TBMM genel kurulunda görüşülmesidir.”Genel görüşme açılması hükümet,siyasi parti grupları veya en az 20 milletvekili tarafından bir önerge ile istenebilir.Genel görüşme açılıp açılmamasında Meclis genel kurulu karar verir.Genel kurul, görüşme açılıp açılmamasına işaretle oylama suretiyle karar verir.Genel görüşmenin başlayacağı gün görüşme açılmasına karar verilmesinden itibaren 48 saatten önce ve 7 tam günden sonra olamaz.Genel görüşme önergesinin gündeme alınması kabul edildiği takdirde bu görüşmelere önerge sahibi milletvekilleri dışındaki vekiller de katılabilir.Bu yönden genel görüşme sadece soru sahibi milletvekili ile ilgili bakan arasındaki bir diyalog niteliği taşıyan sorudan daha etkin bir denetim aracıdır.Ancak gene görüşmenin sonunda bir oylama yapılamaz ve bir karar alınamaz.Genel görüşme etkinlik derecesi açısından soru ile gensoru arasında yer alan bir denetim yoldur.!924 anayasasında ve meclis içtüzüğünde bulunmayan genel görüşme 61 anayasası döneminde kabul edilmiş ve 82 anayasasında da korunmuştur.
3-Meclis Araştırması:
Anayasanın tanımına göre meclis araştırması belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir.Meclis araştırması açılmasında genel görüşme açılmasındaki hükümler uygulanır.Bu konudaki görüşmelere hükümet siyasi parti grupları ve istemde bulunan milletvekillerinden birinci imza sahibi veya onun göstereceği bir diğer imza sahibi katılabilir.Komisyon gerekli gördüğü kamu kurumlarından ve uygun bulacağı uzmanların bilgilerine başvurabilir Devlet sırları ile ticari sırlar meclis araştırması kapsamı dışındadır.Meclis araştırması komisyonu inceleme faaliyetlerini bitirdiğinde meclise bir rapor sunar.Bu rapor hakkında genel kurulda genel görüşme açılır.Ancak görüşme sonunda herhangi bir karar alınması veya hükümetin sorumlu bulunması mümkün değildir.Araştırma,hükümetin siyasetinin kusurlarını ortaya koymuşsa bu bulgulara dayanılarak bir gensoru önergesi verilmek suretiyle hükümetin siyasal sorumluluğunu gerçekleştirebilir.Yoksa meclis araştırması doğrudan doğruya hükümetin siyasal sorumluluğuna yol açacak bir denetim aracı değildir.
4-Meclis Soruşturması:
Meclis soruşturması başbakan veya bakanların görevleriyle ilgili cezai sorumluluklarının araştırılmasını sağlayan bir denetim aracıdır.Başbakan veya bakanlar hakkında TBMM üye sayısının en az 1/10’unun vereceği önerge ile soruşturma açılması istenebilir.Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır.Komisyon soruşturma sonucunu belirten raporunu 2 ay içinde meclise sunar.Soruşturmanın bu süre içinde bitirilememesi halinde 2 aylık yeni ve kesin bir süre verilir.Meclis raporu öncelikle görüşür ve gerek gördüğü takdirde ilgilinin Yüce Divan’a sevkine karar verir.Yüce Divan’a sevk kararı üye tamsayısının salt çoğunluğu ile olur.Meclis genel kurulu ilgili bakanı Yüce Divan’a sevk edip etmeme hususunda soruşturma komisyonunun raporu ve tavsiyesi ile bağlı değildir.Bu konuda nihai karar Genel Kurulundur.TBMM kararı ile Yüce Divan’a verilen bir bakan bakanlıktan düşer.Başbakanın sevki halinde ise hükümet istifa etmiş sayılır.
5-Gensoru:
Bütün parlamenter denetim araçları arasında sadece gensoru hükümetin veya bir bakanın siyasal sorumluluğuna yol açabilir, yani onun meclisçe görevden uzaklaştırılmasına imkan verir.Gerçi meclis soruşturması sonucunda Yüce Divan’a sevkedilen bir bakan da bakanlıktan düşmektedir ama bu yol sadece “cezai” sorumluluğu gerektiren işlerde kullanılır.
1982 anayasası gensoruyu 1961 anayasasına benzer şekilde düzenlemiştir.Buna göre gensoru önergesi bir siyasi parti gurubu adına veya en az 20 milletvekili imzasıyla verilir.Gensoru önergesi verilişinden sonraki 3 gün içerisinde bastırılarak üyelere dağıtılır;dağıtılmasında itibaren 10 gün içinde gündeme alınıp alınmayacağı görüşülür.Bu görüşmede ancak önerge sahiplerinden biri siyasi gruplar adına bir milletvekili Bak.Kur.adına başbakan veya bir bakan konuşabilir.Gensoru görüşmeleri sırasında üyelerin veya grupların verecekleri bir gerekçeli güvensizlik önergeleri veya Bak.Kur.’unun güven isteği bir tam gün geçtikten sonra oylanır.Bak Kur.’unun veya bir bakanın düşürülebilmesi üye tamsayısının salt çoğunluğu ile olur;oylamada yalnız güvensizlik oyları sayılır.Maddede hükümet istikrarını sağlayıcı bazı hükümler olduğu göze çarpmaktadır.Maddede belirtilen 2 tam veya 1 tam günlük süreler siyaset bilimi literatüründe “serinleme süresi” olarak anılmaktadır.Bu sürenin amacı güven oylamalarındaki duygusal etkenlerin etkisini azaltmak milletvekillerinin daha etraflı ve serinkanlı düşünebilmelerini sağlamaktır.Bak.Kur.’un veya bir bakanın ancak üye tamsayısının oyuyla düşürülebilmesi kuralı da hükümet istikrarını sağlamaya yöneliktir.Oylamada yalnız güvensizlik oylarının sayılacağı kuralı 82 anayasası ile getirilmiştir.Bu hükümle güven oylamasında adi çoğunlukta azınlıkta kalan fakat anayasa gereğince istifaya mecbur olmayan bir hükümetin prestij kaybına uğramasını önlemek istenmiştir.
--------------Tualimforum İmzam--------------
Bo
ş
verdim
Kedi
Açık Profil bilgileri
Kedi - Özel Mesaj gönder
Kedi - Daha fazla Mesajını bul