--->: Kiremithane İlköğretim Okulu Yüreğir Adana - Yüreğir Kiremithane İlköğretim Oku Değerli Admin,
Yazımı beğenmenizden mutluluk duydum. Kiremithane'nin eski dönemlerinden biraz daha söz etmek istiyorum.
Kiremithene, bir uçtan bir uca herkesin birbirini tanıdığı, geçimin en önemli kaynağı tuğlacılık olduğundan dolayı oldukça geniş bir alana yayılan, köy ile mahalle karışımı bir yerleşim yeriydi. Kiremithane'de, İlk okulun dışında hiçbir resmi kurum olmadığı gibi, kahvehanelerin dışında hiçbir sosyal tesiste yoktu.
Kiremithane'ye adını veren tuğla ocaklarında, dolgu tuğla üretilirdi. Tavlandırılmış (hafif nemli) toprak, godik denilen bir ölçü ile alınır, el ile çalışan tuğla makinesinin haznesine, toprağın yapışmaması için önce kül serpilir, sonra godikin altındaki kızak çekilerek toprak hazneye dökülür ve üzerine yeniden kül serpildikten sonra makinenin kapağı kapatılır, makinenin yanındaki sıkıştırma kolu yere kadar indirilip kaldırılarak haznedeki toprak sıkıştırılır, daha sonra makinenin pedalına basarak çiğ tuğla makineden çıkartılırdı. Bu işleme "Kiremit kesme" denilirdi. Dolgu tuğlaya kiremit denilmesinden dolayı Kiremithane bu ismi almıştır. İyiki tuğla dememişler diyorum, yoksa Tuğlahane olur ve şimdiki kadar sevimli gelmezdi kulağımıza.
Tuğla üretiminde çalışan işçiler bu işlemleri o kadar hızlı yaparlardıki, hareketlerini takip etmekte zorlanırdınız. Bunun sebebi yaptıkları işe göre para almalarıydı. Tuğlacılıkta ölçü her zaman 1000 üzerinden yapılırdı. Üretirkende satarkende bin adet üzerinden işlem yapılırdı.Nemli toprağın makineye yapışmaması için, makinenin haznesine konulmadan önce ve doldurduktan sonra üste serpilen kül, öyle sıradan bir kül değildi. Kavuz denilen çeltik kabuklarının yakılması ile elde edilen özel bir kül kullanılırdı tuğlacılıkta.
Sonra bu işleri, çiğ tuğlaların kurutulması, ocağa istif edilmesi, pişirilmesi, sulanması gibi işler takip ederdi. Bir tuğla satışa hazır hale getirilinceye kadar defalarca elden geçerdi. Tuğla satışları Bin hesabına göre yapılırdı. Kırmızı tuğlaların bini 90, daha iyi piştiği içinde beyaz tuğlaların bini 100 liraya satılırdı. Tuğla nakliyesinin büyük bölümü at arabaları ile gerçekleşirdi.
1965 yada 66 yılında Kiremithane'ye bir yazlık sinema yapıldı. Kiremithane için çok büyük bir yenilikti bu. At arabasının üstüne ters V şeklinde iki taraflı sinema afişleri konulur, bütün sokaklar dolaştırılarak oynayacak filimler halka duyurulurdu. Mikrofon - hoparlör hak getire. Honi şeklinde lehimcilere yaptırılan (isim bulamadım ona) aygıtı megafon gibi kullanarak bağırırlar, oynayacak filimleri duyururlardı. Bazende davulcuda alırlardı arabaya.
"Duyduk duymadık demeyin, bu akşam Kiremithane aile sinemasında Kolsuz kahraman Alpago Cüneyt Arkın, Dünyanın En güzel kadını Türkan Şoray oynayacaktır"
diye bas bas bağırırlardı. Bunları yazarken o günler gözümde canlandı, sanki o sesleri duyar gibi oldum.
O dönemler Kiremithane'nin değişmez muhtarı merhum Hanefi Çolak'tı. Çok sevilen birisi olduğu için, zate kimse karşısında aday olmazdı. Genç ve dinamik bir insan olan Hanafi Çolak'ın birde kırmızı Java motosikleti vardı. Ona baktıkça imrenir, büyüyünce bende öyle olacağım diye düşünürdük. Rahmetli Halo İsmail'in büyük oğlu olan Hanefi Çolak, daha sonra iki dönem Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Selahattin Çolak'ında ağbeyiydi. Sabahın bu saatinde Halo İsmail'ide, Hanefi Çolak'ıda saygı ve rahmetle anıyorum.
Söz konusu Kiremithane oldumu, satırlar kendiliğinden dökülüyor.
Saygı, sevgi ve selamlarımla,
Konu yusufdemir55 tarafından (24.05.11 Saat 06:16 ) değiştirilmiştir..
|