Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11.03.08, 23:10   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Güllü
Gamma Üye
 
Güllü - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 2.538
Konular: 1710
Puan Grafiği
Rep Puanı:3968
Rep Gücü:0
RD:Güllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 54
146 Mesajına 240 Kere Teşekkür Edlidi
:
Red face Şükriye Tutkun Hayatı (Biyografisi)

Şükriye Tutkun



Prodüktörlüğünü ve müzik yönetmenliğini, daha önce yaptığı başarılı albümlerden (Zara, İlhan Şeşen, Orhan Hakalmaz, Gülşen Kutlu, Müslüm Gürses) tanıdığımız Ali Osman Erbaş”ın üstlendiği albüm, iki seneye yakın bir çalışmanın ürünü olup, halk müziğimizi türkü sevenlerin çok ötesine taşıyacak


2005 yılının ilk albümü olarak müzik marketlerde yerini alan albümde dördü beste olmak üzere toplam 12 eser bulunuyor

Albümde Trakya, Karadeniz, Diyarbakır, Urfa, Malatya, Selanik yörelerinden bildiğimiz türkülerin dışında daha evvelden Zeki Müren, Celal Güzelses, Cemil Cankat, Nurcan Opel’in seslendirdiği çeşitli eserler yepyeni yorumları ile yer alıyor







ŞÜKRİYE TUTKUN
1965 yılında doğdu. Çocukluğunun ve eğitiminin son üç yılını parasız yatılı olarak yurtlarda geçirdi. İşte bu yıllarda müzik, onu çevreleyen mutsuz günlerin arasından gülümseyen bir umut olmuştu. Sürekli varolan gergin ortamda müziğin yumuşatıcılığı insanları sarıyor, aralarındaki iletişimi güçlendirmelerine yardımcı oluyordu.

Liseyi bitirdiği yıl konservatuarın opera-şan bölümünü kazanmasına rağmen, zorunluluklar nedeniyle okul yerine işe gitmeye başladı. Ancak müzik, yaşamında her zaman varolacaktı. Çalışırken, bir taraftan da TRT Gençlik Korosu, İstanbul Operası Gençlik Korosu, St. Antoine Kilisesi Korosu’nda şarkı söylüyordu.

Konservatuar sınavını birincilikle kazandı
Konservatuar sınavına tekrar girip birincilikle kazandı. Öğrenimine devam ettiği süre boyunca, çocuk yuvalarında müzik öğretmenliği yaparak, çocuk koroları çalıştırarak, iş yaşamına da devam ediyordu.
Konservatuar eğitimi teknik açıdan çok geliştiriciydi, her gün yeni aryalar öğreniyor, küçük okul dinletilerinde onları seslendirerek beğeni topluyordu. Herşey çok güzeldi ancak eğitiminin başından beri eksik olan bir şeyler vardı. Aryaları söylerken duygulanamıyordu. Şan hocasıyla türkü çalışmaya başladığında bu eksikliğin ne olduğunu hissetti. “Ben türkü söylemeliydim. Çünkü benim sesim,duygularım türkülerle varoluyordu. Türkü söyleyince mutlu oluyordum, türkülerde kendimi, duygularımı buluyordum, eksik olan buydu” diyordu.







Albüm yapmak gündeme geldiğinde de hiç düşünmeden “Ben türkü söyleyeceğim” dedi. Ancak günümüzde türküyü hak ettiği gibi söylemek öyle zordu ki. İki uç sakıncayı taşıyordu çünkü. Ya fazlasıyla yerel söylüyorsunuz, kentlerde yaşayan insanlara seslenemiyorsunuz, ya da türkülere klasik batı müziği kalıplarıyla yaklaşıyor, türkünün özüne uzak düşüyorsunuz. Bu iki uç durum onu çok rahatsız etti. Türküleri, duygularını kaybetmeden ama çağdaş müzik birikimlerimizin zenginliklerini de katarak söylemenin mutlaka bir yolu yöntemi olmalıydı Bir çoğunu yakından tanıyıp bağlandığınız türküleri Ferhat Livaneli’nin çağdaş müzik yaklaşımıyla hem yeniden anımsatmayı hem de küçücük de olsa bir zenginlik katabilmeyi amaçladı. İlk çalışmasını da, tüm insanlığa sevgi ve barış çağrısını son derece yalın ifade eden iki sözcükle ‘Sevin Gayrı’ ile adlandırdı





Livaneli ile düet yaptı
İkinci albümü ‘Çiğdem Der ki’ yine aynı düşünceyle yola çıkılarak hazırlandı. Aynı yıl Zülfü Livaneli’nin ‘Nefesim Nefesine’ albümünde Livaneli ile düet yaptı, birlikte aynı sahnede konserler verdi.
Fahir Atakoğlu, Atilla Özdemiroğlu, Arif Sağ gibi müzisyenlerle çalıştı. TRT, Kanal D ve STV’de program sundu. Bir çok çizgi ve dizi filmde, reklam filmlerinde seslendirme yaptı. Türkiye’deki başarısını altın plaketle ödüllendiren ‘EMI’, 1999 yılında Belçika’da Şükriye Tutkun albümünü piyasaya sürdü. Belçika dinleyicisi tarafından çok beğenilen albüm Belçika medyasında övgüler aldı. Aynı sene bir çok ünlü yabancı sanatçının da yer aldığı ‘Pure Music 3’ adlı yapımda Şükriye Tutkun ‘Arda Boyları’ türküsü ile yer aldı.

Yurt dışında özellikle Belçika’da konserler veren sanatçı, geleneksel ile yeninin içiçe olduğu ‘Kumru’ adlı yeni albümü ile 2002 yılında tekrar dinleyicisiyle buluştu Prodüktörlüğünü Murat Hasan’ın, aranjörlüğünü Atilla Özdemiroğlu ve zafer Haznedaroğlu’nun üstlendiği albümde diğerlerinden farklı olarak anonim türkülerin dışında besteler de yer aldı.





Türkü müzikali yapma fikrini ilk kez Şenol Demiröz’le paylaşan, destek isteyen Tutkun, bu destekle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ile biraraya gelerek Cahit Atay’ın ‘Sultan Gelin’ adlı tiyatro eserini müzikale uyarlama çalışmalarına başladı. Bir yıla yakın süren çalışmaların sonunda ortaya çıkan müzik, tiyatro ve halk danslarının içiçe olduğu ilk türkü müzikali Sultan Gelin (yön: Mustafa Arslan), 2003-2004 sezonunda izleyicisiyle buluştu. Suna Pekuysal, Seden Kızıltunç gibi usta tiyatrocuların da yeraldığı müzikalde başrolü oynayan Tutkun, müzikaldeki oyunculuğu ve sahne performansıyla eleştirmenlerden ve izleyicilerden güzel tepkiler aldı. Halen müzikalin yurtiçi ve yurtdışı turneleri sürmekte.

ALINTIDIR.
Güllü isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla