--->: İngilizce ve Türkçe Cümleler To be continued
Devam edecek
Thank you
Sağolun
Thank you, I'm just looking
Teşekkürler, sadece bakıyorum
The flight has been delayed
Uçuş iptal edildi
The flight is overbooked
Uçakta koltuk sayısından fazla yolcu var
There is a one-hour layover in Ankara
Ankara'da aktarma bir saat sürecek
This telephone is out of order
Bu telefon çalışmıyor
There is a probelem with the lines
Hatlarda bir problem var
The number is busy
Numara meşgul
The number can't be reached at the moment
Numaraya şu an ulaşılamıyor
This is John Black
Bu John Black
The child's
Çocuğun
Tıme to talk
Konuşma zamanı
They sat knee to knee all day long
Bütün gün boyunca, diz dize oturdular
They never went to school, they always skipped
Hiçbir zaman okula gitmediler, her zaman kaytardılar
They were going to the mosque
Onlar camiye gidiyordu
They were shouting and screaming when the teacher came in
Öğretmen sınıfa girdiğinde, (onlar) bağırıp çağırıyorlardı
The engineers were working all day yesterday
Mühendisler dün bütün gün çalışıyorlardı
The man jumped off the bus while it was moving
Adam hareket halindeyken, otobüsten atladı
The sun was shining when I got out
Dışarı çıktığımda, güneş parlıyordu
This is my hotel address
Hotel adresim budur
Turn left
Sola dönünüz
This is the shortcut
En kestirme yol burası
Turn left at the third street
Üçüncü caddeden sola dönünüz
The third street
Üçüncü sokak
The first street
İlk sokak
The third building
Üçüncü bina
Turn left after 100 meters
Yüz metre ilerden sola dönün
That’s all, thank you
Hepsi bu kadar, teşekkürler
That's always the case
Her zaman öyledir
The road divides here
Yol burada ayriliyor
Those are watermelons
Bunlar karpuz
That's all!
Hepsi bu, bu kadar
Time is up
Zaman doldu, süre bitti
That's neat
İlginç bir şey
Take it easy
Rahatına bak, kafana takma, boşver
To be careful!
Dikkatli olmak
Time is money
Zaman paradır
That's a terrific idea!
Bu çok güzel bir fikir, müthiş bir fikir
The child sobbed sadly
Çocuk üzüntüyle hiçkira hiçkira ağladı
The rumor had no basis
O söylentinin asli yok
They praised him highly
Ona çok dua ettiler
That makes no difference
Bu ayirim (fark) yapmaz
The price is reasonable
Fiyat uygundur
They crowned him king
Kral ilan edildi, yüceltildi
They're in red and white
Onlar kirmizi ve beyaz giysi giyiyorlar
That's all I need
İhtiyacim olan şey bu
The view is great
Manzara harika
The wall has ears
Yerin kulaği vardir
There seems to be a mistake
Bir yanlışlık var gibi gözüküyor
This meat is too fatty
Bu et çok yağlı
The meat is too tough
Et çok sert
This meal isn't fresh
Bu yemek taze değil
This soup is cold
Bu çorba soğuk
Take it easy on the ketchup
Ketçapı fazla olmasın
To go please
Paket olsun, lütfen
Thank you, I'm just looking
Sağolun, sadece bakıyorum
That's on sale this week?
O bu hafta indirimde
That looks nice on you
Üzerinizde güzel durdu
That looks great on you
Üzerinizde harika durdu
That's your colour
Tam sizin renginiz
There is a table in this room
Bu odada bir masa var
There are two tables in this room
Bu odada iki masa var
There is an officer in this office
Bu büroda bir memur var
There are ten workers in this factory
Bu fabrikada on işçi var
There is not a table in this room
Bu odada bir masa yok
There are not two tables in this room
Bu odada iki masa yok
There is not an officer in this office
Bu büroda bir memur yok
There are not ten workers in this factory
Bu fabrikada on işçi yok
There is a one-hour layover in Ankara
Ankara'da aktarma bir saat sürecek
The flight has been moved to gate M2
Uçuş M2 kapısına yönlendirildi
The flight is overbooked
Uçakta koltuk sayısından fazla yolcu var
That's on sale this week?
O bu hafta indirimde
That looks nice on you
Üzerinizde güzel durdu
That looks great on you
Üzerinizde harika durdu
That's your colour
Tam sizin renginiz
To the airport and please be quick!
Havaalanına gidiyoruz, lütfen çok acele edin!
The train station and make it quick!
Tren istasyonuna çek ve acele et!
There is no need to hurry
Acele etmemize gerek yok
Thank you and come again
Teşekkürler, tekrar bekleriz
There aren't enough hours in a day
Yirmidört saat yetmiyor
The meat is too tough
Et çok sert
This meal isn't fresh
Bu yemek taze değil
This soup is cold
Bu çorba soğuk |