Konu
:
Davranış Bilimlerine Giriş Ünite Ünite Özet Tüm Üniteler
Tekil Mesaj gösterimi
24.09.11, 17:29
#
1
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
SERDEM
S.Moderators
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910
Puan Grafiği
Rep Puanı:11076
Rep Gücü:20
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
Davranış Bilimlerine Giriş Ünite Ünite Özet Tüm Üniteler
1. ÜNİTE - Sosyolojiye Giriş ve Yöntem
Bir disiplin olan sosyoloji'yi tanımlamak.
• Sosyoloji insan ilişkileri konusunda çalışan ve bu ilişkileri inceleyen bir disiplindir. Sosyolojinin en önemli ayırıcı özelliği, onun bir bilim olmasıdır. Ancak sosyolojik incelemelerin hedefi insanlar arasındaki sosyal ilişkilerin yapısı üzerindedir. Toplumsal yaşamdaki yerini tartışabilecek; temel ilgi odağını, grup ilişkilerindeki önemini ve amacını açıklamak.
• Sosyoloji daha kısa bir biçimde, insan grubunu odak alır ve insanın grup içerisindeki davranışlarını inceler. Sosyologlar da toplumsal kurumlar ve insan ilişkileri üzerinde çalışan bilim adamlarıdır. Sosyoloji sadece normal davranışı değil, toplum içerisinde görülen anormal insan davranışlarını da inceler. Örneğin, sapkın bir davranış biçimi olan suçluluk, cürüm gibi. Ancak sosyolojinin konuya yaklaşım biçimi farklıdır. Sosyologlar (toplum bilimciler) suçluya değil, suçluluk konusuna eğilirler ve toplumsal şartların suç üzerindeki etkisini araştırırlar. Sosyologlar birbirinden izole olan insanlar üzerinde değil, birbirleriyle etkileşen diğer bir deyimle sosyal bir ortamda yaşayan insan gruplarıyla ilgili olarak çalışırlar. Bu nedenle ilgi sahası birey değil gruplardır. Sosyoloji on dokuzuncu yüzyılın başında bilimsel
yöntemin toplumsal olayları incelemede kullanılmaya başlanmasıyla bilimsel bir niteliğe kavuşmuştur. Bilimsel bilgi üretmede, belirli kurallara uyulması, belirli aşamalar takip edilmesi, bilgiyi kullanmada ve yorumlamada kolaylıklar sağlar ve başkalarının da kullanımına açar. Sosyolojinin alt dallarını tanımak.
• Sosyolojinin ilgi alanına giren konuya yaklaşım biçimi, onu diğer disiplinlerden ayrı kılar. Çünkü sosyologlar konuya, sahip oldukları değer ve önyargılardan arınarak olayların ve koşulların etkisinde kalmadan, objektif olarak bakarlar. Olaylar arasındaki neden ve sonuç ilişkilerini görmeye, anlamaya ve kuramlara ulaşmaya çabalarlar. Sosyolojinin üniversitelerde okutulan ve her biri ayrı bir ilgi sahasını oluşturan birçok alt dalı vardır. Bunlar arasında bilgi, ekonomik, sanayi, kent, köy, din, endüstri, hukuk ve siyaset sosyolojisi en yaygı n olanlarıdır. Bütün bilimler gibi toplumbilim de (sosyoloji de) araştırma ve değerlendirme teknikleriyle kavram ve kuramlar arasındaki yakın etkileşimle kendini yenileyerek gelişmektedir. Bu gelişme yakın zamanlarda ve hızlı bir gelişme temposuyla ortaya çıkan ve diğer bilimler arasındaki yerini almaya çalışan toplumbilimde de açıktır.
Sosyolojinin kullandığı yöntem ve bilimsel araştırmada takip edilmesi gerekli aşamaları tanımak ve örneklerle tartışabilmek. insan ilişkilerini inceleyen bir disiplin olarak sosyoloji de geniş uygulama sahasıyla, bu bilimsel yöntemi kullanmaktadır. Sosyoloji bu yöntemi, deney, gözlem ve saha araştırması teknikleriyle birlikte kuramlar geliştirmek, bilgi toplamak ve insan sistemini anlamak amacıyla kullanmaktadır. İnsanlar içinde bulundukları çevreyi tanımak ve meraklarını gidermek amacıyla araştırma yaparlar. Bilim, dünyadaki olayların niçinlerini bulmak amacıyla bilgi elde etme ve biriktirme yoludur.
Bilim birbiriyle ilgili iki çalışmayı içerir. Bunlar;
• Bilgiyi biriktirmek,
• Veri toplamaktır.
Bu iki çalışma bilimde kuram ve yöntem olarak adlandırılır. Kuramlar ilişkili oldukları konularda her zaman aynı biçimde ortaya çıkan gerçeklerdir. Kuramlar olayları daha iyi anlamamıza yardımcı olurlar ve niçin sorusunun açıklığa kavuşmasına yardımcı olurlar. Kuramın üç temel parçası vardır: Bunlar; önermeler, kavramlar ve tanımlardır. Önermeler, olaylar arasındaki ilişkileri ortaya koyarlar. Kavramlar ise, toplumsal olay ve olgularda karşılaşılan ortak bir niteliği ifade ederler. Kavramlar, tanımlar yoluyla üretilir. Eğer kavramlar açık bir biçimde tanımlanmazlarsa herkes tarafından farklı anlaşılırlar. Kuramları sınamak için bilimsel yöntemler geliştirilmiştir. Yöntem, kuramın tersine nasıl sorusuna cevap verir. Nesnel gerçeği en çok ve en iyi yansıtmayı amaçlayan her bilim, bilimsel yöntemi uygulamak
zorundadır.
Bilimsel yöntem birkaç aşamalı bir gelişim gösterir. Bu aşamalar:
• Araştırılması gereken sorunu ortaya koymak.
• Hipotez ve önermeleri formüle etmek.
• Araştırma planı ya da veri toplama tekniği geliştirmek.
• Verilerin analiz ve özetini yaparak hipotezin mümkün olabilirliğini göstermek.
• Hipotezin doğrulanması, yeniden formüle edilmesi veya yeniden gözden geçirilmesidir.
• Her bilimsel disiplinin araştırma yöntem ve teknikleri birbirinden farklıdır.
Sosyologlar araştırmalarda üç farklı teknik kullanırlar.
Bunlar:
• Deney,
• Gözlem
• Saha araştırmasıdır.
2. ÜNİTE - Sosyolojinin Ortaya Çıkışı ve Kuramsal Yaklaşımlar
İlk ve ortaçağdaki toplumsal düşüncenin temellerini incelemek. insanlar toplum olarak bir arada yaşamaya başladıklarından itibaren, içinde yaşadıkları düzeni anlamaya çalışmış ve çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Toplumsal düşünce ilk defa filozofların felsefe sistemlerinde yer almıştır. ilk çağda düşünürler Sokrat'tan önceki ve sonrakiler diye ikiye ayrılır. Sokrat'dan önce sofislere rastlıyoruz. Sokrat'tan sonra önemli iki bilgin Platon ve Aristo'dur. Platon'a göre birey içinde yaşadığı devletin karakterini taşır. Aristo, Platon'a göre daha gerçekçidir. Hristiyan düşünürler Rönesans ve Reform'a değin mistik ve skolastik dünya görüşü altında büyük bir ilerleme sağlamazken, islam dünyasında olumlu düşünce sistemlerini görüyoruz. Bu çağlarda toplumla ilgilenen düşünürler arasında ibn-i Rüşd, Gazzali, Farabi ve ibni Haldun en önemlileridir. Özellikle ibn-i Haldun'un Mukadimesi bir sosyoloji kitabı niteliğindedir.
Sosyolojinin bir bilim dalı olarak ortaya çıkmasında rol oynayan etkenleri açıklamak. Sosyolojinin ortaya çıkışında iki önemli toplumsal olgu yer alır. Bunlar: Endüstri Devrimi ve Fransız Devrimi'dir. Tarihe hiçbir değişme Endüstri Devrimi kadar uzun dönemli, etkili ve çarpıcı olmamıştır. Bu olgunun dışında doğa bilimlerindeki gelişmeler, bilimsel yöntemin kullanılışı ve yeni kıtaların keşfi de sosyolojik düşüncenin gelişiminde önemli bir yer tutar. İlk sosyologların toplum konusundaki düşüncelerini ve sosyolojinin üç temel yaklaşımı olan fonksiyonalist, çatışma ve etkileşimcilik yaklaşımlarını açıklamak. Sosyolojinin kurucuları arasında, adını koyan Auguste Comte'dur. Zamanın en özgün düşünürü olan Comte, doğa bilimlerinde kullanılan bilimsel yöntemin toplumsal olayları incelemede de kullanılabileceğini savunur. Daha sonra Herbert Spencer, biyolojik yaklaşımın kurucularındandır. Spencer, toplumu canlı bir organizmaya benzeterek incelemek ister. Karl Marx ise çatışma kuramının kurucusudur.
Düşüncelerinde bir diğer Alman düşünür olan Hegel'in etkisindedir. Marx'a göre toplumbilimcilerin görevi dünyayı açıklamak de¤il, değiştirmektir. Her şeyin birbiriyle çatışma içinde olduğunu savunan Marx, kuramını sınıf çatışması ile destekler. Sosyolojinin bilimsel alanda gelişmesinde önemli bir kişi de Fransız Emile Durkheim'dir. Durkheim, toplumsal gerçeğin temelini toplumsal bilinçte görür. Durkheim'in bir diğer ilgi alanı toplumsal işbölümü ve sonuçlarıdır. Modern bir Alman düşünürü ise Max Weber'dir. Weber, sosyolojide anlama üzerinde durarak, ideal tip ve tarihi analiz tekniklerini geliştirmiştir. Sosyolojide tarihsel gelişim içinde üç yaklaşım söz konusudur.
Bunlar;
• Fonksiyonalist yaklaşım,
• Çatışma yaklaşımı
• Etkileşimcilik yaklaşımıdır.
Sosyolojide yeni yaklaşımlardan sosyal alışveriş kuramı ve feminist kuramı tartışmaları ile inceleyebileceksiniz. İki modern kuram, Sosyal Alışveriş Kuramı ve Feminist kuramlar da giderek popüler hale gelen ve tartışılan kuramlar arasında yer almaktadır. Bu kuramlardan sosyal alışveriş kuramı, genelde ekonomistlerin, antropologların ve psikologların fikirlerine dayalıdır. Kuram, insan etkileşiminin ödül ve cezalara dayalı olarak gerçekleşen bir alışveriş ile oluştuğunu ileri sürer. Kuramda sözü edilen değişim kavramı toplumsal bir değişimden çok karşılıklı bir alışverişi ifade eden bir nitelik taşır. Bu nedenle kurama sosyal alışveriş kuramı da denilmektedir. Feminist kuram kadının odak olarak alındığı bir perspektiften bakarak toplumsal yaşamı ve buradaki farklı sistem ve fikirleri irdelemektedir. Feminist kuram kadını temel obje veya ilgi odağı olarak görür ve inceler. Feminist kuram, liberal, sosyalist ve radikal olmak üzere temel yaklaşıma sahiptir.
3. ÜNİTE - Toplum ve Toplumsal Yapı
Toplum kavramını; onu oluşturan koşulları dikkate alarak tanımlamak. Toplum ve birey birbirinin ayrılmaz birer parçasıdırlar. En geniş anlamda toplum insanları etkileyen ilişkiler bütünüdür. Ancak bir toplumdan söz edebilmek için belirli şartlar gerekir. Bunlar ortak bir toprak, politik bir otoriteye uyum ve paylaşılan bir kültürdür. Toplumsal yapı ve bu yapıyı oluşturan parçalar olan kültür, toplumsal sınıf, statü, rol, kurum ve grupları açıklamak. Her organizmanın bir yapısı olduğu gibi toplumların da bir yapısı vardır. Bu yapı birbirleriyle ilişkili bir takım parçaların bütünüdür. Toplumsal yapı, bir toplumdaki organize olmuş toplumsal ilişkilerin bir bütünüdür. Toplumsal yapıyı oluşturan parçalar altı tanedir. Bunlar; Kültür, Toplumsal Sınıf, Statü, Rol, Grup ve Kurumlardır. Statü, bireyin toplum içindeki pozisyonudur. Edinilmiş ve kazanılmış olarak iki biçimde yer alır. Rol ise bir toplum içindeki insanların belirli bir biçimde oynadıkları oyundur. Her rolün bireyden bazı beklentileri vardır.Grup, belirli sayıdaki insanların etkileşimleri sonucu ortaya çıkan bir birleşmedir. En yaygın olarak birincil ve ikincil biçimde ikiye ayrılır. Toplumsal kurum ise toplumun temel değerlerinin korunması amacıyla zorunlu sayılan nispeten sürekli kurallar topluluğudur. Toplumsal düzeni sağlayan kurumlar dokuz tanedir. Bunlar: Aile, Ekonomi, Eğitim, Din,Politik, Hukuk, Tıp, Bilim ve Askeri kurumlardır.İnsanoğlunun tarihi gelişimiyle oluşan toplum türlerinin temel özelliklerini açıklayarak tartışabileceksiniz. İnsanoğlunun tarihsel gelişiminde beş yaygın toplum biçimi gözlemlenmiştir.
Bunlar;
• Avcılık ve toplayıcılık toplumları,
• Çobanlıkla geçinen göçebe toplumlar,
• İlkel tarım toplumları (tarım öncesi toplumlar),
• Tarım toplumları ve
• Endüstriyel toplumlardır.
4. ÜNİTE - Kültür
Toplum ve insan bilimleri için temel bir kavram olan kültürü ve temel özelliklerini, kültürel farklılıklar ve kültürel birleşme kavramlarını tanımlamak.
• İnsanoğlu gelişmiş beyin yapısı sayesinde yaşamda canlı kalıp bir kültür yaratabilir. Kültür, bir toplumda yaşayan insanların bütün öğrendikleri ve paylaştıklarını kapsayan bir kavramdır. Davranış bilimlerinin incelediği hemen her şey bir kültür tarafından biçimlendirilir. Zamanla kültürün koyduğu kurallar bizim bir parçamız haline gelir. Toplum, Dil ve kültür ilişkisini açıklamak.
• Kültür, insanların kullandıkları bir dil sayesinde yayılır ve insanlar arasındaki etkileşimler sonucu doğup gelişir. Her toplumun farklı düşünce inanç ve değer sistemleri vardır. Her düşünce kalıbı yaşadığı kültür içinde önemlidir ve geçerliliği vardır. Kültürün bir diğer özelliği de öğrenilen davranışlardan
oluşmasıdır. Her toplumun kültürü, maddi ve manevi olmak üzere iki tür öğeden oluşur. Kültür ve toplum birbirinden ayrılmaz bir bütünü içerirler. Toplum kültür olmadan var olamayacağı gibi; kültür de kendisini koruyan ve geliştiren bir toplum olmadan varlığını sürdüremez. Kültür dil sayesinde korunur ve gelecek nesillere aktarılır. Kültür kalıtımla babadan oğula geçmez ve her toplumun kültürü kendine özgüdür. Kültürü oluşturan parçaların
herhangi bir biçimde birbirlerine bağlanmasına kültürel birleşme denir.
• Kültür, norm ve değerlerle bir anlam kazanır. Normlar, o kültür içinde anlamlıdırlar. Kültürü oluşturan temel parçalardan değerler ve normu tanımlamak. yaptırımı olan yerleşik davranış kurallarıdır. Değer ise hangi toplumsal davranışların iyi, doğru ve istendik olduğunu belirten paylaşılan ölçüt veya fikirlerdir.Değerler böylece kültürel yaşantımıza rehberlik ederler.
Kültür kendi içinde popüler ve fakirlik kültürü, gerçek ve ideal kültür, yüksek ve yaygın kültür, alt kültür ve karşıt kültür olarak ayrılır. Popüler kültür yaşadığımız günlük hayattır. Fakirlik kültürü ise Oscar Lewis'in "fakirlerin sahip olduğu değerlerin, ekonomik yönden başarılı kişilerin değerlerinde farklı olduğuna" yönelik tezine dayanmaktadır. İdeal kültür toplumu bir arada tutan norm ve değerlerin sadece kurallarda geçerli olması iken gerçek kültür ise bunların günlük yaşamdaki uygulanış veya bulunuş biçimidir. Toplum içinde özel bir yaşam biçimi, zevkleri, alışkanlıkları olan küçük bir elit grubun sahip olduğu kültür yüksek kültür olarak tanımlanırken, büyük halk kitlelerinin benimsediği yaşam biçimi, zevkler, farklı değerler yer aldığı kültür yaygın kültürü oluşturur. Diğer yandan toplumun temel kültürel değerlerini paylaşan ancak bunun dışında kendini diğer gruplardan ayıran değer, norm ve yaşam biçimleri olan grupların oluşturduğu kültür alt kültür olarak tanımlanmaktadır. Yine bir alt kültür olarak değerlendirilen karşıt kültür değer, norm ve yaşam biçimleri açısından içinden yaşanılan kültüre ters düşen tutum ve davranışları içermektedir. Etnosentrizm ve kültürel relativizm kavramlarını tanımlayarak; her iki görüşün olumlu ve olumsuz
yönlerini tartışabilmek.
• Bunlar kültürün kendi içindeki farklılıklardır. Etnosentrik görüş başkalarının kültürünü bireyin kendi kültürü açısından değerlendirmesi demektir. Kültürel relativist görüş ise kültürü kendi kalıpları içinde anlamak, önyargılı olmamak demektir.
5. ÜNİTE - Toplumsallaşma
Toplumsallaşma kavramını, özellikleri ve amaçlarından yola çıkarak tanımlamak ve bu süreçteki etkenleri açıklamak. İnsan dünyaya geldi¤inde en ilkel olarak bulunan, fakat kısa zamanda sahip olduğu yeteneklerini geliştiren
ve olgun bir canlı haline gelen varlıktır. İnsanın gelişmiş beyin yapısı ve öğrenme yeteneği onu diğer canlılardan ayırır. İnsanın kendine uygun davranışları öğrenmesi ve bunu gelecek nesillere aktarması sürecine toplumsallaşma diyoruz. Bu süreç insanın doğumuyla başlar ve bir yaşam boyu sürer. Bu süreç içerisinde insanoğlu yaşadığı kültürün, değer, tutum ve davranış biçimlerini öğrenirken aynı zamanda da kişilik kazanır.İnsanın olumlu bir toplumsallaşma süreci geçirebilmesi için en önemli şey onun diğer insanlarla kurduğu iletişimdir. Çevrelerinden uzaklaştırılarak, yalnız başına bırakılan kimselerin bu süreci başarılı olarak tamamlayamadıkları gelişim bozuklukları gösterdikleri saptanmıştır. Toplumsallaşma ile ilgili benlik, ayna benlik ve rol alma gibi sosyolojik kuramları tanımlayıp, toplumsallaşmadaki etkilerini tartışmak.Toplumsallaşma ile ilgili iki önemli kuram C.H.Cooley'in Ayna Benlik ve G.H.Mead'in Rol Alma ve Kendilik gelişimine ilişkin kuramlarıdır. Her iki kuramcıda benlik gelişiminde sosyal etkileşimin önemine değinmektedirler. Toplumsallaşma belirli bir rol davranışını öğrenmedir. Toplumun sahip olduğu kültürün aktarılmasında sorumlu olan toplumsallaşma kurumlarını tanımak. Toplumsallaşma sürecinde önemli olan altı kurum veya öğe bulunur.
Bunlar:
• Aile,
• Din,
• Eğitim,
• Arkadaş grupları,
• Kitle iletişim araçları,
• Çalışma ortamıdır.
Her kurumun etkisi bireyin içinde bulunduğu yaş durumuna bağlı olarak değişir. Toplumsallaşma her yaşta etkilidir ve yaşam boyu sürer.
6. ÜNİTE - Toplumsal Gruplar
Grup kavramını, diğer toplumsal oluşumlardan ayıran temel özellikleri dikkate alarak tanımlamak ve grup olgusunun toplumsal yaşamdaki yeri ve önemini kavramak. İnsanlar yaşantılarını birçok gruba üye olarak ya da bir grubun üyesi olarak geçirirler. Hepimiz en doğal bir biçimde aile grubunun bir üyesiyiz, daha ileride ise oyun, arkadaşlık ve iş gruplarına girmekteyiz. Ne zaman iki ya da daha fazla kişi bir takım ilişkiler içine girer, karşılıklı tutum ve davranışta birbirlerini etkiler ve bu ilişkiler belirli bir süre içinde gelişir ve nispeten süreklilik kazanırsa bir gruplaşma söz konusudur. Grup, üyeleri arasında belli ilişkiler bulunan ve her üyenin grubun varlığını bilinçli olarak fark ettiği, iki yada daha çok üyeden kurulu nispeten sürekli bir insan topluluğudur. Grup türlerini tanımlamak. Toplumsal gruplar farklı sosyologlar tarafından farklı biçimlerde sınışandırılmıştır. Örneğin, Tönnies'in cemaat ve cemiyet ayrımı, Emile Durkheim'in mekanik ve organik dayanışması birer grup olgusuna benzetilebilir. Çok benimsenen bir grup ayrımı da Charles Cooley'in birincil ve ikincil grup ayrımıdır.Birincil gruplar duygusal yakınlık ve fedakarlık yüklü, menfaat ilişkilerine dayanmayan birleşmelerdir.Grup dayanışması bu tür gruplarda yüksektir. Cooley, birincil grupları insan neslinin bakıldığı, korunduğu yerler olarak nitelendirir. İkincil gruplar ise bu ilişkilerin dışında kalan gruplardır. Bu gruplar, büyük çaplı, önemli ve resmi gruplardır. Karşılıklı çıkar ilişkileri önem taşır. Bu gruplara formal (resmi) gruplar da denmektedir. Bunların dışında, iç ve dış grup, referans grubu ve elektronik grup ayırımları vardır. Grubun büyüklüğü ve liderlik yapısında grup oluşumunda önem taşır. Grubun büyüklüğü arttıkça iletişim artar ancak grup birlikteliği ve dayanışması azalır. Gruplarda en yaygın olarak üç tür liderlikten söz edilebilir. Bunlar; Otokratik, Demokratik ve Bırakınız yapsıncı lider tipleridir. Grup normlarını karşılaştırarak açıklayabilmek.Grupların en büyük özelliklerinden biri de üyelerinin uymak zorunluluğu duydukları normlar geliştirmektedir. Gruplar için normlar, ortak bir davranış biçimi, ortak tutum ve inançlar, yerine getirdikleri görevlerine karşı geliştirdikleri ortak duygular olabilir. Gruplar üyelerinin tutumlarını değiştirebilme özelliğine de sahiptirler.
7. ÜNİTE - Aile Kurumu
Toplumsallaşmada etkili kurumlardan biri olan aile kavramının ve aile oluşumunda önemli olan evlilik kavramlarını tanımlamak.
• Ailenin toplumda temel bir kurum olarak görülmesinin iki nedeni vardır. Bunlar; ailenin en önemli görevinin insan türünü üretmek olması ve ailenin başka kurumların da kaynağını oluşturmasıdır.
• Ailenin toplumda çok önemli olan bir diğer görevi de toplumsallaşma denen bir olgunun bu kurum tarafından yerine getirilmesidir. Toplumsallaşma çocuk ve aile üyeleri arasında başlayan bir etkileşim sürecidir. Bu süreç yoluyla insan toplumdaki temel kuralları öğrenir ve içinde yaşadığı toplumun bir parçası haline gelir.
• Ailenin çeşitli biçimlerde tanımları olmakla beraber biz aileyi ana, baba, çocuklar ve taraşarın kan akrabalarından (aile biçimine göre) meydana gelmiş ekonomik ve toplumsal bir kurum olarak tanımlıyoruz. Aile yapıları ve türlerini açıklayarak, bunların görev ve işlevlerinin, değişen toplumsal olgularla değişim sürecini tanımlamak.
• Aile en basit bir biçimde çekirdek veya küçük aile ve geleneksel veya geniş aile olarak ikiye ayrılır.
Ancak, aileyi otorite figürüne göre ayıran tipolojiler de mevcuttur.
• Çağdaş toplumun ailesi, ana, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan küçük ya da çekirdek ailedir. Bu aile, modern sanayi toplumlarının özelliğidir. Çekirdek ailenin yapısı, içinde bulunulan modern toplum tarafından bu toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Aile ve evlilik biçimlerini tanımak.
• Evlilik biçimleri ise eş sayısına göre, Monogami ve Poligami olarak ikiye ayrılır. Çok eşli evlilik olan Poligami ise kendi içinde Poligini ve Poliandri olarak ikiye ayrılır.
• Gruba göre evlilik ise: endogami,exogami olarak ayrılır. Çiftlerin oturdukları yere göre ise: patrilokal, matrilokal,e neolokal, olmak üzere üç biçimdedir. Sosyolojinin önemli kuramlarının aile kurumunu ele alış biçimi ve analizlerini incelemek.
• Aileyi teorik bir çerçeve içerisinde üç bakış açısından incelemek olasıdır. Bunlar, Fonksiyonalist, Çatışma ve Sembolik Etkileşim modelleridir.
• Fonksiyonalist bakış açısı aileyi yerine getirdiği değişmez ve önemli görevleri nedeniyle ele alır ve inceler. Ailenin toplumda vazgeçilmez oluşunun nedeni yerine getirdiği fonksiyonlardır. Çatışma kuramı ailenin önemli bir kurum olduğunu kabul eder, ancak ailenin içinde geleneksel olarak var olan bir çatışma vardır, der. Burada kadın sömürülmekte erkek ise sömürücü bir rol oynamaktadır.
• Sembolik etkileşimciler ise, insanın, çevresinin ve ilişkilerinin bir ürünü olduğunu savunarak, ailede iletişimin önemine değinirler. Boşanmanın bireysel ve toplumsal nedenlerine eğilerek, çocuklar üzerindeki etkisi ve başarılı evliliklerin nedenleri açıklayabilmek.
• Aile kurumunda evlilik kadar yaygın bir diğer kurum da boşanmadır. Boşanma mevcut normlar ile eşlerin kendi arzularıyla evlilik birliğinin sona ermesidir.
• Çağımızda boşanma oranlarının artışının hem bireysel hem de toplumsal nedenleri mevcuttur. Genelde,
Türkiye'de de boşanmalarda sayısal bir artış söz konusudur. Dünyada gözlemlenen eğilime paralel olarak ekonomik kriz dönemlerinde boşanmalar azalırken, refah dönemlerinde artış göstermektedir. Enşasyon rakamlarının yüksek olduğu ve ekonomik bunalımın var olduğu dönemlerde eşlerin boşanma kararı alması zor olmaktadır.
• Boşanmaların özellikle çocuklar üzerinde olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Bu nedenle boşanmaya karar veren çiftlerin bu konuda dikkatli düşünmeleri gerekmektedir.
8. ÜNİTE - Toplumsal Tabakalaşma ve Değişme
Toplumsal tabakalaşma kavramını, tabakalaşma sistemlerinin toplumlarda oluşum sürecini ve farklılıkları dikkate alarak tanımlamak. Hemen her toplumda tabakalaşmanın varlığını görmekteyiz. Yani insanları derecelendiren bir sistemin bulunduğunu ve bu sistem içerisinde bazı insanların daha fazla bir güç ve zenginliğe sahip, bazılarının ise bunlara yeterli ölçüde sahip bulunmadıklarını biliyoruz. Dünyada farklı biçimlerde ortaya çıkan tabakalaşma sistemleri bulunur. Bunlardan,kölelik, kast, zümre kapalı sistemler; sınıf ve statü ise açık sistemlerdir. Kölelik artık dünyada az rastlanan bir zorla çalıştırma sistemidir. Kast ise hala daha Hindistan'da geçerlidir. Hindistan'da dört ana kast bulunur. Her kastın yapacağı işler aşağı yukarı belirlidir. Zümre ise Avrupa'da feodal çağda ortaya çıkmış bir sistemdir. Bunlar yasaya dayanır ve hukuksaldır. Sınıf sistemi ise endüstriyel toplumun karakteristik gruplarıdır. Toplum konusunda son derece farklı görüşler mevcuttur. Toplum içinde bireyler işgal ettikleri mevkilere göre derecelenip örgütlenmişlerdir. Toplumsal sınıf (katman) kavramı üzerinde tam ve kesin bir tanım vermek çok güçtür. Toplumsal sınışar maddi ve kendiliğinden oluşan gerçeklerdir. O halde bir toplumun üretim sürecinde belirli ve benzer bir rol oynayan ve aşağı yukarı benzer ilişkileri yaşayan insanlar bütünü olarak toplumsal gerçekler, toplumsal sınışarı (katmanları) meydana getirir. Toplumsal tabakalaşma sistemiyle ilgili yaklaşımları karşılaştırarak inceleme ve tartışma olanağı yaratmak. Toplumsal sınıflar konusunda özellikle iki kuram göze çarpar. Birincisi Karl Marx'ın çatışma kuramı, diğeri ise Kingsley Davis ve Wilbert E. Moore tarafından ortaya atılan görevselci yaklaşımdır. Marx için sınıf bir makro grubun üretim sürecinde belirgin bir mevkii işgal etmesidir. Marx'a göre toplumların tarihi sınışar arasındaki mücadeleler tarihidir ve sınışarda devirlerinin ekonomik ilişkilerinin ürünüdürler. Davis ve Moore ise modellerinde tabakalaşmanın fonksiyonel bir zorunluluk olduğunu savunurlar. Bu kuram her toplumda o toplumun devamlılığı için yerine getirilmesi gereken görevler olduğunu belirtir. Önemli olan bu mevkilere en kalifiye ve yetenekli olanların gelmesidir. İnsanlara yaptıkları işler karşılığında verilen ödüller çok önem taşır. Toplumda rekabet unsuruyla en yetişkin ve en yetenekli olanlar daha iyi mevkileri elde etmek için mücadele edecekler ve bunun sonucunda da toplum en iyi kişiler tarafından yönetilecektir. Ancak, haklı olarak Marx'ın kuramına olduğu gibi bu kuramada çeşitli eleştiriler getirilmiştir. Her iki kuramın belirli yaklaşımlarını alarak ortaya attığı kuramla ilgiyi çeken bir diğer bilim adamı ise Gerhard Lenski'dir. Toplumsal Hareketlilik, Toplumsal Değişme ve Modernleşme kavramlarını oluşturan etkenleri ve aralarındaki farklılıkları tartışarak tanımlamak. Değişme her toplumun temel bir karakteristiğidir. Toplumsal kültürlerini gelecek nesillere değiştirerek aktarırlar. Değişme hızı toplumdan topluma farklı bir hız ve karakter taşır. Geleneksel toplumlarda değişme yavaş, endüstriyel toplumlarda ise hızlıdır. Toplumsal değişme konusundaki düşünürlerin ileri sürdükleri bazı sayıltılar bulunmaktadır.
Bunlar:
• Değişme doğaldır,
• Değişmenin önüne geçilmez,
• Değişme süreklilik gösterir,
• Değişme gereklidir,
• Değişme benzerlikler gösterir şeklindedir.
Toplumsal değişme kaynakları da iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır.
Dış kaynaklar:
• Çevresel Değişme,
• İstila,
• Kültürel temas,
• Yayılmalar.
İç kaynaklar ise:
• Kesişen ve icatlar,
• Nüfus hareketleri
olarak ikiye ayrılır. Değişmede çok önemli bir diğer kaynak ise teknolojidir.Teknolojinin toplumların değişmesine beş tür etkisi bulunmaktadır. Günlük dilde kullanılan modernleşme, yenileşme, çağdaşlaşma, ilerleme, kalkınma gibi deyimlerle, sosyolojik değişme arasında belirgin farklılıklar vardır. Toplumsal değişme bir değer yargısı taşımaz. Buna karşılık kalkınma ve ilerleme bir amaca yönelik olarak bir değer yargısı taşırlar. Toplumsal değişmeye karşı olan
güçler de vardır. Bunların çoğu geçmişe bağlı olan toplumlardır. Toplumsal değişme konusunda unutulmaması gereken nokta ülkelerin değişme süreçleri bakımından bazı benzerlikler göstermesine karşın, her ülkenin kendi kültürüne özgü bir değişme sürecini benimsemesidir. Yirminci yüzyılın en önemli sorunlarından biri bu değişme olgusunun hızıdır.
SERDEM
Açık Profil bilgileri
SERDEM - Özel Mesaj gönder
SERDEM - Daha fazla Mesajını bul