--->: Murat Han Biyografisi - Murat Han Hayatı - Murat Han Kimdir? Murat Han (d. 1975, Erzincan) Türk sinema ve dizi oyuncusu. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro bölümünde mezun olduktan sonra oyunculuk kariyerine başladı.2007 yılında yönetmenliğini Abdullah Oğuz’un yaptığı Mutluluk filminde Özgü Namal ile birlikte başrol erkek oyuncusu olarak görev aldı. Bu ilk filmiyle Altın Portakal ödülü kazandı. 1998 yılının bir yaz günü iner yeni mezun genç oyuncu 'adayı' Murat Han'ın uçağı Los Angeles'a. Cebinde biriktirdiği birkaç kuruş, kafasında gelecek düşleriyle gelmiştir 'rüyalar ülkesi'ne. Ama bir 'Amerikan rüyası' değil, oyuncu olma yolunda 'başka türlü bir şey'dir peşine düştüğü. Kısa sürede görür ki ne Hollywood o hayal ettiği Hollywood'dur ne de orada onu bekleyen güllük gülistanlık bir hayat vardır. Ama konservatuvar sınavına girmek için hastaneden kaçan birini hangi güçlük yıldırabilir ki? Hele bir kafasına koymaya görsün... Murat Han'ın mütevazı bir memur ailesinden Los Angeles'a uzanan hikâyesi, oyuncu olarak belli bir yaşın rollerine mahkûm olmak istemediği için gizli tuttuğu bir yılın 1 Mayıs günü Ankara'da başlar. Erzincan'dan Ankara'ya göç etmiş Feyzullah Bey ile Temam Hanım'ın iki kız evlattan sonra dünyaya gelen biricik oğulları olarak çocukluğu haliyle biraz şımartılarak geçer. Amca oğulları hep doktor, avukat, mühendistir, onun payına da uçak mühendisliği hayali düşer. İlkokulda sınıf birincisidir, ama ortaokulda kızlar keşfedilir, saçlar jölelenirken dersler asılmaya başlanır. Mimar Kemal Lisesi'nde okurken "Yunus Emre" oyunuyla tiyatro girer hayatına. Yunus'u oynamak Murat Han'a düşmüştür, bunu Shakespeare'in "Beğendiğiniz Gibi"si izler. Ve birden bir ışık yanar kafasında. Bütün cesaretini toplayıp ailesine durumu açar. "Dershaneye boşuna para ödüyorsunuz" der, "Ben oyuncu olmak istiyorum". Elemeyi geçer Şanslıdır ki, oğullarının kararlarına saygı duyan bir anne babası vardır. Devlet Tiyatroları'ndan Mehmet Şahin onu sınava hazırlarken kendisi de deliler gibi çalışır. Arkadaşı Sinan'la beraber sabahları 5'te kalkıp Oran Sitesi'ndeki koruda ses, nefes, diksiyon egzersizleriyle akşamı ederler. Pirandello'nun "Ağzı Çiçekli Adam"ını ve Nâzım Hikmet'ten bir şiir hazırlar Bilkent'in sınavı için ve birinci elemeyi geçer. Arkadaşı Sinan da... İki kafadar çalışmalarını sürdürürler, apandisti patlayan Murat Han ölümden dönüp hastaneye kaldırılana kadar. "Yatman gerek" diyen doktorları dinlemeyip üçüncü gün hastaneden kaçar. Bol bir pantolon içinde topallayarak girdiği ikinci elemeyi de kazanır ve Bilkent'te burslu olarak okumaya başlar. Akşamları bağıra çağıra çalışabilmek için yurtta kalmayı tercih eden çok başarılı bir öğrencidir. Ama üçüncü sınıfta adını koyamadığı bir şey rahatsız etmeye başlar onu. "Sanki bir evrensel, bir de geleneksel oyunculuk türü var" gibi gelir ona ve en sonunda yurtdışı olanaklarını araştırmaya karar verir. Neticede Marlon Brando'nun, Robert de Niro'nun yetiştiği Stella Adler Oyunculuk Akademisi'ne ulaşır. Yazları güneyde barlarda çalışarak biriktirdiği az bir parası vardır. Bir de sağlam bir inadı. "Gider çalışır, bir şekilde ayakta dururum" der ve Bilkent'ten mezun olduğu yaz ABD macerası başlar. Okulda oyuncu olarak yoğrulurken, oradaki hayat da insan olarak çok değiştirir Murat Han'ı. Rus ev arkadaşı Vladimir'le başlayan 'farklı olanı kabul etme' süreci sonunda anlar ki, kendisine benzemiyor diye kimseyi yargılamaya hakkı yoktur Akşamları pizza dağıtır Çalışma izni olmadığı için hocalarının evinde bahçıvanlık yaparak para kazanır, derken akşamları pizza dağıtmaya başlar. Bunu bile "Acaba bu kapıyı nasıl biri açacak?" diye bir tahmin oyununa dönüştürür. Yeteneği ve azmi sonunda hem akademinin en başarılı öğrencisi seçilir hem de "Senden bu dönem para almayalım, biraz rahat et" der okul yönetimi. Tek derdi onu acımasızca eleştiren hocası Charles Waxberg'dir. Ama "Hoca bana taktı" demek yerine onun istediklerini tam olarak anlamaya çalışır. Altı ayın sonunda hocası artık ona diyecek bir şey bulamazken Murat Han da rahat bir nefes alır. Artık biliyordur onu buralara getiren derdinin ne olduğunu, bu işin tekniğini... ABD'ye dönüşü farklı olur Üç yılın sonunda yurda dönmüş askerliğini yaparken kendisine Green Card çıktığını öğrenir. Bu kez farklı olur dönüşü. İlk rolü, Stella Adler Tiyatrosu'nda sahnelenen "Fareler ve İnsanlar"ın Lenny'sidir. Bunu başka önemli oyunlar, birkaç sinema filminde de İtalyan mafya üyesi ya da Ortadoğulu uyuşturucu kaçakçısı gibi roller izler. Bir de bir buçuk yıl sürecek evlilik sığdırır bu maceraya. Los Angeles'ta hayat güzeldir artık...Dönmeye niyeti de yoktur ya, 2006 Ağustos'unda yolu Abdullah Oğuz'un ajansına düşer. Derler ki, "Zülfü Livaneli'nin romanından uyarlanan bir sinema filmi yapıyoruz, tipiniz çok uygun". İki sahne verir Abdullah Oğuz eline ve "48 saat içinde deneme çekimi yapalım" der. Hemen romanı okur Murat Han ve Cemal karakterine bildiği teknikle yaza çize hazırlanır. Sonuç olumludur da, şiveyi kıvırabileceğine ikna edemez Abdullah Oğuz'u bir türlü. Etrafta da bir "Amerika'dan gelmiş ne bilir doğuyu" diyen muhalefet korosu vardır zaten. Ama karşılarında da inatçı bir genç adam. Alır eline kamerayı, tutar Van'ın yolunu. Arkadaşlar edinir, onlara kendi diyaloglarını okutur, kaydeder, töre cinayetleriyle ilgili röportajlar yapar, neticede Abdullah Oğuz'un karşısına çıktığında Vanlıdan kimse ayırt edemez olur onu. Ve deneme çekimi yapılan 300 kadar kişiden Murat Han'ın olur Cemal rolü. Ne de iyi olduğu ortada. "Mutluluk"u izleyen herkesin ilk sorusu "Kim bu çocuk?" oluyor bu ara. Bunca yıllık emeğinin meyvesini toplayan 'o çocuk' ise çok mutlu..."Sanki" diyor, "Öldüm de cennete gittim. Galiba Allah gördü benim çabamı ve dedi ki 'Bu çocuk çok çalıştı, buna öyle bir film verelim ki her şeyi içinde olsun. Mutluluk olsun adı, o da mutlu olsun." Kaynak: Milliyet --------------Tualimforum İmzam-------------- |