Konu
:
9 Eylül
Tekil Mesaj gösterimi
09.04.08, 17:49
#
2
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
Okyanus
Moderator
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149
Puan Grafiği
Rep Puanı:16317
Rep Gücü:20
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 54
889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi
:
9 Eylül
ALTI OK
CUMHURİYETÇİLİK
CHP, Atatürk'ün kuruluşuna öncülük ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni yaşatmak, geliştirmek, güçlendirmek misyonunun sahibidir. Cumhuriyetçilik, demokrasinin tarihsel önkoşulu, hazırlayıcısı olmuştur. CHP, bir ilke ve ideal beraberliği üzerinde Cumhuriyetimizi kurmuştur. Cumhuriyetin temelindeki anlayış, bu beraberliği oluşturan tüm insanların eşitliği ve bütünlüğü anlayışıdır. CHP, ulusun egemenliğini ve bağımsızlığını cumhuriyetçiliğin temel kuralı olarak benimser ve savunur.
Cumhuriyet, tarihimizdeki en köklü dönüşümdür. Egemenliğin kaynağını ulusta bulan anlayıştır; "saltanat" kavramının yıkılması "milli iradenin" geliştirilmesidir; "tebaa" nın yerini "yurttaşın" almasıdır. Cumhuriyet, "yurttaşlık" kavramının temel öğe ve temel tanım olarak esas alınmasıdır; kültürel, dinsel tanımların sivil topluma bırakılarak, resmi ölçü olmaktan çıkarılmasıdır.
CHP'nin "Cumhuriyetçilik" ilkesi, demokrasi bağlamındaki bir büyük uzlaşmayı da içermektedir. Türkiye kendi kendisiyle kavgalı olmaktan yorulmuştur. Barışa ihtiyacı vardır. Farklı yarar grupları, farklı kültürel, toplumsal duyarlılık kümeleri arasında yeni anlayış ve hoşgörü kanallarının açılması, insanların kendi farklılıkları içinde bütünleşmesi, CHP'nin inancıdır, iddiasıdır.
MİLLİYETÇİLİK
CHP, Türkiye Cumhuriyetini oluşturan tüm yurttaşların birliğini, bağımsızlığını, egemenliğini, güvenliğini, esenliğini ve dünyadaki saygınlığını, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, siyasal ve ekonomik haklarını korumakla görevlidir; bu görevi tarihi boyunca onurla taşımış olmaktan kıvançlıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş döneminde gereksinim duyulan bir "uluslaşma sürecinin" işlevi olarak milliyetçilik ilkesi benimsenmiştir. CHP'nin uluslaşma anlayışı, geçmişten devralınan feodal kümelenmelerin, ırk, bölge, inanç ayrışmasına dayalı yapılanmaların tarihe bırakılmasıdır; ülkede kader ortaklığının oluşumudur; çağdaş topluma geçişin çok önemli bir aşamasıdır.
Milliyetçilik "ırka" indirgenemez; Türkiye bütününü oluşturan çok sayıdaki etnik özellik karşısında devletin yanlılığı, öncelik tercihi söz konusu olamaz. Devlet, herkesi eşit şekilde temsil ve ifade eder. CHP, milliyetçiliği, bölgecilik anlayışlarının, kavimcilik benzeri küçük bağlılıkların, kan-köken bağımlılıkların ulusal düzeyde aşılmasıdır. Ayrışma değil, bir bütünleşme hareketidir. Bu bağlamda, "milliyetçilik", farklı etnik yapılanmalar arasında bir ayrım ölçüsü değildir. Tüm ayrışmaları kapsayan, onların Türkiye'nin ulusal bütünlüğü çerçevesinde demokratik farklılaşma özgürlüğünü tanıyan, farklılık içinde bütünleşmeyi öngören, bütünlük idealini tanımlayan kapsayıcı bir anlayıştır.
CHP'nin milliyetçilik anlayışı, hangi kökenden gelirse gelsin, hangi dili konuşursa konuşsun ve hangi inancı paylaşırsa paylaşsın, kimsenin "azınlık" konumuna indirgenemeyeceğidir; herkesin ülkenin asli sahibi olduğudur. CHP, başka ülkelerde yaşayan yurttaşlar ve Türk topluluklarına eşit davranılmasını, ana dillerini ve kültürlerini yaşatıp geliştirme olanağı sağlanmasını özenle gözetir.
HALKÇILIK
CHP'nin "Halkçılığı"; öncelikle kitlelerin emeğiyle ve alın teriyle üreten, değer yaratanların önde tutulmasıdır. Siyasal meşruiyetin temelini halkla bulabilmektir. CHP'nin halkçılığı, ahlâki ve siyasi bir öncelik tercihidir. CHP, ekonomik ve siyasal imtiyaz odaklarının dışındakileri öncelikle temsil eden, imtiyazların kaldırılmasını amaçlayan partidir. CHP'nin amacı, sade ve sıradan yurttaşa öncelikle hizmet götürmektir; ona fırsat yaratmak, önüne ufuk açmaktır. CHP siyasetinin özü budur.
Bu özellikleriyle, "Halkçılık", CHP'nin tarih sürecinde geliştirdiği sol kimliğin de kaynakları arasındadır. CHP'nin temel bir inancı, temel bir yaklaşımı olan halkçılık, gereğinde bireyselliği aşarak bütünselliğe erişmektir; memleket içi özveride bulunmaktır; yurtseverliği özümsemektir.
CHP'nin halkçılık anlayışı, halkı muhtaç kabul edip, ona bağıslar lütfetmeyi esas alan bir popülizmin ifadesi değildir. Halkın kısa vadede duymak istediğini söylemek değildir. Hakçılığın gereği, sorumluluktur; sosyal demokrat değerleri, akılcılıkla, üretkenlikle bütünleştirmektir. CHP, halkçılık ilkesinin ışığında, kimsenin kimseyi ezemeyeceği, sömüremeyeceği, herkesin yaşamı boyunca geçimi ve sağlığı bakımından güvenlik içinde olacağı, çalışma ve eğitim fırsatlarından eşitlikle yararlanabileceği insanca ve hakça bir düzen kurmayı amaçlar.
DEVLETÇİLİK
Devlet, özel yararlarla toplumsal yararlar arasındaki dengenin sağlıklı oluşması için getirilmiş bir güvencedir. Bu güvence, özellikle piyasa mekanizmalarının özel çıkarlar için çarpıtılmasını önlemek, tekellerin oluşturulmasını, üretici ve tüketici haklarının çiğnenmesini engellemek açısından gereklidir ve etkilidir.
Toplumun büyük tercihlerinin belirlenmesinde, uzun vadeli ekonomik stratejilerin oluşmasında devletin öncelikli görevi vardır. Aynı şekilde, ekonomisi geri kalmış yörelerin geliştirilmesi ve bölgesel farklılaşmaların giderilmesi öncelikle devletin sorumluluğudur.
Ulusal bağımsızlığın ve egemenliğin sağlam siyasal ve ekonomik temellere dayanması; kişinin özgürlüğü, güvenliği ve yaşam koşullarının iyiliği; yurttaş eşitliğinin korunması; toplumun esenliği ve uyumu; gelişmenin sürekliliği, hızı ve halkçılığı; tüm üretim araçlarının ve mülkiyetin toplum yararına ve emeğin üstünlüğü ve gelişmenin bütünlüğü kurallarına uygun biçimde değerlendirilmesi, devletin gözetmesi gereken temel ölçülerdir.
CHP, devletin işleyişinde katılımcılığı öngörür; yönetenle yönetilen karşılığının giderilmesini amaçlar. CHP, merkeziyetçiliği ve israfı azaltacak, etkinliği ve verimliliği arttıracak şekilde, devletin "yerinden yönetim" anlayışına dönük olarak yeniden yapılanmasını savunur. CHP'nin devlet anlayışında, yurttaş devlet için değil, devlet yurttaş için vardır. Bu özellikleriyle, devlet, toplum ve yurttaş yararına etkin önlem alabilmenin yetkisine ve olanağına sahip olmalıdır. CHP, üyesi olduğu belirli bir alanda toplumun yararı doğrultusunda Sosyalist Enternasyonalin ilkeleri doğrultusunda, belirli bir alanda toplumun yararı varsa, sosyalleştirmeyi veya özelleştirmeyi öngörebilir.
LAİKLİK
Bütün inançlar, devlet önünde eşittir. CHP, devleti dinsel inançlara karıştırmaz dinsel inançların da devlet işlerine karışmasına kesinlikle izin vermez. İnanç ve ibadet özgürlüğünü, kişinin kutsal ve dokunulmaz hakkı sayar. Dinin baskı unsuru olmasını da, din duygusunun ve dinsel inançların baskı altına alınmasına da karşıdır. Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulmasıdır.
Laiklik, Cumhuriyetin ve demokrasinin, ulusal bütünlüğün ve iç barışın temel taşıdır. Laiklik, toplumdaki farklı inançların barış içinde birlikte yaşama yöntemidir. Laiklik, inananların, farklı inananların, farklı düşünenlerin kendi tercihlerinin ortak güvencesidir. Laikliğin temel özelliği, toplumun bütünlüğüne katkı yapmasıdır; barışı ve karşılıklı anlayışı, hoşgörüyü kurumsallaştırmasıdır. Laik devlet, din-inanç-düşünce özgürlüklerinde farklılaşanlar arasında bir taraf değildir; ortak güvencenin düzenleyicisidir.
Çağdaşlığın, bilimselliğin ve demokrasinin temel taşı laikliktir. Laiklik korunmadan demokrasi yaşatılamaz. Eğitim laikleşmeden, yeniliğe ve değişime açık çağdaş bir toplum ve devlet yapısı oluşturulamaz. CHP, dinin istismarını başta eğitim olmak üzere her alanda önlemekte kararlıdır. Laikliğin uzun vadedeki gereği, inanç dünyasının sivil topluma devredilmesidir.
Laikliğe karşı uluslararası bir stratejinin Türkiye'ye yönelik saldırıları karşısında, laiklik, CHP'nin özel bir duyarlıkla savunduğu ilkedir. İnanç dünyasını, eğitimi ve siyaseti bu tür saldırılardan korumak CHP'nin öncelikli görevidir. Laiklik, Türkiye'de laikliğin kurucusu olan CHP'nin öncelikli sorumluluğudur.
DEVRİMCİLİK
CHP, dönemler boyunca gelişen ve olgunlaşan bir yenileşmedir; süreklilik içinde değişimdir; sonsuz bir adalet arayışıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında tanımıyla, CHP'nin devrimciliği, "...ulusumuzu son yıllarda geri bırakmış kurumların yıkılarak, yerlerine, ulusumuzun, çağdaş uygarlık doğrultusunda ilerlemesini sağlayacak kurumların getirilmesidir".
CHP'nin devrimcilik anlayışı, çağdaş düşüncelere açılarak yenilikleri kavrayıp benimsemektir. Toplumun, kuralları ve kendini sorgulayarak, daha iyiye, daha doğruya ve daha güzele ulaşmanın yollarını açmasıdır. Yenileşmenin ve değişimin araçlarını oluşturması, yöntemlerini düzenlemesidir. CHP, halkla birlikte, halktan güç ve yetki alarak, demokratik hukuk devleti kurallarına ve barışçı yöntemlere bağlı kalarak devrimciliği sürdürür.
CHP, toplumsal ve ekonomik düzen ile devlet yapısında çağın, gelişmenin, insanca ve hakça yaşamanın gereği olan değişimlerin öncüsüdür. CHP, halkın ekonomik ve siyasal gücünü arttırıcı, yönetim yetkisini ve sorumluluğunu geliştirici kurumsal düzenlemelerin tarih boyutundaki sahibidir. CHP, tarihsel temelleri üzerinde ve sosyal demokrat kimliği doğrultusunda, sürekli bir yenileşmenin takipçisidir. CHP geleneğinin özelliği budur. "Süreklilik içinde değişim" ve "kendi özünün doğrultusundaki yenileşme", CHP'nin gücü, ayrıcalığı, üstünlüğü olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam edecektir.
Demokratikleşmenin evrensel sürecinde ve belirli özelliklerin, coğrafyaların, çıkarların kesiştiği bölgemizin kendine özgü tarihsel oluşumunda, CHP, özgürlük ve eşitlik sentezinin yolunu açan çağdaş ve evrensel ilkelerin, devrimlerin sahibi ve izleyicisidir.
1923 - Atatürk'ün, İzmir'in kurtuluş yıldönümü nedeniyle İzmir Belediye Başkanlığı'na kutlama telgrafı: "9 Eylül 1923 günü, sevgili hemşehrilerimizin samimî ortamında bulunmak benim için bir mutluluk olurdu. Ne çare ki, yine millet ve memleketimizin kurtuluş ve refahına ait mühim uğraşılarım, beni bu mutluluğa eriştirmekten, bu şerefli vazife men ediyor."
1922 - İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşu.
Türk ordusunun İzmir'e girişi.
30 Ağustos Zaferi'nin kazanılmasının ardından Yunan ordularını önüne katan Türk orduları İzmir'e girdi.
Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos - 9 Eylül 1922).
26 Ağustos - Gazi Mustafa Kemal'in Kocatepe'den Büyük Taarruz'u yönetmesi.
30 Ağustos - Gazi Mustafa Kemal'in Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Savaşı'nı kazanması.
1 Eylül - Gazi Mustafa Kemal'in "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri !" emrini vermesi.
9 Eylül - Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesi.
10 Eylül - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'e gelişi.
İzmir, 3 yıl 4 ay süren işgal sonucunda Türk birliklerinin eline geçti. Sabah saat 10.30'da Yüzbaşı Şeref Bey komutasındaki süvari birliği hükümet konağının önüne gelerek, Türk bayrağını göndere çekti. Esir edilen Yunan askerleri askeri kışlada toplandı. İzmir'in içinde kaçamamış olan Rumlar limandaki gemilere sığındı, bazısı da denize atladı.
Birinci Tümen Komutam Mürsel Bey, İzmir'in alındığını Ankara'ya bildirdi.
Yunanlılar Edremit'ten geri çekildi. Menemen ve Seydiköy kurtarıldı.
İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nda gösteriler yapıldı.
Atatürk'ün, İzmir'in alınışı haberi üzerine ordulara mesajı: "İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedakârlığı hürmet ve takdirde anarım. Orduların bundan sonra verilecek hedeflerin elde edilişinde de aynı istek ve fedakârlığı göstereceklerine güvenim tamdır."
Atatürk'ün, İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf (Orbay) Bey'e telgrafı: "Birliklerimiz İzmir doğu sırtlarında düşmanın son direnişini kırdıktan sonra bugün mağlûp düşmanla beraber İzmir'imize zaferle girdi. Ben yarın öğleden itibaren İzmir'de bulunacağım." [Kocatürk]
Atatürk'ün, Nif (Kemalpaşa)'e gelişi ve geceyi burada geçirişi.
Ankara Komutanı Fuat (Bulca) Bey'in, Atatürk'e telgrafı: "Valide Hanımefendi sıhhat ve afiyettedirler. Yalnız dört günden beri tarafınızdan hiçbir haber vaki olmamış olması, bizleri üzmüştür. Evinizde, havuz başında, muhterem valdenizin huzurunda cazlar çalınarak zafer şerefine eğlenildi."
1921 - Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
Atatürk'ün, komutanlarla Zafertepe'ye gelişi ve düşmanın durumunu dürbünle tetkik edişi.
Sakarya Savaşı'nda Mustafa Kemal Paşa, bazı komutanlarla düşmanın mukavemetinin kırıldığı Polatlı'nın kuzeyindeki Zafertepe'ye gelerek, Yunan Ordusunun durumunu inceledi.
1919 - Sıvas Kongresi. 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas Kongresi vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı.
Kongre'de ABD'den bir inceleme heyeti istenmesine karar verildi. Mustafa Kemal, Ali Galip olayı ile ilgili bilgi verdi. Kongre bundan dolayı İstanbul hükümetini protesto etti.
Atatürk'ün, Sivas Kongresi'nin beşinci umumî toplantısında, Ali Galip'in faaliyetleri hakkında açıklamalarda bulunması.
Atatürk'ün, Sivas Kongresi adına -kongrede alınan karar gereğince- Amerikan Senatosu'na mektubu: "...Üyelerinizden oluşan bir heyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun her köşesine göndermenizi diliyoruz. Bu heyet hususî menfaat ve alâkaları olmayanlara ve bir millete has olan berrak görüşle, Osmanlı İmparatorluğu'nda gerçek şekilde hüküm süren hal ve şartlan tetkikten geçirmelidir. Böyle bir tetkik Osmanlı İmparatorluğu'na ait nüfusun ve arazinin mukadderatı hakkında bir barış antlaşması için keyfi kararlar verilmesine meydan bırakılmazdan evvel yapılmalıdır."
Atatürk'ün, Ali Fuat Paşa'ya Sivas Kongresi kararınca "Anadolu Umum Kuva-yi Milliye Komutanlığı'na atandığı bildiren telgrafı: "...Hareketleriniz ve girişimlerinizde Heyet-i Temsiliye ile ilişkinizin korunması rica olunur."
Atatürk'ün, 13. Kolordu Kurmay Başkanı Halit (Akmansü) Bey'e Sivas Kongresi adına teşekkür yazısı.
1918 - Atatürk'ün, 7. Ordu'ya bağlı tümenleri denetlemeye başlaması (Bu denetlemeler 10 ve 11 Eylül günleri de devam etmiştir.)
1917 - Atatürk'e, Avusturya-Macaristan hükümeti tarafından ikinci Rütbe'den Harp Alâmeti Askerî Liyakat Madalyası verilişi.
Yıldırım Orduları Grubu Komutanı Mareşal Falkenhayn'ın, incelemelerde bulunmak üzere İstanbul'dan Sina cephesine gelişi.
Kaynak:edebiyatogretmeni.net
--------------Tualimforum İmzam--------------
Evliliğinin Bittiğini Düşünenlere ve Yeni Evlenenlere
Okyanus
Açık Profil bilgileri
Okyanus - Özel Mesaj gönder
Okyanus - Daha fazla Mesajını bul