Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08.03.08, 21:05   #4 (permalink)
Kullanıcı Profili
Güllü
Gamma Üye
 
Güllü - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 2.538
Konular: 1710
Puan Grafiği
Rep Puanı:3968
Rep Gücü:0
RD:Güllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond reputeGüllü has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 54
146 Mesajına 240 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart

Şair ve yazar.

Eski nazım biçimleriyle -az da olsa değişikliğe uğratarak- yeni konuları
işlemiştir.

Aruzu Türkçede başarıyla uygulamıştır. Sadece Ok şiirini heceyle yazmıştır.

Şiirde dile, uygun kelimelerin seçilerek yerli yerinde kullanılmasına özen
göstermiştir.

Parnasizmin en önemli temsilcisidir.

Şiirde şekil mükemmelliğine, ahenge ve kafiyeye önem vermiştir.

İşlediği başlıca konu ve temalar: aşk,i tabiat, kahramanlık, ölüm, sonsuzluk.

Şiirlerinde Osmanlı hayranlığı oldukça açıktır ve İstanbul'u da şiirde en çok işleyen şairdir. O tam bir İstanbul aşığıdır. Tevfik Fikret’in “Sis” adlı,
İstanbul'u tahkir ettiği şiirine karşı “Siste Söyleniş” adlı şiiriyle cevap
vermiştir.

Şiirleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şirin Rüzgârıyla, Rubailer.

Nesirleri: Eğil Dağlar, Aziz İstanbul, Edebiyata Dair.

6. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı, Divan edebiyatının terk edilmesinden sonra teşekkül eden Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Millî Edebiyat adlarıyla anılan edebiyat tarzları vasıtasıyla oluşturulan zemin üzerine kurulmuştur.

Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri değişen siyasî, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır.

Dildeki sadeleşme hareketi artık yerleşmiştir.

Aruz bırakılarak hece kullanılmıştır.

Şiirde ve düz yazıda toplumun her kesiminden gelen sanatçılar sayesinde konular oldukça genişletilmiştir. Buna bağlı olarak mekânlar da çeşitlilik kazanmıştır.

Anadolu’ya daha çok yer verilmiştir. Roman ve hikâyelerde toplum sorunları, gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatılmıştır.

Kurtuluş Savaşı ve bu dönemdeki toplum hayatı da konu edilmiştir.

Tiyatro eserlerinde de millî konular işlenmiştir.

a. 1940 Yılına Kadar Türk Edebiyatı

1900'den sonra dogan, ilk gençlik ve olgunluk yılları Cumhuriyet’in ilk devresinde geçen ilk şairler nesli, şiire Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’in ve batı şairlerinin etkisiyle ve kendi yaratıcılıklarının katkısıyla yeni estetik şekiller kazandırdı.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Türkçeye Paul Valery'nin şiir görüşünü uygulayarak, yoğun kapalı, derin şiirler yazdı.

Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Tanpınar'ı hatırlatan özelliklerin yer aldığı folklor kaynaklı değişik eserler meydana getirdi.

Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) çok yönlü kişiliğinin etkisiyle ve Türkçeyi ustaca kullandığı şiir ve piyeslerinde Anadolu insanının mistik eğilimlerini orijinal ve modern bir üslûpla ifade etti.

Yedi Meşaleciler

Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Kenan Hulusi
(hikâyeci), Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk.

Bu edebî topluluk yeni bir edebiyat, farklı bir şiir anlayışı oluşturmak için
toplanmıştır.

Beş Hececiler’e karşı çıkmışlardır.

“Samimîlik, canlılık ve devamlı yenilik” ilkelerini benimsediler.

Fransız edebiyatını örnek alacaklarını bildirdiler.

Buna rağmen kendileri de Beşe Hececiler’in yolundan gitmişlerdir. Türk şiirine herhangi bir yenilik getirmemişlerdir.

Dönemin Sanatçilari

Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967)

Avrupai şiir anlayışından âşık tarzı söyleyişe yönelmiştir.

Şiirlerinde iç duygu ve bununla birlikte gelişen hafif sesli bir musiki havasi vardır.

Şiir kitabı: Şiirler.

Tiyatroları: Koçyigit Köroglu, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satilik Ev

Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983)

Şiirlerinde insanın evrendeki yerini, madde ve ruh meselelerini, insanın iç dünyasina ait çeşitli yönleri, gizli duyguları işlemiştir. Hissi ve fikri şiir oluşturan iki unsur olarak kabul eder. Sağlam bir dil ve üslûp; kuvvetli bir lirizm, başarılı bir teknik sahibidir.

Ağaç ve Büyük Doğu dergilerini çıkarmıştır.

Şiirleri: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervani, Çile
Şiirlerim.

Roman ve tiyatro türünde de eserleri vardır: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim.

Cahit Sitki Taranci (1910-1956)

Sade, yalın, ahenkli bir dille, konuşma diliyle şiirler yazmıştır.

Şiirlerinde iç sıkıntılarını, karamsarlığı, özellikle sürekli korktuğu ölümü,
ama bununla birlikte yaşama bağlılığı konu edinmiştir.

Şiirleri: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût

Nesirleri: Ziya’ya Mektuplar

Memduh Şevket Esendal (1883-1952)

Romancı ve hikâyeci.

Romanlarinda kendi deyimi ile “topluma ayna tutmuştur”.

Hikâyelerinde gözlem gücü son derece güçlüdür.

Toplum hayatındaki aksaklıklara değinmiştir.

Dili temiz; anlatımı güçlüdür. Konuşma dilini kullanmıştır.

Hikâyelerinde Çehov tarzının temsilcisidir.

Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları, Vassaf Bey.

Hikâyeleri: Hikâyeler, Otlakçı, Hava Parası, Mendil Altında, Temiz Sevgiler.

Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962)

Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve şiir türlerinde eserler vermiştir. Ama en önemli özelliği şairliğidir.

Şiirlerindeki temel unsurlar; his, hayal ve musikidir. En çok işlediği konu
zamandır. Şuuraltı da önemlidir.

Şiirlerinde sembolistlerin etkisi vardır.

Sade bir dille yazdığı şiirlerde hece ölçüsünü kullanmıştır.

Hikâye ve romanlarında dönemin toplum hayatını ve çelişkilerini ortaya
koymuştur. Psikolojik yön de önemlidir.

Dili başarıyla kullanmıştır.

Şiirleri: Şiirler.

Deneme: Beş Şehir.

Roman: Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler.

Hikâye: Yaz Yağmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyaları.

Edebiyat: 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi.

Abdülhak Şinasi Hisar (1888-1963)

Tenkitçi ve romancı.

Nesirlerinde görgü, hatıra, tasvir ve kültür unsurları ağır basar.

Sanatlı ve uzun cümleleri vardır.

Romanları: Fehim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz.

Diğer eserleri: Boğaziçi Mektupları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Boğaziçi Yalılar.

b. Son Dönem Türk Edebiyatı

Garipçiler

Orhan Veli Kanık ve onunla aynı tarzı paylaşan Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat, şiirlerini 1941 yılında Garip adlı kitapta topladılar, Garipçiler adıyla anıldılar ve Türk şiirinde yeni bir akım meydana getirdiler.

Bu adı almalarında Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” adlı şiirinin garip tepkilere sebep olasının ve garip bulunmasının etkisi olmuştur.

Bu akımın amacı şiiri, öteden beri vazgeçilmez unsurlar sayılan vezin, kafiye, nazım şekli, nazım birimi; şairanelik, mecazlı söyleyiş, söz sanatı ve süs gibi unsurlardan sıyırarak, duyuların yalın ifadesi hâline getirmekti.

Bu akımda hiç bir kural ve kalıba bağlanmamak prensip edinilmiştir.

Sade bir dil kullanmışlardır.

Günlük ve sıradan konuları işlemişlerdir. Sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci, hayattaki gariplikler şiirlerinin başlıca konularıdır. Şiirde o zamana kadar işlenmemiş konuları ele almışlardır.

Orhan Veli, bu tarzda yazdığı başarılı şiirlerle kendisinden sonrakileri büyük ölçüde etkiledi.

Genç yaşında Rusya'ya giden ve oradan marksist ve materyalist bir inançla dönen Nazım Hikmet Ran (1902-1963) Türkçenin estetiğini Mayakovski tesirleri taşıyan yeni bir tarzda kullanarak ihtilâlci şiirler yazdı. 1960'lı yıllardan sonra Türk Edebiyatı içinde yaygınlaşan sosyalist akımının başlangıcı bu şiirler oldu.

Ahmet Muhip Dıranas, şiiri tamamen estetik olarak kabul eden şairlerdendir. Aynı nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslûp ve ruh yönünden zenginliğini şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir.

Türk edebiyatında küçük klâsik hikâye yazma geleneğinin kurucusu ve en başarılı temsilcisi olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikâye kitapları 144 baskı yaparken kendisi en çok okunan yazar oldu.

Sait Faik Abasıyanık (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yılından sonra yayınladıkları hikâyeler, birbirinden farklı iki yeni çığır açtı.

Sait Faik, konuları İstanbul'da geçen ve şahsî izlenimlerine dayanan şiir
duygusuyla dolu hikâyeler yazdı.

Materyalist bir dünya görüşüne sahip olan Sabahattin Ali, dış tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikâyeler yazdı. Bu iki yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan günlük olaylar, düşünce ve beklentiler edebiyata girmeye başladı.

Güllü isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla