Konu
:
Türk Büyükleri - A'dan Z'ye Türk Büyükleri
Tekil Mesaj gösterimi
05.01.13, 15:43
#
32
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
Başak
Moderator
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 7.449
Konular: 6324
Puan Grafiği
Rep Puanı:14360
Rep Gücü:167
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 53
719 Mesajına 1.316 Kere Teşekkür Edlidi
:
Fatih Sultan Mehmet
Fatih Sultan Mehmet
Osmanlı hükümdarlarının yedincisi olup İstanbulu almak suretiyle tarihte yeni bir devir açan ve Osmanlı devletini de bir imparatorluk haline getiren padişahtır. 1430 yılında doğdu. İkinci Muradın oğlu, Çelebi Sultan Mehmedin torunudur. Annesinin Sırplı veya Zülkadiroğulları soyundan Alime Hatun adlı bir Türk olduğu hakkında iki rivayet vardır. Babası sağlığında onu iki defa tahta geçirerek Manisaya istirahata çekilmişti.
İlk defa 1444 yılında yani 14 yaşında iken hükümdar oldu. Fakat onun çocuk olmasından fayda uman Haçlılar Ordusu hududu aşınca ikinci Murat tehlikeyi karşılamak zoruyla tekrar tahta çıktı ve Varna muharebesinde düşmanı yendi.
Fatih ikinci defa bir yıl sonra, yani İkinci Kosova savaşının kazanılmasından sonra padişah oldu ama yine çocuk olduğu düşünülerek tekrar Manisa Valiliğine gönderildi.
Babasının 1451 Şubatında ölmesi üzerine Manisadan dolu dizgin Edirneye gelerek tahta çıktı. 21 yaşında bir delikanlı idi. Manisada hükümdarlık nöbetini beklediği yıllarda bütün zamanını okumaya vermiş olduğunu söylenir. Arapça ve Farsçadan başka Latin, Yunan ve İbrani dillerini de öğrenmiş olduğu rivayet edilir.
Taca sahip olunca, vaktiyle tahta geçmişken Manisaya dönmesine sebep olan Sadrazam Çandarlı Halil Paşayı içinde sakladığı hınca rağmen makamında bıraktı. Karamanoğlu İbrahim Beyin isyanını da bastırdıktan sonra İstanbulu almak için hazırlığa başladı.
Önce Boğaziçinde şimdi Rumelihisarı dediğimiz Boğaz Kesen kalesini yaptırdı. Bizansın yüzyıllarca kuşatmalara dayanmış olan sağlam duvarlarını yıkabilmek için Edirnede toplar döktürdü ki aralarında o zamana kadar görülmemiş büyüklükte olanlar da vardı.
Hazırlık tamamlarınca ordusunu İstanbul üzerine yürüttü. 6 Nisan 1453 günü karargahını Eğrikapı karşısındaki tepenin arkasına kurdu. Asker, Marmaradan Halice kadar yayılarak şehri kuşatıyordu. Orduda üç büyük topla beraber, irili, ufaklı ön dört batarya top daha vardı. Bu üç büyük top şimdi Topkapı dediğimiz Saint Romain karşısına konulmuştu. Bunlardan başka tahta kuleler ve sair kuşatma aletleri de vardı. Denizden de Baltaoğlu Süleyman Beyin komutasındaki donanma muhasarayı tamamlıyordu.
İmparator Konstantin Dragazes, Boğazkesen kalesinin yapıldığı günden beri şehri müdafaaya hazırlanmıştı. İmparator askeri ancak sekiz, dokuz bin kişiden ibaretti. Fakat otuz beş bin kişi kadar eli silah tutar İstanbul halkı ile gönüllüler, Cenevizliler, Venedikliler, ve yabancı kaptanlar gibi birkaç bin de yabancı yardımcıları ve Gran adlı bir de Alman topçuları vardı. Haliç, şimdiki Galata Kö
pr
üsünün hizasına bir kalın zincir gerilmek suretiyle Türk gemilerine kapatılmıştı.
Fatihin Edirneden getirdiği büyük top, kullanıldığı zaman patlamış ve Macar Mühendis Orbanı da öldürmüştü. Baltaoğlunun komutasındaki donanma da pek iş göremedi. 20 Nisanda erzak ve mühimmat yüklü üç, dört Cenova gemisi, çaplarının büyük olmasından ve o sırada kendilerine elverişli bir rüzgar çıkmasından dolayı küçük gemilerden oluşan donanmayı yararak limanın ağzına geldi ve orada gerili bulunan zincirin indirilmesi üzerine içeriye girdi. Zavallı Baltaoğlu, bir gözünü kaybedecek derecede fedakarlıkla savaşmış olduğu halde bu başarısızlığından dolayı derhal Donanma Komutanlığından azledilmiş ve yerine Hamza Bey geçirilmiştir.
Bu türlü başarısızlıklar, Rumlardan rüşvet aldığı rivayet edilen Halil Paşanın muhasaradan vazgeçmesi için Padişaha bir daha ricada bulunmasına fırsat vermişti. Fakat İkinci Mehmed, azminden döneceklerden değildi. Toplar kara tarafından pek işe yaramıyor ve tahtadan yapılma hücum kulelerini de Bizanslılar Gregeois ateşiyle yakıyorlardı.
İkinci Mehmet, Zağanos Paşa ile hocası Molla Gürani ve Akşemseddin gibi değer verdiği alimlerden oluşan büyük bir meclis kurdu ve muhasaraya devam kararını verdi. Ve şehri Haliçten de sıkıştırarak müdafaa kuvvetlerini dağıtmak maksadıyla dahiyane bir tedbirde bulundu: Dolmabahçe ile Kasımpaşa arasına kızaklar döşeyerek bir gecede 67 parça gemiyi Haliçe indirdi. Muhasara 53 gün sürmüştür.
Nihayet 29 Mayıs 1453te Topkapı ve Eğrikapı üzerinden Türk askeri şehre girdi ve İstanbul alınarak tarihin Ortaçağı sona ermişti.
Fatih, şehri aldıktan sonra yirmi gün kadar İstanbulda oturmuş, mağluplara o çağın değil, bu asrın bile galiplerinde rastlanmayan âlicenaplık göstermişti. Rumlara yeniden patrik seçtirmiş, ve sonraları Osmanlı Devleti için büyük güçlükler doğuran imtiyazları vermişti.
Edirneye dönüşünde Sadrazam Halil Paşayı öldürttü ve yerine ancak bir yıl kadar sonra Mahmut Paşayı Sadrazamlığa getirdi. 23 yaşında İstanbulu almış olan Fatih, ondan sonra 28 yıl hükümdarlıkta bulunmuş ve bütün saltanatı zarfında iki imparatorluk, on dört devlet, iki yüz şehir fethederek “Fatih” unvanına tamamıyla hak kazanmıştır.
Yaptığı savaşlar arasında başarısız olanlar da vardı. Fakat savaşlarının çoğu parlak zaferlerle bitmiştir. 1456da meşhur Jan Hünyad, Firuz Beyin ordusunu bozmuş, kendisini esir etmişti. Arnavutlukta yine meşhur İskender Bey, Fatihin ordularını uzun müddet uğraştırdı.
1459da Yunanistan ve Sırbistan istila edildi. 1462de Trabzon İmparatorluğu da Osmanlıların eline geçti. İki yıl sonra Bosna alındı. Karaman hükümetine büsbütün son verildi. Arnavutluk nihayet istila edildi. 1475de Gedik Ahmed Paşa komutasındaki ordu Kırımı aldı ve ondan sonra Kırım bir Osmanlı eyaleti haline girdi. İtalya topraklarında ve Avusturya içlerinde Türk akıncıları dolaştı.
Fatih Sultan Mehmet, Rodos kalesini almaya uğraşmış, fakat muvaffak olamamıştır. Rodos Şövalyeleri, Fatihin torununun oğlu Kanuni Süleyman zamanına kadar Türk pençesinden kurtulmuş oldular. Akkoyunlu devletinin hükümdarı Uzun Hasanın mağlubiyetle neticelenen Otlukbeli Savaşı da 1472de yapılmıştır.
25 Nisan 1481 günü Ordu-yu Hümayûn'un başında yola çıkan Fatih Sultan Mehmet, Üsküdar'a geçerek ilerlemeye başladı ve bir hafta sonra Gebze civarında konakladı. İstanbul'dan yola çıktığı günden beri sağlık durumu birden bozulmuş ve günden güne de kötüye gitmeye başlamıştı. Aslen Venedikli bir Yahudi olan özel hekimi Yakup Paşa (Asıl adı Maestro İacopo), ulu hakanı tedavi etmek bahanesiyle hareket gününden itibaren vermeye başladığı zehrin dozunu artırmakta idi. Bu Venediklilerin Fatih'e on beşinci suikast teşebbüsü idi. Bundan önceki on dördü hedefine ulaşamamıştı. Venedikliler bu kez astronomik bir ücret vaadi ile padişahın özel doktorunu elde etmişlerdi.
Fatih Sultan Mehmet, 3 Mayıs 1481 günü Gebze'deki otağında kan kusarak öldü. Ancak Yakup Paşanın foyası hemen meydana çıkmıştı. Venedik'in kendisine vaat ettiği 250 milyonluk muazzam serveti alamadan, Türk askerleri tarafından linç edildi.
Tarihlerimiz Fatih Sultan Mehmeti şu suretle tarif ederler: “Orta boylu, kalın kemikli, omuzlarının arası geniş, gövdesi bacaklarından uzun, kaşları yüksek ve kavisli, çehresi beyaz üzerine siyah ve kıvırcık, boynu kısarak ve ön tarafına mail, alnı açık, gözleri parlak, ağzı küçük, burnu kiraza sokulmuş şahin gagası şeklinde kemerli idi.”
Kendi adıyla anılan Fatih semtinde yaptırdığı Fatih camiinin bahçesindeki türbede gömülüdür. Camiinin etrafında medreseler de yaptırmış ve bunları o zamana göre mükemmel denecek bir şekilde açtırmıştır. Eyüp camii ile Ayasofya medresesini de o yaptırmıştı.
İlim adamlarına hürmet ettiği, hocası Molla Güranînin daima elini öptüğü, Molla Hüsreve camide bile ayağa kalktığı, Molla Cami ve Ali Kuşçu gibi şöhretli alimlere büyük ihsanlarda bulunduğu meşhurdur.
Fatih edebiyatla da meşgul olmuş ve Avnî mahlasıyla gazeller yazmıştır. 14 gazeli Divân-ı Avnî adı ile 1904 yılında Berlinde basılmıştır.
Başak
Açık Profil bilgileri
Başak - Özel Mesaj gönder
Başak - Daha fazla Mesajını bul